Terörde suçlu emperyalist güclerdir

Cumhuriyet gazetesi, Starateji ilavesi, Sayfa 11, 11 Haziran 2007

Terörün dağdan şehire inmesinin yakın olduğunu söylediğimizde kulak vermeyenler, bugün daha büyük sorunlarla karşı karşıyalar. Aynı kişilerin iş başında olması durumu gittikçe daha zorlaştırıyor.

Ağaçlardan ormanı görmemek neyse, teröre karşı sadece PKK teroristlerine yönelmek de odur. Hiçbir yangın, dumanına su sıkarak söndürülemez.

PKK’nın dış güçlerin yardımı ve teşviki olmadan var olması mümkün değildir. Dış güçlerin PKK’ya olan yardımını kesmeden de nekadar insan ölürse ölsün, terör’e mani olamayız. Çünki PKK diş güçlerin organıdır.

Dış haberler servisinin bildirisine göre Ankara saldırısı ile ilgili olarak: Nato Genel Sekreteri Jaap de Hoop Schefer ‘Saldırıyı ittifak adına şiddetle kınamış!’. AB’nin yakınen bildiğimiz Olli Rehn’i de ‘Terörizmle mücedeleye yönelik çabalarında Türkiye’nin yanındayız’ demiş!.

Uygarlıkla övünen AB ülkeleri teroristlerin örgütlerinin kendi içlerinde serbestçe etkinlikde olduklarını biliyorlar. Kanıtlanmış katilleri bile geri vermiyorlar. Onlara her türlü yardımı yaptıkları halde, ‘sizin yanınızdayız’ demeleri utanç vericidir. Yapılan  bu aşağılayıcı muamelelere gözyumanlar da Türkiye yönetiminde olmamalıdırlar.

ABD dışişleri sözcüsü Sean McCormark, ‘Bu aşamada sorumluların kim olabileceğine veya patlamaya neyin yol açtığına ilişkin bir fikrimiz yok’ demiş. New York Times ‘Patlama, Türk ordusu  içinde Kürtlere ve K. Irak’a operasyon yapılması yönündeki baskıyı arttıracak’ , Los Angeles Times da ‘Patlamanın arkasından Kürtler çıkarsa, K. Irak’a yönelik operasyonun yapılması yönündeki toplumsal baskı artacak’ diye yazmışlar. ABD Ankara B. Elçisi Ross Wilson ‘…tabii asker, teröristin saldırıya geçmesini beklemeden peşinden gidecektir ….’ diyerek sanki yeşil ışık yakıyor.

Öncelikle, Ankara saldırısı kızgınlığında, sınırdışı harekatına yeşil ışık yakıldı sanıp, ABD’nin kışkırtma tuzağına düşmemeliyiz. ABD bu yöntemi ikiyüzyıldır kullanmaktadır. Kışkırtılıp tuzağa düşürülenlere karşı, sonradan neden yaptın diye cezalandırılma, veya istîla hakkı kazanılır. Ayn yönetem yakın zamanda Orta ve Güney Amerika ülkeleri, Afganistan, Irak, Bin Laden, Lübnan’da kullanılmıştır. ABD Irak bozgunu ile BOP’nın başarısızlığını, Türkiye’den yer alacak bir Kürdistan’ın kurulması ile bitirmeye çalışması büyük bir olasılıktır.

Ortadoğunun bügünki hâle gelmesi, ABD’nin bölgedeki etkisini korumaya çalışması nedeniyle BOP uygulamalıyla giriştiği saldırganlık  ile örtüşmektedir. Müslüman ülkelere karşı girişilen her saldırı radikal islam hareketinin artmasına sebep olmuştur. ABD’nin yüzyıllardır saldırganlığını ve devletler hukukunu tanımadan giriştiği eylemleri şiddetle kınayan Naom Chomsky, ‘Failed States- Güc’ün suiistimali ve Demokrasiye saldırı’ Adlı kitabında, El Kaide’nin gayelerinin ve idolojisinin bütün müslüman ülkelere yayılmasına en büyük yardımın, ABD’den gelmekte olduğunu kanıtlıyor.

Irak’da, Batı’nın terorist olarak adlandırdığı güçlerin 2003 yılında arttığını ve 2004 yılında üçe katlandığı görülüyor. Bunların Batı’nın Ortadoğudaki yalanlara dayanan askeri harekatından sonra çoğaldığı artık bellidir. Jason Burke aynı sonuca vararak, ‘her güç kullanılımı, Bin Laden için ufak bir zafer’ oluyor derken, iyi ile kötü arasındaki çatışmaların, Laden ve Bush arasında ‘müşterek görüş!’ olarak belirdiğini vurguluyor.

Irak harekâtı ABD ve İngiltere tarafından planlanırken, birçok siyasi tahlilcilerin, CİA başkanı George Tent’in, 2002’de Kongreye yaptıkları uyarılar kâle alınmamıştı. Politik İslam cephesinin ve İslam içinde dayanışmanın artacağı, bunun terör hareketine ve Irak’ın bir terör okuluna dönüşeceği söylenmişti. Bütün bunlara rağmen varlıkları tamamen yalanlara dayanan Toplu İmha Silahları sebep gösterilerek hareket başlatıldı. Böylece bütün dünya ve ABD halkı da aldatılmış oldu.

1999’da CİA tarafından beslenen, Kosova’yı Özgürleştirme Ordusu gerillaları, sivil hedeflere hücüm etti. Bundan gaye Sırpların sert karşı koymasına yol açarak, Sırplara karşı güç kullanmaya Batı’nın onayını ve katkısını  sağlamaktı.

Seksenli yılların başında, Irak İran harbi sonunda Saddam’ın yaptığı katliamlardan sonra bile ona yardıma devam edildi. Biyolojik ve toksik silahlar anlaşmasının şartlarına aykırı olmasına rağmen yapılan yardımlar, füzeler, nükleer silahlar, Antrax ve diğer kimyevi toksikler imâlatına yarayacak  kuruluşları içermekteydi. Sonradan bunların varlığı istîla nedeni olarak gösterildi.

AB için, kendine saldıran terorist olurken, başkalarına saldıranlar egemenlik savaşçısı oluyor ve Sevr’i geri getirmeye yardım edecek her örgütü bağırlarında koruyorlar.

Chomsky, ABD için, kendi gayelerine hizmet edecek diktatör, katil, veya teroristlerle işbirliği yaptığını örnekleriyle veriyor. Coleen Powel zamanında Abdullah Gül ile, Türkiye’nin ABD müsadesi olmadan PKK’ya karşı hiçbir harekette bulunamayacağı anlaşması yapıldığı söylenmektedir. Olaylar da bunu kanıtlıyor. Artık  ABD’nin PKK’yı kullanmayı planladığı anlaşılmış olmalıdır.

ABD’nin çift standart kullandığını çok zaman yazmış olan birisi olarak yanıldığımı ve ABD’nin tek standart kullandığını kabul ediyorum. Bu standart gerektiğinde bütün uluslararası kuralları çiğneyen, yanlız kendilerine yarayan herşeyi tek taraflılıkla uygulayan, bencil bir tutumdur. Adam Smith’in ‘herşey bizim için ve başkalarına hiçbirşey’ olarak belirtiiği ve ‘Vile maxim’,  ‘iğrenç büyüklük’, olarak adlandırdığı bu tutum, hâlâ devam etmektedir.

2005 yılında Venezuella, Küba uçağını düşürüp 73 kişinin ölümünden suçlu  terörist Luis Posada Carriles’in geri verilmesini istemişti. ABD hapisten kaçan (!) teröristi CİA tarafından Nicaragua’ya karşı başlattığı herekette kullanmak için tuttu ve geri vermedi. Bununla kalmadı, Posada’nın yardımcısı meşhur terörist Orlando Bosch, Bush tarafından af edildi derken, Chomsy Bush 2’nin ‘teroristleri koruyan, teroristler kadar suçludur’ sloganının anlayışında, ABD’yi istîlanın da türel olması gerekmez mi diye sorguluyor.

Tutum, diğer ülkelere kötü örnek de oluyor. 1977 de Maryland ayaletindeki merhametsiz bir kâtilin, babasının İsrail’li olması nedeniyle oraya kaçıp vatandaşlığa geçerek yargıya verilmemesi sağlandı. Sabancı kâtili hala Avrupada dolaşıyor.

Clinton doktirini ‘Dünya marketlerine, enerji ve stratejik kaynaklara, hudutsuz erişme hakkını korumak için tekyanlı askeri güç kullanmayı’ ABD’nin hakkı olarak belirlemişti.

Daha dün, Azerbeycanda yapılan soykırım ABD’nin hiçbir tepkisine uğramadı. Bugün Sudan/Darfur soykırımının devamına ekonomik nedenlerle seyirci kalınmakta. Kerkük ve Telafer’de, ABD ordusunun gözleri altında, hatta yardımını alarak, bir nevi soykırım uygulanmakta.

Evet tek standart saymakla bitmez.

Türkiye bu oyunlara karşı koymalı ve bütünlüğünü korumak için:

  • BM Güvenlik kurulundan PKK’ya yardım edilmemesini içeren ve sınır hareketleriyle ilgili kararlarının uygulanmasını talep etmeli,
  • AB’ye hem de ABD’ye gereken notaları vererek; PKK’ya yapılan maddi, manevi, ve silah yardımlarının, BM kararlarına uyarak kesilmesini talep etmeli,
  • Milli emniyet ve bütünlüğümüzü etkileyen olaylar için NATO’nun ilgisini talep etmeli,
  • Bütün ilgili güçlerle diplomatik girişimleri kesin sonuca götürüp, son kararı kendisi vermelidir.

(PRG).

Türk halkı, BOP nedeniyle kasten ölçüsü dışına çıkarılmış olan bu konunun önemini bilmeli ve kararlılığını sergilemelidir.

Egemenliğimizin CHP’nin tutumuyla etkilineceği bu aşamada, halkın Cumhuriyet ve Demokrasi ile kendisine tanınmış olan iradesini kullanmasından başka çıkar yol kalmamıştır.

SHP, BCP, GP, İP, ve benzerleri partilerin, davet bekledikleri ve bütün duyurularına rağmen CHP’den yanıt almadıkları, hayret, üzüntü ve korkuyla izleniyor.

 Tehlikenin devam ettiğinin farkındamısız?

 

Turgut A. Karabekir

turgutk@gmail.com

 

 

About The Author

0 Comments