Dizginler kimin elinde?

 

ABD tarafından desteklenerek iktidara getirilen AKP’nin Washinton’un gözünden düştüğü ve artık büyük planlarına uygun olmaktan çıktığı, gelecek seçimlerde aynı yardımı göremeyeceği hakında, dış ve iç basında çıkan  izlemlerinin doğruluğundan şüphe etmek yersiz olur. ABD yönetiminin evvelce yapmış olduğu hatâyı nihayet anladığını düşünmek daha yerindedir.

Fakat bu durum ne AKP için ne de muhalefet için ağırlığı olan bir sorun yaratmaz. AKP ne yaparsa yapsın, destek alsın almasın, diğer partilerin içinde bulundukları karmaşada, çoğunluk oyunu elde etmeleri, hele  bu yıl erken seçimlere gidilirse, kesinlikle gerçekleşemez.

AKP’nin son üç yılda erişmiş olduğu örgütlenmenin boyutunu kücümsemek de büyük bir hatâ olur. Türlü yöntemlerle gerek din kısvesi altında, gerek maddi çıkarlar teminiyle, bu tür ödüllere kanarak oy veren kesim, geçen seçime nazaran daha da genişlemiş, aşırı dinciler büyük bir istikbal umudu ile, cüretlerini ve etkilerini arttırmışlardır. Ekonominin gerçek durumundan haberi olmayan bu kesimin, aldıkları yanlış verilerle memnuniyetleri daha da artmıştır.

Bu nedenle, AKP nin yakın zamanda olacak bir seçimde gene çoğunluğu elde etmesi mümkün olacaktır.

Şayet ABD’nin artık AKP’yi istemediği teorisini varsayarsak, karşımıza; – AKP nin pekiştirmiş olduğu oy bazını çok kısa zamanda ABD nasıl bozabilir? Şayet bozsa bile, hangi partiye oy vereceğimizi nasıl tayin edebilir? Soruları çıkar.

Bu sorular bizi tekrar, düşünürün oy vereceği bir partinin mevcut olmadığı sorununa getirmektedir. ABD bu boşluğu muhakkak bilmektedir, ve büyük bir olasılıkla son seçimlerde yaptıkları gibi, onların yönetiminde hareket etmeyi vaad eden herhangi bir partiyi öne sürebilirler. Bu olasılığı da yabana atmamamız yerinde olur.

Böyle birşeyin olması, hernekadar bizi AKP’den uzaklaştırmış olursa da, vatanı düşünen bir partinin eline bırakmış olmasını garantilemez.

Gene ipleri başkasının elinde olan bir hükümetin bu millete kalımlı bir faydası olamaz. Aynen Batının istediği gibi değerli günlerimizi onların gayelerine yardım ederek, iç ve dış problemlerimizi çözmeye uğraşarak yetirir, yerimizde sayarız, hatta geri gideriz.

Gelecek seçimlerde Türk halkının iradesi ile gelmeyen bir çoğunluk partisinin elinde, zaten çok mesafeler kat etmiş olan bütünlüğümüzün bozulmasının gerçekleşme imkanı çok daha fazlalaşacaktır.

Benliğimizin, haysiyetimizin, milli gururumuzun artık kalmamış olduğunu düşünmek de yanlıştır. Bütün bu hassalarımız devam etmekle beraber, düşünürler yerine, maalesef uzun zamandır politika çarkı içinde vatanı unutarak sadece kişisel çıkarları peşinde koşanların yönetmen olduğu bir ortamda, meydana çıkmak imkanını bulamamaktadır.

AB ve ABD’ye karşı biz ikinci sınıf olduğumuzu düşünürsek hiçbirzaman birinci sınıfa yükselemeyiz. Her fırsatta bizi ikinci sınıf durumda hissettirmek için gereken yöntemleri almaktadırlar. Bu kapandan kurtulmanın yegane çaresi, ikinci sınıf olmayı kabul etmemek ve birinci sınıf olarak harekete etmeye başlamaktır. Hiçkimse bize siz artık birinci sınıf oldunuz demez, çıkarları bizim onlara muhtaç olarak, direktiflerine uyarak yaşamamızdır.

Birisine otorite vermekle o kişi yönetici olamaz. Otorite verilmez, alınır. Almak için de kişisel çıkarlar ile değil, bilim ve vatan sevgisi ile hareket edebilen kimselerin iş başında olması şarttır. Başkasının yardımı ile güç alan kimse daima o kişiye hamiledir, hürriyetini kaybetmiştir ,ve kendi istediği kararları almak yetkisi kalmamıştır.

At binenin kılıç kuşananındır. Köle de, köleliği kabul edendir. Bizim köle olmadığımızı unutanların çoğaldığını görüyoruz.

AB ve ABD boyunduruğundan kurtulmak için elimizde son bir fırsat var. Bu fırsatı kullanmak için komunun bilgilendirilmesi, düşünürlerin devreye girmesi gerekmektedir. Böyle bir akımı da başlatacak medyadır. Bu milletin geçmişinde hiçbirzaman medyaya bukadar ihtiyacımız olmamıştır. Onlardan vatanın imdadına gelmelerini bekliyorum.

About The Author

0 Comments