Bodrum nereye gidiyor?

 

Geleceğini yerli ve yabancı turizme bağlamış olan kentler, şayet cazibelerini yaratmış olan varlıklarını yok ederlerse, bindikleri dalı kesmiş olurlar.

Bodrum’un gidişatı da bu yoldadır.

Eski eserleri, yapıları, oturumu, yaşamı ile isim yapmış ve her yıl yüzbinlerle turisti çekebilen, kentler arasında en güzel örnek muhakkak ki Prag’dır. Rus yönetimi altındayken bile kentin eski kısımları hiçbir şekilde değiştirilmemiş, modernize edilmemiş, sadece temizlenip onarılarak aynen eski halinde korunmuştur. Bu tutum bir uygarlık numunesidir. Eski Prag şehrinin kapsadığı alan dışında ise bugünün şart ve malzemeleri ile yeni yapılar oluşmuştur. Bu yöreyi ziyarete gidenler öncelikle ve yoğunlukla, eski Prag’ı görmek için giderler.

Bodrum yaraımadasında son yıllarda gelişmekte olan yeni iş yerlerini takdir etmemek mümkün değil. Ancak bu yenilenmenin Bodrum içerisine, ve Yalıkavak, Turgutreis gibi eski özellikleri olan kent merkezlere de yayılmış olduğunu, ve bu yörelerin cazibelerini kaybetmekte olduklarını, üzüntü ile izlemekteyiz.

Örneğin, Bodrum içerisinde yapılan değişikliklerle artık eski Bodrum’un yerini herhangi biryerde olabilecek, sıradan bir merkeze (Down Town) bırakmış olduğunu görüyoruz. Artık merkez Bodrum dar sokaklı bir Mahmutpaşa havasını almış, özelliğini kaybetmiştir. Başka yerlerden farklı olarak kalan, liman etrafındaki bağlamış teknelerin görünümüdür.

Halen Bodrum’un görülecek eski eserleri yok denecek kadar azdır. Gösterilen ilginin büyük bir kısmı yarım asır evvel oluşmuş olan güzelliği, özelliği ve kendine mahsus Akdeniz karekteri içindir. Bugün hâlâ eskinin verdiği meyvaları toplamaktayız. Eski avlulu evleriyle, ortaya meyilli dar sokakları ile özel karekterli Bodrum görünümü, hemen hemen yok olmuş gibidir. Bu servetlerin değerini bilmemek, yok olmalarına fırsat vermek çok büyük bir hatâdır. Bu gidişle birgün eski meyvalar yok olduğunda, Bodrum Bodrum’luktan çıkar.

Bodrum’da denize girmek zaten zahmet isteyen bir olaydır. Kısa bir süre için gelen turist Bodrum’un havasını eskiden olduğu gibi merkezde bulamamaktadır. Şayet pislenmekte olan denizlerimizin de adı bir yayılıverirse, işte o zaman bu aşağıya kayış, daha da hızlı olacaktır.

Eski merkezler dışındaki yerlerde gelişme, iki kat ve tercihen beyaz, veya çok açık pastel renklerde oldukça, bir yozlaşmadan korkmak yersizdir. Yığıntı etkisi yapmayan ve zevkli bir şekilde ağaçlandırılmış tesislerin hâlen çok olumlu sonuçlar verdiğini görmekteyiz.

Konutlarda ise, kesinlikle, İKİ KAT, ve BEYAZ şartını korumalıyız. Bodrum yarımadasının beyaz Akdeniz karekterini kaybetmesine müsade etmemiz, en büyük hatâ olur.

Merkezimizi kaybettik, bari yarımadamızın genel karekterini kaybetmeyelim.

Meyilli alanlarda iki kat olarak planlanan fakat üç, hatta dört kata ulaşan yapılar için özel şartlar getirmezsek, yakında elimizde en önemli ümit unsurunu da elden kaçırmış olacağız. Bu tür yapılaşmanın çok kötü örnekleri gittikçe çoğalmaktadır.

Belediyelerin, bütün mimarlarımızın, müteahhitlerimizin, kısa vadeli şahsi çıkarlardan feragat ederek, uzun vadeli düşünce ile, aşağıdaki şartları korumaları, Bodrum’un cazibesinin devamlı olmasına katkıda bulunmaları, kaçılınmaz bir ihtiyacımızdır.

Sayın yetkililer, iş sahipleri, mal sahipleri:

Merkezleri Mahmutpaşa havasından kurtamak,

Yeni iş merkezlerini Bdorum ölçü ve renklerine uyacak şekilde yapmak,

Konutları iki kat ve beyaz olarak sınırlamak,

İlerisi için yapabileceğimiz en akıllıca yatırımdır. Aksi, kısa bir zaman sonra hepimizin üzüntü, pişmanlık, ve nefretle bakacağmız, geri dönüşü olmayan, bir Bodrum’bozması yaratır.

Kendi bindiğimiz dalı kesmeyelim.

 

 

About The Author

0 Comments