Bağımsızlığımız için- Tarım
Son iki yazımda özerk varlığımızın sağlanması için kaçınılmaz olanlardan, enerji ve kuraklık konularını ele almıştım (1) (2), bu yazımda da tarım’ı irdeleyeceğim.
Hiçbir ülke, halkının karnını doyurmadan, özerkliğini ve özgürlüğünü koruyamaz. Yapılacak yatırım, yardım, eğitim ve hazırlık, para ile değerlendirilip de yapılmazsa, ülke bağımlı kalır.
Cumhuriyet gazetesinde 2007 yılında çıkan kapsamlı yazımdan beri geçen 9 yılda tarım’da ilerlemeler oldu (3). Türkiye Odalar ve Borsalar Birlği Tarım Sektörü 2013 tarihli raporu bu konuda daha güncel, çok değerli, ayrıntılı bilgiler veriyor ve burada tekrarı olanaksız, isteyen bakabilir (4).
Özetleyerek birkaç önemli noktanın altını çizelim: Türkiye’nin 77.9 milyon hektar arazisinin %26.3’ü tarım yapılabilir alan. Onun %55.9’u 1000 metreden yükseklerde ve en az %15 eğilimde. Yâni, yüksek verimli olacak alanların yarısından azı ılımlı iklim ve düzlüklerde.
Her dört kişiden biri tarım’da çalışıyor, fakat %83.8’i kayıtsız ve onun %96.2’si kayıtsız kadın. 2002-2011 yılları arasında: Üretim alanı 2 milyon hektar azalmış fakat nufus 5. 4 milyon artmış. Buğday ekim alanı 1.2 milyon hektar azalmış amma daha yüksek verim nedeniyle üretim 2.3 milyon ton artmış.
Bürakratik engeller: Latin Amerika’da %4, Avrupa’da %8, Türkiye’de %20. Gayrisâfî Yıllık hâsılattan AR-GE’ye ayrılan pay: İsrail 4,28, İsviçre 3,62, G.Kore 3.36, Japonya 3.33, ABD 2.88, AB 1.9, Çin 1.7, Rusya 1.24 ve Türkiye 0.86. Üstelik AR-GE ülkenin varlığına yönelik konulara değil, kâr’a yöneliyor ve satış değeri yüksek olan ürünlerde yapılıyor. Araştırmayı yapacak kuruluşların da yardım alması için en az 50 kişi çalıştırmaları isteniyor! Bu kural katılımı azaltıyor.
Türkiye Jeotermik alanlar bakımından Avrupada birinci ve 31.500MWt ısı potansiyeline sahip. 35-40 derce santigrad üzerinde 170 alan belirlenmiş, fakat onun sâde %4’ü kullanılıyor.
Tohum üretiminde büyük ilerleme yapılmış, on yıl önce tamamnı ithal ederken şimdi 200 milyon USD ithal ve 120 milyon USD ihraç ediyor.
Kalkınma Bakanlığının raporuna göre sorunların: “ .. tarımsal işletmelerin küçük ve parçalı olması, etkin olmayan eğitim, yayım ve danışmanlık hizmetleri, destekleme politika araçlarının dağınıklılığı, AR-GE, inovasyon ve eko-inovasyon eksikliği, rekâbet gücünün zayıflığı, makro ve mikro (işletme) düzeyde entegre tarım bilgi sisteminin etkin olmaması, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanılmamaması ve bitkisel ürünler piyasasında pazarlama etkinliğinin yetersizliği.. ” olduğu belirtiliyor. Ben buna jeotermik enerjinin yeteri kadar kullanılmadığını da ekliyorum.
Sorunlar ve son yıllardaki ilerleme ne olursa olsun, varılan nokta kendi kendimize yeterli olmamızı sağlamıyor. Halbuki tarım ürünlerinde hem kendimize yeterli hem de bölgemizin ana ihracatçısı olabiliriz.
Hollanda ve İsrail tarım alanı fakiri, Türkiye’nin bir vilayetinden küçükler, amma her ikisi de tarım ürünleri ihracatçısı. 70’li yıllarda kendimize yeterli iken, elimizdeki potansiyeli kullanmamak ve ithal etmek zorunda olmak yanlış. Gerek dış baskılarla gerek iç ihmâllerle bu duruma düşmüş olmak en kısa zamanda ve hızla telâfi edilmeli.
Çiftçiye sübvansiyon artmalı, her tür yardım yapılmalı ve aracıların tüm kâr’ı almaları önlenmeli.
Kendimize yeterli olmamız gereğine ilâveten, Ortadoğu ve Batı Asya pazarının büyüklüğünün bizim için ekonomik bakımdan da nekadar fayadalı ve önemli olduğu unutulmamalı.
Tarım da yeterliliğimizin Türkiye’nin özerkliğini koruması için gereken bir kilit taşı olduğuna şüphe yok ve bir an evvel başkalarna mühtaç olmadan yaşayabilecek duruma gelmeliyiz. Bunu gerçekleştirmek için yapılması gereken yardım ve yatırımlara fiat biçilmesi, esaretin kabûlü olur.
- 2016 09 03 Târihli yazım.
- 2016 09 10 Târihli yazım.
- 2007 yılında tarım hakkında çıkan ve bütünün TV’de tekrarlanmış olan kapsamlı yazımı, web sayfamdan, Cumhuriyet gazetesi yazılarım altında 2007 03 19 Bağımsızlığımız başlığından okuyabilirsiniz.
- tobb.org.tr ve turkiye_tarim_meclisi_sektor_rapor_2013_int.pdf bağından raporun verilerine göz atabilirsiniz.
Son yorumlar