İstayeni olmadan, barış olmaz

 

Ortadoğu’daki 400 yıllık huzur, 20. yüzyılın başında Batı emperyalistlerinin bölgeyi yeniden yapılandırmalarıyla oluşan etnik ayrılıklar ve sömürü bozdu.

Arapların ve Musevilerin yüzyıllarca beraber yaşadıkları topraklarda, sanki kasıtlı olarak, bağdaşık olmayan Filistin ve korunması zor bir İsrail yaratıldı.

Hıristiyan-Musevi düşmanlığı, Filistin İsrail çatışmasıyla, Müslüman-Musevi düşmanlığına dönüştü. PLO’ya karşı Hamas İsrail tarafından, Rus’ların Afganistan işgaline karşı Taliban ve El-Kaida ABD tarafından, İsraile karşı Hizbullah İran tarafından yaratıldı. Ortadoğuda hudutların değişeceği ABD tarafından resmen açıklandı. Buna gereken nedenleri yaratmak için ülkelere savaş açıldı. Doğurulan karmaşada ortaya çıkan, radikal İslam kaynaklı terörle mücadele, Bat’nın meşru ilan edilen hedefi yapıldı.

Cahalet fanatizm’e, inançlar radikalizm’e, kızgınlıklar ideoloji’ye dönüşürken örgütlerin; neden var olduklar, ne istedikleri, neden savaştıkları sorgulanmıyor, savaş nedenleri yokedilmeye çalışılmıyor. Batı yarattığı sorunları kendi çıkarları için kullanırken, kimse yapılanları eleştirmiyor

Hiçbir şekli kabul edilmeyecek olan terör ateşi körüklemiş oluyor.

İran’a, nükleer silah üretmeyi durdurmasını, Hamas ve Hizbullaha yardım etmemesi şart koşulurken, Bütün dünya İsrail’de nükleer silah olduğunu bilmemezlikten geliyor. Batı tarafından desteklenen Saddam’la on yıl savaştırılmış ve sonra Irak’ın mahvolmasını izlemiş İran’ın, kendini korumaya hazırlıktan vazgeçmesi isteniyor. Pakistan’a, Hindistan’a nükleer silah olmasına göz yumuldu, İran’da olması istenmiyor!

Diğer gerçekler de; İsrail’in emniyete kavuşmadan Ortadoğu’da barış olamayacağı, İsrai’lin emniyette olmasının da ancak Gazze’de, BM denetiminde, hür Filistin kurulmasıyla başlayabileceği. Bu olduğunda da Hizbullah’a da, Hamas’a da gerek kalmayacağı.

Uygar olduğunu söyleyen Batı’nın evvelâ: demokrasi götürme palavrasını, çifte standart kullanmayı, sömürü politikasını, böl ve yönet girişimlerini bırakması ve bütün dünyaya, taraf tutmadığını kanıtlaması gerekmez mi?

Gerekenler yapılmadıkça, sulh istenmedikçe, terör artacaktır.

 

Tarihte ilk defa karşımızda maskeli bir ordu var. Maskeli Isis güçlerinin arkasında kimlerin olduğu henüz açıklığa kavuşmadı. Belki Kürdistanların kurulması tamamlanınca, Taliban’ın vaktiyle yaptığının benzeri, bunlar da maskelerini çıkarıp halk arasına karışacaklar. Yeni hudutların oluşması için belirlenmiş gruplar da, silahlanmış olacak.

Utanç verici oyun devam ettikce, kin ve nefret artacak, güçsüz ve suçsuzlar ezililecek ve büyük bir olasılıkla kıvılcımlanmış olan 3. Dünya Savaşı, Ortadoğuda alevlenecek. Bunun vebali de, Müslümanlarda değil, Batı’nın tutumuyla, meyadanı boş bulup gelişmiş teröristler de değil, Batı’nın emperyalist gayelerinin kurucularının, boynunda olduğu anlaşılmayacak. Çünki Ortadağu toplulukların aralarındaki anlaşmazlıkları ve çıkarlarını bir kenara bırakıp, Batı’yı sorgulayacak güçleri yok. Başlarına gelenlerin birleşik olmamalarından doğduğunun bilincinde değiller. Dogmalarından kurtulup, terörle sorunlarını çözemeyecekleri bilincinde değiller.

Bu gerçeklere rağmen, barışa varılmaması için yüzyıla yakın çalışanlar, yıllardır barış için çalışma adı altında oyalama yapanlar, barışı istemeyenlerdir. Bugün gizlenebilen bu gerçeği Tarih ileride yazacaktır.

Mahatma Gandhi’nin “Barışa giden yol yoktur. Barışın kendisi bir yoldur.” sözünü unutmayalım.

Çağdaş bilgiye sahip olmamak, hatta cahil olmak, aptal olmak değildir. Ezilen ve sömürülen insanlar cahil de olsalar, her insanda bulunan hislere sahiptirler. Özellikle bu insanlar ile kin değil, dostluk yaratmak, gerçek uygarlıktır.

 

About The Author

0 Comments