PKK ve Türkiye

 

Kesin olarak bilinmemekle beraber yurdumuzda yaklaşık onbeş milyonun üzerinde Kürt kökenli vatandaşımız olduğu söyleniyor. Bunların on milyona yakını doğuda değil, büyük şehirlerimizde, aramızda, lüks apartımanların içinde, en nadide semtlerde yaşamlarını yıllardır sürdürmekteler. Hiçbir ayrılık hissetmeden aramıza karışmış, çocukları okullarımızda okumuş, meslek sahibi olmuş, hatta bakanlık ve reisicumhurluğa kadar yükselmiş, mesut ve memnun yaşayan, arkadaşlarımız, dostlarımız, komşularımız, bakkalımız, manavımz, nalburumuz, var. Bu vatandaşlarımız bir Kürdistan kurulsa bile yerlerinden kıpırdamazlar.

Kürt konusu Batı’nın yarattığı, ABD yönetiminin Büyük Ortadoğu Planı’nın (BOP) bir parçasıdır. Gaye Türkiye’de etnik ayrılıklar yaratarak bizi parçalamaktır. PKK bu geyretin bir ürünüdür. Arkasında Batı’nın parası, aklı, fikri, kışkırtması ve gayeleri vardır. Bugünki durumun temelinde de bizim AB hayalinde verdiğimiz tavizler ve ABD’nin bizi ekonomik kıskacına sokulmuş olması yatmaktadır.

Anadolu toprakları asırlardır birçok medeniyetlerin, etnik orijini farklı olan kavimlerin kalıntılarının karışmasından oluşmuş, yirminci asra kadar huzur ve beraberlik içinde yaşamış bir topluma sahiptir. PKK ve diğer etnik konular, BOP ile beraber, ABD yönetimi tarafından yaratılmıştır.

Hernekadar bügün karşılaştığımız hareketler terör  olarak beliriyorsa da, başka bir açıdan bakabildiğimizde, bu terörü yapanların çoğunun dış tesirlerin kurbanı olduklarını görebiliriz. Onların da yakın zamana kadar bizimle beraber huzur içinde yaşamış kardeşlerimiz olduğunu, 1920’lerde de, şimdi de, Batı’nın kandırmalarına kurban olduklarını unutmamalıyız.

Yurdumuzda, her sektörde, her etnik kökenden gelenler arasında para ve ihtiras uğruna yolunu şaşırmış olanlar varken, ve bunların birkısmı bizi başka ülkelerin yardımına mühtaç olacak duruma düşürecek büyük hatalar yapmış iken, terör nedeniyle sadece PKK’lıları ayırmak olumlu bir sonuca varacağa benzemiyor.

Bugün PKK’nın tekrar kızışmış olmasının,  verilen tavizlerden, gösterilen kararsızlıklardan, yapılan hatalardan kaynaklandığı kesindir. İdama mahkum edilmiş olan Öçalan’a gösterilen hususi muamele, resimlerinin sokaklarda teşhirine göz yumma, devlet erkanının teroristlerin cenazelerine katılmaları gibi acâyip tutumlar, “Kürt sorunu” diye adlandırmalar, PKK’ya yanlış mesaj vermiştir. Kendi hatalarımızdan doğan sonuçlar için başkalarını suçlamak adetinden vazgeçmeliyiz.

Bütün Batı’ya ve PKK’ya verilecek mesaj şudur:

  • Türkiyenin bugünki hudutları hiçbir nedenle değişemez.
  • Böyle bir yaklaşım Türkiye için, kiminle olursa olsun, harp nedenidir.
  • Kürt ve Türk diye bir ayrım tanımıyoruz. Türkiye bizim tek dil ve tek bayrak altında müşterek vatanımızdır.
  • Hiçbir bölme eyilimine müsade edilmeyecektir.
  • Diş baskılar ne olursa olsun bu hükümet, bu millet, bütünlüğümüzü sonuna kadar korumaya kararlıdır.
  • Yerleri neresi olursa olsun, şehirlerimizde, dağlarımızda, ne kökenden gelirlerse gelsinler, bütün vatandaşlarımıza uygulanacağı gibi, bu vatanın bütünlüğünü ihlâl edenler, yasaları karşılarında bulacaklardır.
  • Dış tesirlerle savaş yaratan ve katılan olursa, onlar parayla tutulmuş katilden farklı sayılmaz. Ve vatana ihanet edenlere gereken muameleyi göreceklerdir.

Oksijen olmayan yerde ateş de olmaz. Ümit olmadan yapılan savaşa katılan da çok olmaz.

Yetkililerimiz tarafından bütün Dünyaya karşı böyle bir tutum sergilendiğinde, kandırılmış Kürt kökenli kardeşlerimizin çoğunun gerçek olmayan ümitlerinin yok olacağını, hakikatleri göreceklerini ve silahlarını bırakacaklarını düşünüyor, temenni ediyorum.

Az zaman önce yapılan silah bırak çağrısı, plansız, mantıksız, ve kararsızlık sergileyerek yapıldığından başarılı olmamıştı. Bu nedenle, yukarıdakilerin son söz olarak söylendikten sonra kayıtsız şartsız, silah bırakmaya davet, başarının kilit noktasıdır.

Terörün değişik nedenleri olduğu ve silah ile yok edilemeyeceği, artık biliniyor. Terörün nedenlerini ortadan kaldırmak yegane olumlu yaklaşımdır.

Gayemiz, haklı da olsak, vatandaşlarımızı öldürmeye çalışmak değil, onların birleşmekten başka yollarını olmadığını bilmelerini sağlamak olmalıdılır. Aksi halde PKK ile mücadele ABD’nin tarihinin yüzkaralarından birisi olan, Kuzey Güney iç harbinin tekrarı olur. Böyle bir eylem milli karekterimizin dışındadır ve bizim temiz  tarihimizde kötü bir leke bırakır.

Lübnanda izlediğimiz olaylar BOP’nının son safhalarının başlangıcı olarak değerlendirilmelidir. Bunun içinde, Kuzey Kürt devletinin kurulması ve genişletilmesi nedeniyle, yurdumuzun haritasının da değiştirilmesi olduğunu unutmayalım.

Ortadoğunun kaynadığı bu aşamada, ateş bacayı sarmadan, Batı’ya tutumumuzu kesin olarak bildirmek büyük felaketleri ve yurdumuzda da kan dökülmesine önler.

Yeni bir istiklal savaşına girmek istemiyorsak, bedeli ne olursa olsun, bir an evvel aklımızı başımıza toplamak zorundayız.

 

 

.

 

About The Author

0 Comments