Emperyalizm ve Ekono-Terör

 

Komünizm ceketi giydirerek Sosyalizm’i dışlayan Emperyalistlerin, Ekono-Terör’ü kürreselleşme örtüsünde yürüttükleri artık gizlenemiyor.

 

  1. Dünya Savaşından sonra imparatorluklar çöktü, Emperyalizm Ekonomi üzerinden etkinliğini kazandı. 20. Yüzyılın sonlarına doğru Batı’da, özellikle ABD’de din konusunun öne çıkarıldığını, Ortadoğuda da fanatizminin arttığını izledik. 21. Yüzyılın başı, süpergüçler’in tutumuyla, Doğu (İslam) ile, Batı (Hiristiyan) arasında bir savaş alanı görünümünü aldı. Sanki yeniden bir Haçlı Seferleri çağı başladı! Orta çağ şövalyelerinin klıç’ı, yerini ekonomi ile baskıya bıraktı. Ekonomi ile baskı, ekonomi ile terör boyutuna erişti.

Kalkındırma örtüsü altında verilen borçlarla, ülkeler tarımdan senayileşmeye yönlendirilince, doğan enerji gereksimiyle emperyalistlere bağımlı oldular. Pazar olacak ve kaynakları kullanılacak ülkeler, borçlandırılıp bağımlı duruma sokuldu. Ekonomide üstünlük askeri güce ilave olurken, ekonominin güçü ön plana çıktı. Ekono-Emperyalizm hiçbir zaman varılmamış güce erişti. Kürreselleşme adı altında bütün güçsüz ve borçlu ülkeleri etkisine alan bir sömürü imparatorluğuna dönüştü.

Bununla da yetinilmedi, ekono-emperyalizm, ülkeleri dize getirmek için kullanılan silah oldu. 20. yüzyılda ekonomi ile baskı’nın, yâni ambargo’nun, istila edilemeyen ülkeleri biyat’a zorlamak için kullanılması, Ekonomi ile Terör’ü doğurdu. (Ekono-Terör)

  1. ve 21. Yüzyılların emperyalist güçlerinin terörü yasalarında nasıl belirlediklerine bakalım:

İngiltere, (Bill C-36) (…….. Halkı veya halkın bir kısmını, hükümeti politik, idolojik ve dini  nedenlerle etkilemek, yıldırmak … emniyetine, ekonomik emniyeti dahil, bir kişiyi vaya hükümeti, yapmasına veya yapmamaya zorlamaya neden olacak eylemlerde bulunmak…..)

ABD, (18USC2331)  (…… Sivil halkı yıldıran ve zorlayan, insan hayatına tehlike yaratacak şiddetli hareket ……….. hükümet politikalarını yıldırma ve zorlama ile etkileyen veya hükümetin etkisini kaçırma veya suikast ile etkileyen ……)

Görülüyorki:

  • Kişileri veya toplulukları korkutmak, zorlamak, tehlikeye atmak, öldürmek,
  • Hükümetleri, kaçırma veya suikast yoluyla etkilemek,
  • Hükümetleri, politik, idolojik ve dini  nedenlerle etkilemek,
  • Ekonomilerini etkilemek,

Yasalarında Terör’ün tarifi altında yer alıyor ve çağdaş (!!!!) emperyalist tutumunun, sade uygulamasında değil, tarif olarak da Ekono-Terör olduğu açığa çıkıyor.

Günümüzün Ekono-Emperyailizm’inin kullanmakta olduğu çok önemli iki yöntem daha var:

Birincisi Böl ve Yönet. Bu yöntemin uygulamasını 19. yüzyılın başından beri izliyoruz. İmparatorlukların zayıflaması ile başlayan parçalanmalar, 20. Yüzyıl’da birçok yeni ülkenin ortaya çıkşına neden oldu. En yakın örnekleri, Osmanlı İmparatorluğunun, SSCB (Rusya) nın, Yogoslavya’nın parçalanması. Irak’ın parçalanması ve Türkiye’nin doğu illerini kaybetmesi Büyük Ortadoğu Planının programında. Batı ayaletlerinin Çin’den koparılması da Batı’nın uzun vadedeki hedefleri içinde.

İkincisi de Din ve Dogma. Askeri ve ekonomik üstün güce sahip olan Batı, Müslümanlığı kışkırtmak ve yanlış tanıtmak yolunda hayli başarılı. Müslüman’ların bir kısmı da, yanlış tutumlarıyla buna yardımcı olduklarının farkında değiller. Bu başarılar her iki tarafta da, genelde halkın ve hatta iş başında olanların, dinler hakkında gerçek bilgiye sahip olmamaları nedeniyle kolaylaşıyor.

Körü körüne inanç veya uyum, bilim’in yaygınlaştığı 19, 20. ve 21. Yüzyıllarda geri kalmış ülkelerin Dogma yoluyla yönetilmesine ve emperyalist sömürücülerin gayelerine erişmelerine yardımcı oluyor. Bilgisiz halk sorgulamadan yönetimlerine, yönetimler de çıkarları için, emperyalist güçlere, biyat ediyor. Böylece sömürücüler gayelerine ulaşıyorlar.

Bilgilenmenin, Dogma’dan, dolayısıyla esaretten kurtulmanın yegane yol olduğu biliniyor. Bilindiği halde, bu yolda olumlu yaklaşım yerine, bilinçli olarak olumsuz teşviklerle halk dogma’nın karanlığına itiliyor.

Bilen kasitli olarak, bilmeyen de cehalet içinde, bu akıma katkıda bulunuyor. Zaman şuursuz ilerleyen bir silindir gibi elde edilmiş başarıların üzerinden geçerek, yavaş yavaş, alıştıra alıştıra onları eziyor. Düşünme seçeneğini yok ediyor, beyin’leri karanlıklara gömüyor.

Aydın olanı, olmayanı, şu veya bu nedenle, genellikle kişisel çıkarları veya tutkuları nedeniyle seyirci kalıyor, feleketin gelmekte olduğunu görmek istemiyorlar. Görebilenler de, birşey yapmıyor. Bugün yaşanıyor, yarın kadere kalıyor, gelemeyecek mucize bekleniyor.

Tevekkül ve atâlet, gerçeklerin ve bilimin yerini dolduruyor.

Dogma, adım adım, yüzyıllardır beyinleri çürüttü. Hâlâ  da başarıyla tahribatını yapıyor.

Her çağda var olan doymak bilmez açgözlüler de, altlarında ezilen hemcinslerinin üzerlerine basa basa yükseliyorlar.

Bu gerçeklere rağmen, emperyalistlerin sanıldığı kadar güçlü olmadığını unutmamak gerek. Güney Afrika, yeni uyanan Güney Amerika, Küba, Kuzey Viatnam, İran bu akıma karşı durabilenler. Atatürk devri Türkiyesi de bu gücü kırmış örnek.

Yapılması gereken, ayrıntıları bırakıp, vakit varken birleşmek ve bilime dayanarak odaklanmaktır. Yegâne başarı, bilgiye öncelik veren çağdaş eğitimim artması ve bilinçli aydınlar yetiştirmekle gelir.

 

About The Author

0 Comments