İcâbet batağı

Cumhuriyet gazetesi, Strateji ilavesi, Sayfa 16, 19 Kasım 2007

 

Çöllerde rastlanan batakkum kuyuları üstüne basanı sessiz sedasız, olduğu gibi, içine çekiverir. Amerikan emperyalizmi de bizi göz göre göre, batağına çekiyor. Çok geçmeden ne kurtaran olacak, ne de kurtulmak şansı. Çırpınıyoruz, çırpındıkça da daha fazla batıyoruz.

Basın sanki bu batmaya katkıda bulunmayı görevlenmiş. Milli birlik yok, çünki milli irade yok. Milli irade yok, çünki milli görüş yok. Her kafadan bir ses çıkıyor. En fazla yapılan yorum. Doğru yanlış, yorum, yorum, yorum. Her yorum bizi batırmaya niyetlilere örnek oluyor, zayıf taraflarımızı açıklıyor. Batıracakların işini kolaylaştırıyor.

Davul zurna beklenen icazet günü 5 Kasım, icabet günü oldu. Zaten beklenen de oydu. Birşey yapılmayacağı belliydi, birşey de yapılmadı. Eski hamam eski tas. Müsadesiz herekat yok. Anlaşmaya git diyorlardı, şimdi de “terörü beraber yenmeliyiz” vecizeleri. Şimdi de Irak’ın hudutta askeri güç bulundurması çıktı. Kelin merhemi olsa kendi başına sürermiş. Herhalde Batı halimize arkalarıyla gülüyor. Bunların arasında olumlu kelimecikler yakalayarak iktidara pay çıkarmaya çalışan yalakalar. Olanları sessiz sedasız seyraden, dinleyen şartlanmış Türk halkı. İnlemeleri sızlamaları duyulmayan bir avuç vatansever. İşte manzara bu.

Üstelik, beyaz Saray’da karşılaştığımız laübaliğlik, hiçbir şerefli ülkenin temsilcisine, bir ordu kumandanına söylenmemesi gereken sıradan sözler, omuz kol okşamalar, sırt sıvazlamalar! Yapılan yönetime uygun olabilir, amma Türk ulusuna uygun değil. Türk ulusuna hakareti protesto etmesi gerekirken, yalaka basın öküzün altında buzağ arayarak, başarılı noktalar yaratmaya çalışıyor.

Tezgahlanmış kaçırma olayı neredeyse bu tiyatroyla örtüştürüldü. İdam mahkumu bir terör başının resmi önünde utanmadan imza atan yetkililerimiz, nekadar boş konuştuklarını kanıtladılar. TSK sessiz, TSK Washingtona neden gitti? Halk sessiz! Yutuyoruz, kandırılıyoruz, yuttuklarımız bir avuç vatanseverin boğazında düğümlenip kalıyor, buğulmak üzereyiz.

PKK sorunuyla yatırılıp kaldırıldığımız bu günlerde bütün dünyanın bildiği gibi, biz de sıcak-takip’in BM yasalarınca hakkımız olduğunu, bunu uygulamak için izin gerekmekmediğini biliyoruz. Bilmemize rağmen hâlâ bir ayağı çukurda Bush yönetiminden müsade alınmaya gidilirken muhaleftten itiraz yok. Gitme dememekle, oyuna katılmış oluyor. Muhalefet yeteneksiz mi, yoksa ayni oyuna mı dahil?

Bunlar olurken, PKK’nın AB içinde, Irak içinde örgütlü olduğu, bizi bölmek isteyenler tarafından desteklendiği, para ve silah yardımı aldığı ve BOP’nın dışlayamayacak ortağı olduğu biliniyor. Sayın G. K. Başkanımız Yaşar Büyükanıt ve bir avuç vatansever bunu tekrar tekrar söylüyorlar. Bunlar bilindiği gibi, iç ve diş destekler kalkmadan askeri hareketin kesin sonuca varamayacağı da biliniyor.(1)

Washington’dan icazet beklerken, Bush ve Rice, “masaya oturup halledin” diyorlardı, şimdi birde üstümüzde uçup, güya istihbarat vermek bahanesiyle, TSK’nin hareketlerini kontrole alarak, başarısızlığını garantilerler. Çok satan basın yutmasa da sesini çıkarmıyor, hatta özgürlüğümüze yapılan bu tecavüzü iyi göstermeye çalışıyor. Böylece halk alıştırılırak bölünmeye doğru adım adım giderken, şimdi süratle sürükleniyoruz.

Yıllardır içimizde etkinliklerde bulunan sözde yardım örgütlerine bir yenisi eklendi. HasNa gibi ABD örgütleri içimizde, Suriye sınırında, Gap bölgesinde, Kıbrıs’ta parçalanmaya yardım edecek taraftarlar yetiştirmekle meşguller. Altmış yıldır olduğu gibi, hâlâ seyrediyoruz.

Tutumunun nedenlerine bakarken, yeni komşumuz ABD’nin Irak’ta çıkmaza olduğunu ve başarısızlığını düşünmek, yanılgı olabilir. Gaye BOP’nı uygulamak olduğuna göre, şayet ABD:

  • Etkili polis gücü ve orduyu oluştursaydı,
  • Gerçek bir Irak Devlet ve hükümetini yaratsaydı,
  • İstila nedeni ortadan kalkar,
  • Ülkeyi terk etmesi gerekirdi.

O zaman, bölgeden çekildiğinde BOP’nın gayeleri yerine getirilemezdi. ABD Irak’tan ayrıldığında:

  • Bölge Rusya, Çin veya Iran’ın etkilerine açık olur,
  • Petrol kontrolü Batı elinden çıkar,
  • ABD/İsrail dostu Kürt develeti kurulamaz,
  • İsrail korumasız kalır,
  • Türkiye parçalanamayabilir, idi.

BOP’nın varlığı bu mantıkla örtüşemez. Irak’ı gülistan yapıp terk etmek, plan’ın esasıyla bağdaşmıyor. Bu ışık altında Irak’ın keosa sürüklenmesi ABD Ordusuna olan gereksinimi yarattı. Irak’ın parçalanma yolunu açtı. Bölgeyi koruyucu(!) bir ABD gücünün devamlı kalmasını meşrulaştırdı. Bu nedenlerde, ABD’nin Irak harekâtı, evvelden hesaplanmış kayıpları karşılığında, BOP’nın yegâne başarıya erişme şansı olarak düşünüldüyse, başarılıdır.

BOP’nın son safhasında ABD’nin önünde tek engel TSK’dır. Türkiye’nin parçalanabilmesi için TSK’nın zayıflaması isteniyor. PKK ve K. Irak Kürt bölgesine yaptıkları yardımlar,  Türkiye içinde artan terör olayları, durumu parlama noktasına getirmiştir. Daralan çember içinde TSK kendi başına ne yaparsa yapsın, yalnız bırakılırsa yıprandırılmış olacaktır. TSK Irak içine girse, dış yardımlardan ötürü terörle savaş başarısızlığa sürüklenebilir, Türkiye tarafından hucuma uğramış zavallı diyecekleri Irak’ın, Batı tarafından korunması ortaya çıkabilir. Türkiye’ye ambargo uygulanması gelebilir. Hiçbirşey yapmadan dursa, halk gözünde yıpratılır. Zaman aleyhine çalışmaktadır. Her geçen gün, her kırmızı çizgi, her söylenen söz, TSK’nın etkinliğini yetirmesini doğurmaktadır. Zaten ABD ve AB’nin beklentisi de budur.

Bedeli ağır da olsa:

  • Türkiye ayakları üzerinde durmak zorundadır.
  • Halk TSK’nın arkasında olduğunu belirmek zorundadır.
  • Türkiye bağımsızlığını ilan etmek zorundadır.

Buna en önde engel olarak bağımlı hale düşürülmüş, halkın parasıyla beslenen faiz ineğine döndürülmüş ekonomimizin sarsılmaması gösterilmektedir. Memleketin bütünlüğünü, şerefini, geleceğini ve özgürlüğünü, buna bedel olarak görenler yanılıyorlar.

Sayın Emre Kongar’ın, Demokrasimizle Yüzleşelim kitabı bir ders kitabı niteliğindedir ve herkez tarafından okunmalıdır. Bilhassa 2. Cumhuriyetçiler, bu acı durumdan hâlâ çıkarları olanlar, dincilier, dindarlar, ve çok satan basın tarafından, muhakkak okunmalı.

Şimdiki fırsatçılar, yağma sona erdiğinde en çok zarar göreceklerdir. Telef olan bütün vatan evletlarının hesabı da onlardan sorulacaktır.

Hükümetler arasında dostluk değil çıkarların hâkim olduğunu unutulmamalı ve kendi çıkarlarımızı korumayı başarmalıyız. Ortadoğuda ABD ile çıkarlarımız tamamen çelişkidedir. Staratejik ortak değil, staratejik karşıt olmamız gerekmektedir. Aksini düşünmek aldanmadır, aldatmadır.

ABD Ortadoğuda uzun zaman kalıcıdır. Yeni komşumuz ile ancak bağımsız olduğumuzda iyi ilişkilerde olabiliriz. Bu yegâne yoldur ve çıkarlarımız bunu gerektirmektedir.

Çırpındıkça daha çabuk batağa gömülmeyi ancak hâlâ elimizde olan kozlara sarılp kendimizi düze çıkarmakla yapabiliriz. Bu kozlar: İncirlik, limanlar, K. Iraka yardım ve Harbur kapısı, Irmaklarımız, madenlerimiz, Rusya ve Çin’dir. Yakında ABD bunlara alternatif yaratacak, kozlarımız zayıflayacaktır. Zaman akıyor, vakit geçiyor.

Kendi ayaklarımızın üstünde durarak, ilişkilerimizi bağımsızlığa dönüştürmenin ve daha geniş bir ilişki alanı yaratmanın zamanı şimdidir.

 

Dip not: (1) Cumhuriyet Gazetesinde 9 Kasım 07’de çıkan, Kim Kimi Aldatıyor adlı yazım.

 

Ali Turgut (Turgut A. Karabekir)

turgutk@gmail.com

 

About The Author

0 Comments