Okurlarıma
Sevgili okurlarım:
2000 yılında, yazarlığa eğilim günlerimde en yakınlarım bile gayretimi umursamazken, bana destek olan, 1950 yılından beri dostum, Yılmaz Üçok’a ve çıraklık devrim geçtikten sonra bana Cumhuriyet gazetesinde yazmam olanağını tanıyan, merhum üstad Ilhan Selçuk’a, şükranlarımı sunarım.
Yandaki resmi seçmiş olmamaın nedeni bu resmi Yılmaz’ın çekmiş olmasıdır
Ben şanslı bir insanım. Ailem bana Galatasaray Lisesinde okumam ve Yüksek tahsil yapmam olanağını sağlayabildi.
2. Dünya savaşı yıllarının zorlukları içinde büyümeme rağman, aç kalmadan, yabancılara muhtaç olmadan meslek sahibi olabildim. Sevgilimle evlenerek hâlâ devam eden bir yuva kurabildim. Gençlik yıllarım vatanımla gurur duyarak, huzur içinde geçti. Dünyada milyonlarca insanın erişemediği bu imkânları her zaman idrâk ettim ve onları bana sağlayanları şükran ile anıyorum.
Her gün birşeyler öğrenmeye gayret eden bir yapım olmasına rağmen, geriye baktığımda bazı kararları almakta cehâletle hareket etmiş olduğumu görüyorum. Bunlardan en önemlisi 1959 yılında, 50’li yılların sıkıntılarını bahane ederek ABD’ye gitmiş olmamdır. Şayet ABD hakkında bugün bildiklerimin onda- birini bilmiş olsaydım kat’iyen gitmezdim. Harnekadar bana değişik ufuklar açmış olsa da, yapmış olduğumdan şimdi memnun değilim. Yazı yazmaya başladığımın nedeni belki de bu pişmanlığıma bağlıdır.
Uzakta yaşamamıza rağmen vatan ile ilişkimizi ve ilgimizi hiç bir zaman kesmemiştik. 2000 yılında, 72 yaşında, çalışma hayıma son verince Bodrum’da daha uzun yaşamaya başlamamız, Türkiye’nin durumunu ve olayları daha yakından görüp anlamama neden oldu.
Dünyada en az kitap okuyan ve en az araştırma yapan bir toplumun, medya’ya nekadar kısıtlı kaldığının idrak edilmemesine hayret etmemek de mümkün değildi. Medya’da yazıların ve konuşmaların Türkiye’nin temel sorunlarını tartışmak ve aydınlatmak, hatta var olan yolları göstermek yerine, ayrıntılara boğulduklarını izlemek çok şaşırtıcıydı. Günlük olayların tekrarına, önemsiz ayrıntılara, aynı konuların defaatle çoğu temelsiz kişisel yorumlar ile, binlerce saat harcanıyordu. Ana sorunlarımız olan eğitim, kendine yeterlilik, özgürlüğümüzün korunması, yenilenebilir enerji ve ileriye hazırlık için, hemen hemen hiç zaman ayrılmadığını ve yazı yazılmadığını izledim. Bazı yayım yönetmenlerinin gazetelerde köşe yazarlarının sorumluluklarının haberleri vermekle kısıntılı olduklarını söylemelerine, hayret ettim. Röporterlerle köşe yazarlarının karıştırılması beni çok şaşırrtı.
Bu kapsamda birikimlerimi etkin bir şekilde belirttiğimde ülkeme faydalı olabileceğimi düşündüm. Çıraklık devrim Yarımada gazetesinde geçti ve 2006 yılında da Cumhuriyet gazetsinde yazmak mashariyetine eriştim.
Bu yazı kaleme alındığında Cumhuriyet gazetesinde 60, Yarımada gazetesinde 228 makâlem yayınlandı. Bir kısım yazılarım da, yer ve zaman olmamasından ötürü gazeteye gönderilmeden dosyamda kaldı. Bunların 49 tanesini “Kilit taşları” dosyamda topladım ve kısıtlı olarak dağıttım. Üzerine düştüğüm konularda 332 tane, Bakanlıklara, Belediyelere yazdığımğım mektuplar, diğer yazarlarla olan söyleşilerim oldu. Bu sayılara yakın dostlarla olan yüzlerce yazışmamı katmadım.
Ülkenin ve vatandaşlarımızın durumunu ele alan DOGMADAN BİLİME isimli kitabım yayım için ortamın değişmesini bekliyor.
Yaşadığımız yıllarla ilgili HUMMİNGBİRDS isimli diğer bir kitabım edit ediliyor.
BODRUM, NEREDEN NEREYE isimli bir diğeri de, basıldı ve hâlen Bodrumda, Oasis AVM’de İmge Kitapevinde, ülke genelinde Sözcü Kitabevi ve Orbit.com’da satışta. Umarım ki bu yapıt, Bodrumu anlatan ve arkamdan gelenlere, bir yere varmak için nekadar sebat, kararlılık ve devamlılık ile çalışmak gerektiğini ve ne yapılması gerektiğini gösteren bir örnek olacak.
Bütün bu girişimleri hiçbir maddî karşılık beklemeden yaptım. Şimdi geriye baktığımda, son 14 yıl içinde yüklü bir uğraşı vermiş olduğumu izlemekteyim. Ufak da olsa bazı sonuçlar almış olmam da beni mutlu ediyor.
Önceki yazılarımı Kişi herşeyin temel taşıdır başlığıyla yazdım. Her hareketin, en önemli hareketlerin, bireyden başlayacağına sarsılmaz inacım var. Herkezin bunu hatırlamasını dilerim.
Kilit taşları başlığını seçmiş olmamın nedeni, kilit taşının kemeri yüzyıllarca ayakta tutabildiği gibi, konuların kilt taşlarına odaklanmadan biryere varamayacağımızı, varmamış olduğumuzu görmemdir.
Bugün vardığım nokta, millî sorunlarımızın kısa vadeli yamalarla değil, ancak uzun vadeli önlemler alınarak çözülmek yoluna gireceğine, sorunların temelinde yapılması gerekenleri anlatmanın, öğretmenin ve gerçekleştirmenin, esas olduğuna sarsılmaz inancımdır.
Türkiyenin en önde gelen sorunu öncelikle, kırklı yıllardan beri adam gibi adam yetişitirememiş olmamız, yâni kalitesiz eğitimdir. Sonra dışarıya bağımsızlık ve özgürlüğümüzün korunması, kendimize yeterlilik, yenilenebilir enerji ve ileri yıllara hazırlıktır.
Ümidim, kalan yıllarımda çabamda devam etmek ve daha faydalı olabilme başarısına erişmektir. Bilincim yerindeyken; Yüksek kaliteli ilkokul öğretmenleri yetiştirilmeye başlanmış olmasını ve öğretmen maaşlarının en az iki misline çıkarılmasının, onların kalkınmamızdaki yapacakları pâha biçilmez katkılarının değerlendirilmesini, görmek istiyorum.
Şayet bugün bana ne olmak istersin denilse, başarılı bir meslek hayatı yaşamış olmama rağmen, hiç şüphesiz mimar olmak yerine, yazar olmak isterim derdim.
Bu görevi başarmakta olduğumu ümit eder, iyi okumalar dilerim.
Turgut A. Karabekir
Bodrum, Kasım 2015
0 Comments