Yumuşak iniş, Sert iniş

Cumhuriyet gazetesi, Strateji ilavesi, Sayfa 19, 17 Aralık 2007

 

AB ve ABD, BOP uygulamaları ve Sevr’i geri getirmek çabalarıyla Türkiye’yi değiştirmeye çalışılıyor. Din düzeyi, ekonomisi, idare sistemi, idolojileri, ve yüzlerce yıllık örf ve adetlerinin değişmesi dikte ediliyor. Türkiye’ye giydirilmeye çalışılan kefenin yapısı:

  • Sıcak para/yüksek faiz sömürüsü,
  • Senayimizin çökeltilerek, pazar ülkeye dönüştürürlmesi,
  • Ilımlı İslam cüppesi, laik, anti-laik ayrılımı ve etnik ayrlılımlarla, bölünmesi,
  • Tarım ve senayimizin çökeltilmesi,
  • Düşük dolar üzerinden borçlandırma tuzağı,
  • Ağırlığı ithalâta bağlımlı ihracat,
  • Büyüyen bütce açığı ve borçlar.

Bunlar yerleşince, Türkiye’yi yönlendirebileceklerine eminler. Daralan çemberden kurtulmak için gereken yumuşak iniş, gün geçtikce daha sert inişe doğru kayıyor. Bu korku, Batı tarafından yerleştirilen AKP yönetiminin ve TSK’nın, elini kolunu bağlıyor.

 

Uyarılara rağmen, AB üyeliği havucu beş yıl iç örgütlenmeleri yürütebilmek için başarı ile kullanıldı. Artık AB üyeliğinin, görülebilir yakın gelecekte mümkün olmadığı bellidir. AB zaten bunu açıkça söylüyor. Bu nedenle artık AB havucunun gücü ve etkisi kalmamıştır ve hiçbir tâvize de cevaz yoktur. Beş yıl önce hız alan örgütlenme büyük bir başarı ile uygulanmış, 22 Temmuz seçimleri sonuçları da bunu kanıtlamıştır. Şimdi, ayni hızda bir örgütleme gereksimi kalmasa da, gerçekleşenin boyutu küçümsenemez. Yeni bir Anayasa ile değişikliği hızlandırma çabası, çizmeyi aşan arzular, kantarın topuzunu kaçırmak üzeredir.

Türk ulusunun yüzde altmışından fazlası için Laik’lik, özgürlüğün ve demokrasinin ilk şartı, din serbestliğinin temel ve kutsal kuralıdır. Atatürk ilkelerini kaldırmak, değiştirmek bu ulusun kutsal temel yapısına aykırıdır. Bunlarla oynamak çıban başını koparmaktan farksızdır. Sert iniş istemeyenler, bunu böyle bilmelidir.

 

ABD yönetimi istediği anda, politik organı haline dönüştürdüğü IMF’ye Türkiye raporunu  olumsuz olarak düzenletebilir. Wall Street Journal ve Washington Post’da makalelerle Türk ekonomisinin risk faktörünün büyüdüğünü istediği an herkeze yayabilir. Bu tür haberler de sıcak paranın hızla kaçmasına neden olur. Bundan korktuğumuzu bildikçe de, ABD bize her istediğini yaptıracağını düşünmektedir.

Bu Türkiyenin ekonomik yöntemlerle, özgürlüğünün elinden alınmış olmasıdır. Göbekbağlı bir yönetim, bu boyuttaki bir baskı ile milli gayeler doğrultusunda iş göremez. Ayrıca, ABD baskısı dışında, dünya piyasalarındaki gerçek sıkıntı nedeniyle de, sıçak paranın kaçması yakın bir olasılıktır. Nedeni ne olursa olsun, sıcak paranın ani olarak kaçmasından kaynaklanacak sert iniş, yanlız memleket için değil, yönetim için de yıkım olabilir.

Dolayısıyla, sert inişe maruz kalmamak için, en kısa zamanda önlemler alarak sıcak para korkusundan kurtulmak yolunda, yumuşak inişe girilmesi, ülkemizin selameti, özgürlüğümüzün devamı için şarttır.

Aldığımız bilgilere göre:

  • Tedrici bir şekilde faizleri azaltmak, 100 milyar Doları geçen sıcak paranın gelişini durdurur, çıkışı başlatır,
  • Sonra da, vergileri geri getirmek,
  • Paranın çekilebilmesindeki zamanı sınırlarmak, yavaş yavaş çıkmasını sağlar.

Sade bizim ülkemizin değil, hiçbir ülkenin ekonomisi, sağladığı aşırı faizi ödeyebilmek için borçlanmalarını vatandaşa ödeten bir para politikası ile devamlılık sağlayamaz. Bu sömürü er geç patlak verecektir. Bugüne kadar değerli ekonomistlerimizin çoğunun sessiz kalması hayretle karşılanmalıdır. Akıllı bir yönetim, yumuşak inişi planlamak zorundadır. Aksi halde özgürlüğümüzün korunması için katlanılacak bir sıkıntının bedeli bağımlılık olamaz. Sıkıntının sorumluluğu muhalefete de, TSK’ya da yüklenemez. Olası sıkıntının vebâli, bu durumu devam ettirenlerin, vaktinde önlem almayanlarındır.

 

YTL’nin değerinin yüzde altmışlara varan yüksekliği, ihracatımızın yapay dolar değerinde ucuz olan ithal mallarına yönelmiş olarak yapılması, küçük senayimizi ve tarımımızı yıkmıştır: 40 Milyar Dolar’ı geçen cari açığımız gün geçtikçe artmaktadır. Yapay olarak ucuzlayan Dolar üzerinden borçlanılmaması hakkında basında çıkan yazılara, TC Merkez Bankası uyarılarına rağmen iş adamlarımız bu durumdan istifadeyi seçmişlerdir. Bu pervasız yaklaşımla kendilerini risk altında bırakanlar için kâfi uyarı ve zaman verilmiştir. İçinde bulunduğumuz şartlar devam edemeyeceğinden, bir an evvel borç cinsinin değiştirilmesi, karşılaşacakları birçok sımıntılarını önleyebilir.

Batı şantajı ile, dünyadaki ekonomik sıkıntı veya zorunlu bir müdahale nedeniyle, Dolar’ın gerçek değerine yükselmesi yakın bir zamanda beklenmelidir. Artık şaka olmayan bu sava hazırlıklı olmak her sorumlu iş adamının önceliği olmalıdır. Yönetim de, bu konudaki sıkıntıları belirlemeli, ve sonradan gelecek sızlanmalara muhatap olamayacağını açıklanmalıdır. Bunlar yapılmazsa, sıcak para kaçışına ilâveten, bozulacak işler nedeniylede sarsıntı büyüyecek ve toparlanmamız da uzayacaktır. Yurdun bütünlüğü ve özgürlüğü konu olduğunda, evvelden uyarılmış olanların başlarının çaresine bakmaları da, doğal olarak beklenecelktir. Yumuşak inişe hazırlanmamış olanların, sert iniş zorunlu olduğunda, müdahele edenleri de suçlamaya hakkı olmaz.

 

(PRG)

Fettullah Gülen’e ABD tarafından verilen görev, İslam’ın vasıtasıyla, ülkeleri ABD’nin kullanmasına yatkınlaştırmaktır. Irak harbinden ötürü radikal İslam’ın doğuşu ABD karşıtlığı getirdiğinden, gayelere ters düşmeye başlamıştır. Mısır kökenli Müslüman Kardeşler ve Lübnan kökenli Hizbullah örgütlerinin yurdumuzda yerleşmeye başlaması, ABD’nin zaten savaşmakta sıkıntı çektiği radikal İslam’ın yaygınlaşması korkusunu doğurmuştur. Radikalizmin Ilımlı’da kalmayacağını hesaplayamamış olmaları, Stratejik Ortağımızın (!) diğer büyük bir gafıdır. Bu nedenle, Richard Holbrooke’un bizi Malezya’ya benzetmesi bilinçli olarak bize ‘Oraya gidiyorsunuz’ mesajını vermek için yapılmıştır(1). Ayni endişenin Türkiye içerisinde de yaygınlaşabileceği, ve yönetimin kantarın topuzunu kaçırabilceği korkusudur. Malazya’ya benzemememizden sevinç duyacak kadar küçülmek ise, Atatürk Türkiye’sine hakarettir.

İslami fanatizmin getirdiği felaketler göz önündeyken, önlem alınmadığı ve bir sert iniş gerektiğinde, olası sıkıntılarda müdahale etmek zorunda kalanlar sorumlu tutulamaz.

 

Yıllardır, yapılan uyarılardan rağmen gereken önlemleri vaktinde almamak, devekuşunun başını kuma gömmesinden farkıszdır. Mümkün olan bütün uyarılar yapılmıştır. İktidarsızlığın sorumlluluğu başkasına yüklenemez. Yumuşak inişin önerilmesi, yapılmış olanları kabul etmek veya göz yummak değildir. Büyük sıkıntıları önlemek bahasına, vatanın selameti için yapılmaktadır. Analayana sivrisinek saz / Anlamayana davul zurna az.

 

Fikirler ve hareketler, birlik olmadan, birleşerek üretilen fikri açıklamadan, gerçekleşme yoluna giremez. Cumhuriyet meydanlarında toplanıp bu milletin düşüncelerini dünyaya göstmek vazifesi, henüz bitmemiştir. Herzamankinden daha çok, şimdi, bu gibi bildirilere devam etmek, her vatandaşa düşen sorumluluktur. Dünyanın hiçbir ülkesindeki yapıda mevcut olamyan emniyet süpabımız TSK, çok kere halkın desteğini beklediğini ifade etmiştir.

  • Halkın TSK’ya desteği devamlı oldukça,
  • Beklenti, çizmenin aşılmaması,
  • TSK’nın bir müdahalesine de, gerek kalmamasıdır.

Sınktılı bir devreye girmeden, şimdiden, beraberliğimizin çağdaş ve uygarca, devamlılıkla ifade edilmesi, büyük sıkıntıları önleyebilir.

 

Dip not: 3 Ekim 07’de Cumhuriyet gazetesinde çıkan ‘Malezya Dolabı’ adlı yazım.

 

Ali Turgut (Turgut A. Karabekir)

turgutk@gmail.com

 

About The Author

0 Comments