Mahmutpaşa

 

Mahmutpaşa İstanbulda, Kapalıçarşı kapısından, Eminönü’ndeki Mısır Çarşısına kadar uzanan yokuşun adıdır. İstanbulun en çirkin ve kalitesiz mallarını sergileyen, işportaları ile sokaklara yayılan, çığırtkanları ile gelen geçeni taciz eden satıcıların sesleriyle dolu bir yokuştur. Kalitesiz, zevksiz bir malı belirmek için, -Mahmutpaşadan mı aldın, sözü kullanılır.

Geçenlerde yirmibeş yıldır Bodrum’a gelememiş olan dostlarım bizi ziyarete geldi. Onlara yeni Bodrum’u göstermekte endişeliydim. Fakat Kaleyi gezmek nedeniyle merkeze indiğimizde çarşının yeni hâlini görmelerine manî olamadım. Neredeyse hep beraber baş başa verip ağlayacaktık. Onların bildiği Bodrum’un yerini bir Mahmutpaşa manzarası almıştı.

Yurdumuzun her yerinde bulunucak en adî ve zevksiz malları sergileyen, sokaklara taşmış dükkanlar arasında kalmış birkaç düzgünü de kaybolmuş gibiydi. Denizciler kadvesinde oturup tekneleri seytretmek olmasaydı, herhalde gözyaşları içinde eve dönecektik.

Bodrum esnafı bügünki görünümü yaratmakla büyük bir hatâ işlemekte, kendi bindiği dalı kesmektedir. Bu düşüşe seyirci kalan yetkililer ise onları doğru yola yönlendirmedikleri için daha da suçludurlar.

Büyük bir hayal içerisinde sanki yapılması pilanlanmış olan iskelenin Bodrum’u kalkındıracağı konuşuluyor. Turizmcilerin bu konuyu benden daha iyi değerlendireceklerine şüphe yok. Ancak şayet Bodrum herhangi başka bir yere benzerse ve gösterecek birşeyi olmazsa, günlük turist buraya neden gelsin?

Kuşadasına gelen vapurlardan çıkanların büyük bir kısmı Efes’i görmeye giderler. Gerek Efes’de, gerek Kuşadasında, Bodrum’un Mahmutpaşasında bulacakları aynı malları bulurlarsa, kısa bir süre sonra vapurlar Bodrum’a uğramaz olurlar.

Ve işte o zaman iskelenin nekadar büyük bir hatâ olduğu kendini gösterir. Fakat o yara, o geriye dönüşü olmayan çirkinlik, sonsuza kadar Bodrum’u lekelemeye devam edecektir.

Günübirlik turistin gelmesi için bir tek Kaledeki müze, ve heryerdeki Mahmutpaşa malları yeterli olamaz. Hele buna iskeleden merkeze gelme zorlukları ilave olursa, yıldızımız daha da çabuk söner.

Bu yazıyı yazmakta olduğum sırada Sayın Başkan Mazlum Ağanın İsveç gezisinden döndükten sonra Belediye olağan toplantısında anlattığı izlemlerini okudum. Kendisni göstermiş olduğu büyük vizyon dan ötürü tebrik ederim! Söylediklerinin bir kısmını özetliyorum: Yapılanma ise çok ciddi. Yeni mimari diye birşey yok. Eski dokuya uygun binalar yapılıyor. Baktığınızda hangi yapının yeni hangi yapının eski olduğunu anlamıyorsunuz. Birde çatılarda tek anten yok ……. Bizde antenler çok kirli bir görüntü oluşturuyor……

Buradan anlaşışıyorki batıya karşı olan aşağılık kompleksimiz bizleri kör ve sağar yapacak kadar ilerlemiş. Ben bu sayfalarda kaç defa bu konuları sayın başkanın dikkatine sunmuştum. Hatta birkeresinde Atina bu felakete uğradı biz de o yoldayız diye de uyarmıştım. Antenler ve güneş enrjili su aparatları için alınması gereken yöntemleri bile sıralamıştım. Amma biz biz olduğumuzdan değerimiz olmuyor. Dinlenmek için illaki AB li olmak gerekiyor.

Bundan sonra ben de sayın başkanı Washingtona çağıracağım, orada yüzlerce dolar danışma ücreti ödediğinde bütün yazdıklarımızı gelip yeni bir vizyon olarak beyan eder.

Bütün iyi niyetimle tekrar ediyorum:

Bu yarımada Türkiyenin hiçbiryerinde olmadığı kadar çeşitli dallarda üstün bilgi sahibi kişilerle doludur,

Bu kişiler Bodrum aşkına bilgilerini kullandırmaktan mutlu olurlar,

Elimizdeki bu imkanlardan faydalanamamak, yazıktır, bir nevi, âcizliktir,

About The Author

0 Comments