Torba Kavşağı / Umursamamakmı? cehaletmi?

 

            Torba kavşağı konusunda daha evvel iki defa yazdım, bundan sonra da düzeltmeler yapılıncaya kadar, yada Bodrum’dan kovuluncaya kadar yazacağım.

Bu kavşağın, büyük iki yokuşun dibinde olduğundan, korkunç kazalarara sebep olabilecek yeteneklikte olduğunu, planlamasının tamamen yalınş olduğunu 28 Temmuz 2001 tarihinde ayrıntılı olarak Bayındırlık Bakanlığı Karayolları Müdürlüğüne, İzmir ve Muğla Bölge Müdürlüklerine ve Bodrum Belediyesine bildirilmiştim. Aralık ayında ışıklar için hazırlık yapılmaya başlandığında tekrar telefon ile İzmir Bölge Müdür Yardımçısına bildirildiğimde –Orada zor şartlarda çalışıyoruz, siz dilekçe verin bakarız, diye beylik bir cevap alınmıştı. O zamana kadar hiçbir olumlu tedbir alınmayan bu kavşağın daha da tehlikeli bir hâle geleceği de kendilerine açıkca ve ısrarla bildirilmişti.

İlkabaharda kavşağın planlamasında hiçbir düzeltme yapılmadan trafik lambaları konuldu. Planlaması yalınış olduğu için de 28 adet ışık koymak gerekmiş olduğunu gördük. Bu eşine rastlanmamış komik durumun nasıl çalışabileceğini merakla beklerken birkaç gün içerisinde ana yol üzerinden dönüş yapanların ışıklara aldırmadan hareket ettiklerini izledik. Bu suretlede ana yol üzerinde yeşil ışığın emniyeti ile, hızla, yürüyen vasıtaların, kırmızı ışıkta yolu kat eden vasıtalarla karşılaşması korkunç sahneler yaratmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonrada aynı nedenle bir hayatın yok olmasına sebep olan kaza meydana geldi.

Hâlen tarfik lambalarının birçoğu, hem de çok kritik yerde olanları, yanmamaktadır. Kazadan ötürü yıkılmış olan ışık hâlâ tamir edilmemiştir. Bodrumdan gelen ve Torbaya dönecek olan vasıtalar yönünde hiçbir lamba yanmamaktadır.

Bu yerin 30 metre yukarısında trafik kontrol kulubesi vardır. Geçenlerde trafik arabaları kavşakta kontrol yapmışlardı. Ümitle onların bu problemleri göreceğini ve düzeltilmesi için tedbir alacaklarını bekledik. Ancak hiçbirşey yapılmadı, hâlâ lambalar yanmıyor.

Halkımızın yasalara pek fazla uymaya gayeret etmediklerini zaten hepimiz bilmekteyiz. Böyle bir cemiyette yetkililerin eksik ve yalınış yaptıkları işlerle halkı yasaları çiğnemeye mecbur bırakmalarını cehalet olarak mı yoksa bilgisizlik olarakmı yorumlayacağımızıda bilemiyoruz.

Zaten çok tehlikeli olan bu kavşak şimdi daha da tehlikeli bir hâle gelmiştir. Bundan yetkililer alakasızlaklarından ve bilgisizliklerinden ötürü sorumludurdar. Belediye yetkililerinin

-Orası karayollarına ait deyip başlarından atmaları, kara yollarının da olumlu bir çözüm getirmeden kalması vatandaşlarımızın hak ve hukukuna saygısızlıktır. Bütün bu yetkililer burada meydana gelen ve gelecek olan can ve mal kaybından şahsen sorumludurlar.

Belediye yetkililerinden Karayolları nezdinde hakkımızı aramalarını talep ediyoruz. İlk yapılması gereken bütün lambaların yanar ve çalışır halde olmasını, Devamlı olarak lambaların bakımının yapılmasını, Bu kavşakta doğru hareket tarzı yerleşinceye kadar trafik görevlisinin bulundurulmasını, temin etmektir.

Tekrar ediyorum, bu kavşakta mevcut, 10-12 metre çapında, ufacık daire ile değil, her yönde yavaşlama, hızlanma, bekleme şeritlerinin ilavesiyle kontrol gereklidir. Bu suretle kullanılacak trafik ışıklarının sayısı 10 a inecektir, ve emniyet en yüksek düzeye erişecektir. Uluslararası anlamda daireler sehir içerisinde, birçok yolun birleştiği yerlerde, en az 50-60 metre çapında olmak şartiyle, yuvarlak bir dağıtma yolu anlamında kullanılır. Bazı yerlerde iç içe çift daire kullanılır. Yol hakkı dairenin içerisinde yürümekte olan vasıtanındır. Bu yöntem de ana yol üzerinde olan Torba kavşağında gerekenin tam tersidir.

İkinci yapılacak şeyde planlamanın değiştirilerek bu kavşağı mantıklı, emniyetli ve medeni çalışır bir hale getirmektir. Bu kavşağın nasıl planlanması gerektiğini gösteren, hazırlamış olduğum, taslağı Yarımada Gazetesi ofisinde görebilirsiniz. Ayrıca bu taslak Bayındırlık bakanlığı yetkililerine de gönderilmiştir.

Artık bu yarım yamalak yapılan işlerden bıktık, yeter diyoruz ve düzeltilmesini istiyoruz.

Yetkililerin sorumluluğu, kendilerini yapmaları için seçtiğimiz görevi layıkıyla yapmalarıdır, halkımızın sorumluluğu da görevini yapmayanlardan hesap sormaktır. İşin sahibi onlar değil, biziz. Şayet biz dizginleri ele almazsak bu gidişatın sonu gelmez. Atı alan Üsküdarı geçti demek de bu vazifelerini yapmayanlar seviyesine inmektir, ayıptır.

 

About The Author

0 Comments