Yapılanlar ve yapılmayanlar

 

Geçen hafta Turgutreis Marina’da verilen İdil Bret’in katıldığı konserde, değerli sanatçımız bizlere unutulmaz bir gece hediye etti. Kendisini kutlar, üç defa tekrara geldiği için teşekkür eder, bütün organizatörlere de şükranlarımızı sunarım.

Konsere girmek için beklediğimiz sırada olanlara tahammül edemeyip vaz geçmiş olsaydık çok büyük bir kaybımız olacaktı. Yerler numarasız olduğundan ve marinada anfi oturumu bulunmadığından, hiç değilse sanatçıları görebilecek bir yer bulmak gayesiyle, biraz erken gittik. Fakat kapıların 20:45 de açılacağı yazılmış olduğu için, ayak üstünde beklemeye başladık. Tabii bizim gibi düşünenlerin adedi çok fazlaydı ve birkaç dakika içerisinde yüzlerce kişi, birbirini ite kaka, kapının önüne yığıldı. Nekadar ikaz edilseler de kapı o saate kadar açılmadı. Açıldığı zaman da daracık yerden içeri girmek bir problem oldu, girenler koşarak ön sıraları doldurdular, bizim gibi koşmayı kendine yediremeyenler ise, bir saat ayakta beklediğimiz halde, en arkalarda kaldık, ve ancak piyanonun kapağını görebildik.

Kapılar açıldığında yetkililerin izdahamdan biletlere bile bakmak imkanları olmadı. Kapılar evvelden açılsaydı olmaz mıydı? Yerler numaralı olamaz mıydı? En bol şeyi ip olan marinada, bir kanal uygulaması ile sıraya girmek sağlansaydı ne iyi olurdu.

Bunların hiçbirisi yapılmadı, ve biz en uygar bir etkinlikte, en ilkek bir şekilde muamele gördük. Organizatörleri bu konserleri bize sağladıklarından ötürü tebrik ederken, bizleri insan sırasına koymamadıkları için de kınıyorum.

Bodrum’un hertarafında bu yıl birçok yenilikler görmekteyiz. Bunların en başında çevre yolunun yeniden yapılması muhakkak ki en çok göze batan gelişmedir. Trafik işaretleri henüz kemâle ermemiş olmalarına rağmen, iş tamamlanınca herkezin beyeneceği bir yol ortaya çıkacağa benziyor. İnşaallah çiçekliklerin de bakımını yapabilirler, ve başlanan güzellik ve intizam, gene pejmürdeliğe dönüşmez.

Yol yapmak güzel amma, bu gibi şeyleri birinci plana alıp, esas sorunumuz olan, denizlerin pislenmesi, yapıların renklenmesi, çarşıların karekterlerini kaybetmesi, satılan gıda maddelerindeki temizliğe dikkat, ikinci pilana atılmamalıdır.

Bu satırlarda defalarca dile getirdim, Bodrum’u Bodrum yapan unsurları kaybedersek, kendi bindiğimiz dalı kesmiş oluruz. Bizi kurtaran, iki kat sınırlaması ve beyazlıktır. Son yıllarda her ikisinden olan saptırmalar çoğalmaktadır. Belediye ve Mimarlar odası bunun hassasiyetle üzerinde durmalıdırlar. Esnaf ve inşaatçılar uzunvadedeki kazançlarını ön pilana almadırlar.

Yamaçlarda yükselmeye başlayan dört, beş katlı yapılar, belediye ve Mimarlar Odası’nın burnun dibinde mantar gibi fışkıran renkli konutlar, ürkütücüdür. İsveçten ilham ile dönen ve katıldığımız izlemlerini basında dile getiren, Sayın Başkan’ın artık bu konulara daha hassas bakabileceğini, ve Bodrum’u korumak için gerekenleri yapacağını ümitle bekliyorum.

Dün tekrar ulusal basında yer alan deniz kirlenmesinin de bir parçası olmamız, bu yarımadanın vatandaşı olarak, bana utanç veriyor. Yarım adamızda da, dokuz belediye atığını arıtmadan denize atmaktadır. İçinde yaşayan uygar kişilerin yurdumuzda en yoğun olduğu Bodrum, kalkınmamızda ulusa bir örnek olabilecekken, bu ilkel durumda olmak yenir yutulur değil.

Çarşılarımızı yozlaştırarak özelliklerini yok ettik, yapılarımız her gün biraz daha Bodrum özelliğini kaybetmek yolunda ilerliyor, denizlerimiz hergün biraz daha kirleniyor. Herkeze sesleniyorum: Bindiğimiz dalı kesiyoruz. Düşüş çok ser olacak.

Bütün yarımada da, hiç vakit geçirmeden:

Yapılarımızın iki kat ve beyaz olması,

Nekadarı kaldıysa, çarşılarımızın eski özellik ve karekterlerinin koruması,

Denizlerimizin, her ne bahasına olursa olsun, temiz tutulması,

İçin ne önlemler gerekiyorsa, en ciddi ve kesin şekilde almaya mecburuz. Geleceğimizi korumak için tutabileceğimiz hiçbir başka yol yoktur.

Bunları şimdi yapamazsak, sonumuz herkez için felakettir.

 

About The Author

0 Comments