Uygar ülke varmı?

 

Güçlü ülkeler, teknolojik üstünlüklerini demokrasi yalanı örtüsünde kullanarak, en büyük  kötülükleri yapıyorlar.

Ülkeler nekadar üstün güçte olursa, yaptıkları kötülük de okadar büyük. 21. Yüzyıl ülkeleri, tarihin en büyük vahşetlerine neden olmaktan çekinmiyorlar. Gelişmiş, gelişen ve geri kalmış diye böldükleri ülkeler içerisinde en ağır kötülüğü yapanlar, en ilerlemiş ülkeler.

Kendi yaptıkları sömürü ve uygulamalara karşı doğan, başka tür vahşeti hedef alınca, kendi yaptıklarının sanki var değilmiş gibi algılanmasını, başardıklarını sanıyorlar. Algılanmasa da, güçlü olduklarından, aldırmıyorlar. Başkalarının ne düşündüğü onları etkilemiyor! Vatandaşları da onları sorgulamıyor!

Öncelikle, çağdaş kapütülasyon olan sömürülerini, yardım ve kürreselleşme aldatmacası ile yürütmeyi başardılar. En aklı başında insanlar bile Kürreselleşme kısvesinde gelenleri, zamanın ticaret şekli olarak kabullendiler. Geçen yarım yüzyıla yakın zaman içerisinde, üstün güç olmayanların kaybı, telafî edilemeyecek boyutlara erişti. Hatâlarını anlamayanlar hâlâ var, geç anlayanlar için de durumlarını düzeltmek olanağı yok gibi.

  1. Yüzyıl ikinci yarısından günümüze kadar yapılmakta olan ekono-terör bugüne kadar tanık olduğumuz en kötü ve acımasız terör. En gelişmiş toplumlar tarafından, kötülüğü ve insan haklarına aykırılığı bilindiği halde, hiçbir seçenekleri bırakılmamışlara karşı yapılması, ekono-terörü, terörün en sinsisi, vicdansızı ve acımasızı kıldı. (Web sayfamda: Kilit Taşları dosyası 12 Aralık 2013, Cumhuriyet gazetesi yazılarım dosyası 1 Ocak, 20 Şubat ve 3 Nisan 2015 tarihli yazılara bakınız)

Artık savaşlar, ülkeleri evvela üstün güçlerin ürettiklerine muhtaç hale getirip, eknomik çöküntüleri oluşunca, istediklerini yaptırmakla başlıyor. Biyat etmeyenlere, böl ve yönet uygulanıyor. Çok zaman her iki tarafa da silah yardımı yapılarak birbirlerine kırdılıyor. Yüzbinlerin ölmesi, milyonların vatanlarını terk etmesi, onlara vız geliyor. Hayat, onlar için bir sayıdan ibaret.

Ortadoğu yanıyor, yıkılıyor, kimin kimi neden öldürdüğü çok zaman belli değil. Batı’nın Ortadoğudaki varlığını sorgulayan yok. Onlar için petrol kaynaklarının kontrolü, silah satışının önemi, insan hayatından çok daha önemli. Ölümler, sadece bir haber konusu. Ortadoğu kaosuna karışanlar süratle yok olma yolundalar.

Bu vahşetin başlamasına neden olan cahil Ortadoğu halkı değil. Batı’nin sömürüsü de yeni değil. Kin ve nefretler de yeni değil. Uluslararası hak, hukuk, zaten hiç olmadı. Sömürülerle ekilen terör ağacı büyüdü, şimdi kanlı meyvalarını vermeye başladı. Ağacı ekenler, meyvaları kanlı oldu diye dövünüyorlar.

Terör hiçbir şekliyle kabul edilemez.

Vahşete yolu açan ve yapabilen hiç bir toplum, hiçbir ülke, uygar olamaz.

Uygarlık ve teknolojik ilerleme birbirinden ayrı unsurlar.

Teknolojide ilerlemiş odukları için, onlara uygar denemez.

İçlerinde uygar bireyler var, amma onların varlığı ülkelerini uygar yapmıyor.

Büyük ve güçlü uygar ülke yok.

 

Onlar attırdıkları bombalarla parçalanan insanlara, yaşamlarını devam ettirmek için çaresizlik içinde denizlerde boğulan çoluk çocuğa, yanan yıkılan şehirlere, göz yaşı dökmeden bakabiliyor, kazançlarını saymakla yetinebiliyorlar. Hayır kimse onların uygarlığından bahsetmesin. Böyle uygarlık olmaz.

 

Şayet bir avuç uygar birey, yeni bir ekonomik düzeni oluşturmazlarsa, insanlık kendi kendisini yok etme yolunda hızla devam edecek.

Eğer sağılan inekler ölürse, sağanlar ne yapacak. Herhalde birbirlerini yarler!

Yesinler, yesinler, doyuncaya kadar, tıka basa yesinler. Yeseler de doymazlar, onların karnını ancak toprak doyurur.

Garbın cebili zâlimi  afetmedim seni,

Türk’üm ve düşmanım sana kalsamda bir kişi,

Emin Bülent Serdaroğlu’nun Kin şiirinden, yazılışı yaklaşık 1914.

1914’ten 2015’e geçen 101 yılda uygarlık yolunda değişim ………….. !

About The Author