Depreme hazır olmak

25 Ekim tarihinde çıkan yazımda deprem hakkında bazı önerilerde bulunmuş, önlemler alınmasını gerektiğini hatırlatmıştım. O zamandan beri yetkililerden herhagi bir grişimde bulununulduğu hakkında bir haber çıkmadı, ne komite kurulduğu nede planlama yapıldığı yazıldı.

Bunlar olmadı amma doğa bize kendi planı olduğunu son haftalarda tekrar tekrar bildirdi. Evvela merkezi Muğlada olan 5.1 kuvvetindeki deprem, -ben daha buralardayım, diye uyardı. Hernekadar 5.1, kuvvetli bir deprem sayılmasa da, gene bir okulun duvarları çatladı. Depremlerin yıkım gücü geometriğe yakın bir oranda arttığına göre, demek  6.1 olsaydı belkide bu okulumuz yıkılmış olacaktı. Tabii bu bir varsayım, amma olmaması da garanti edilecek birşey de değil. Olsaydı belki yüzlerce yavrumuz ölmüş olacaktı. O günden beri de bölgemizde depremler devam etemkte.

Bütün bilginler Bodrum yöresinde 7.2 kuvvetinde bir depremin olasılığını görmekteler. Bu bizim için, kulak arkası edebileceğimiz birşey değil, ciddiyetle düşünülmesi gereken bir durumdur. Hemen gelmez, bukadar kuvvetli olmaz, gibi boş lafların neticesi korkunç bir felaket olabilir. Geçen yazımda da belirttiğim gibi en korkulu felaketimiz okullarımızın yıkılmasiyle olur. Yüzlerce, binlerce yavrumuz, bir anda sakat kalabilir, yok olabilir.

Peki o halde biz önlem almak için ne bekliyoruz?

Felaket geldikten sonra kriz komitesi ne işe yarar?

Bir evlat kaybetmenin yarasını kim sarabilir?

Bu felaketin bedelini hangi yetkili ödeyebilir?

Greken önlemleri vaktinde almamış olan yetkili nasık uyku uyuyabilir?

Kendi çocuklarına ne yüzle bakar?

Kendini seçmiş olanların karşısına ne yüzle çıkabilir?

İstanbul deprem felaketinde şartnamelere aykırı inşaat yaptığı belirlenenler bile hapse sokulmadılar, biganelikle oturan yetkililer de herhalde hüküm giymezler. Amma katil olduklarını bilerek nasıl yaşayacaklar?

Gereken önlemleri almak, okullarımızın kuvvetli bir depreme dayanıklı olup olmadığını belirlemek, yarına bile ertelenecek bir konu değildir. Acilen bütün okulların bilirkişiler tarafından değerlendirilmesi ve gereken onarımların yapılması kaçınılmaz bir olaydır.

Bu konuda ödenek sorununu öne sürmek ikinci planda kalan bir konu olmalıdır. İlk yapılacak olan bu yapıların sağlamlık derecesini doğru bir şekilde kamuya açıklamak sorumluluğudur. Şayet bir okul yıkılmaya mahkumsa, o zaman ulusal basında büyük ilgi görecek, bu konularda ödenek de bulunması aniden kolay bir mesele olacaktır. Hatta bu gibi hallerde Uluslar arası dernekler yardım bile yapabilirler.

Kısacası, başımızı kumdan çıkarıp, dürüstlük ve açıklık içinde bu sorumluluğu hep beraberce yüklemmemiz ve gereğini yapmamız yavrularımıza olan borcumuzdur. Bu konuyu politikaya âlet etmek, parti meselesi hâline dönüştürmek, ödenek zorluğuyla ertelemek, ihanettir, ayıptır, günahtır.

İlk aşamada okul binalarını denetlenmeli, sonra kamu binaları, ondan sonra da Bodrumun kan damarlarını besleyen turistlerin kaldığı oteller uyarılmalı, ve sahipleri tarafından onarılması sağlanmalı, yetersiz olup ta onarılmayanlar kapatılmalıdır. Şayet bir otelde birkaç turistin depremde öldüğü basında çıkarsa, Bodrumun turisti birden başka yerlere gitmeye başlayabilir. Önlemlerin alımış olmasının duyulması ise daha fazla turistin gelmesine neden olabilir.

Sıraladığım bu yöntemlere, -biz bunu nasıl yaparız demek, -bırakın çocuklarımız, memurlarımız ölsün, turistler yok olsun demektir. Bunlar bir abartma değil, yüzleşmemiz gereken açık gerçeklerdir.

Yöremizin Belediye Başkanlarından gereken bütün yöntemleri almalarını rica ve talep ediyoruz. Alınan yöntemleri de gazeteler vasıtasıyla bizlere duyurmalarını rica ediyoruz.

About The Author

0 Comments