Enerji’nin gerçek bedeli
Bu yazının konusu, Türkiye’nin enerji gereksiniminin malî ve teknik olmayan kaçınılmazıdır. Yenilenebilir enerji yatırımları için hiçbir bedelin yüksek sayılmayacağı savıdır.
Yüzyıllarca harpler toprak ve zenginlikleri arttırmaya odaklanırdı. 21. yy’da odak noktası enerji kaynaklarına erişmek ve kullanabilmek olacak. Bu yüzden, enerjiye en çok gereksinimi olan büyük güçler her türlü çarelere başvuracaklar. Başvurmaya başlamışladılar.
Güç merkezinin Çin’in kalkınmasıyla Batı’dan Doğu’ya kaymaya başlaması, enerjiye aç Çin ve Hindistan’ın, bu sorunu Batı için çok tehlikeli boyutlara sürükleyeceğini gösteriyor.
Bir varil yağın 18USD’den 28USD’ye çıktığında felaket çanları çalanlar, bugün 150USD için sessiz kalmak zorundalar. Talep arttığından, 21. yy’lın ortasında yeteri kadar petrol var olmayacağı işaretleri veriliyor. Fiatın yükselişinin sonu gelmeyebilir.
Kara sapanla işlenen toprak artık enerjisiz işlenmiyor. Doğal olarak sulanan alanlar, artan nufuslara yeterli olmak için enrji kullanarak sulamayı ve işlemeyi gerektiriyor. Dolayısıyla, ülkelerin karın doyurması da enerjiye bağlanmış oluyor.
Petrol üreten ülkeler ve onları sömürenler, kaosun gelmesini hızlandırıyorlar. Enerji gereksinimlerini kendi kaynaklarıyla karşalayamayan ülkeler, ya başkalarına peyk olacak, ya da aç kalacaklar. Enerji kaynaklarını sağlayamamış bir ülkenin tüketim ve koruma senayisinin de çalışması mümkün olmayacak ve egemenliğini koruyamayacak. Türkiye bugünden dışarıya bağımlı olmuştur. Bu bağlantılar isterlerse, senayimiz kısa zamanda çökebilir. Dışarıdan satın alınan gaz ile enerji üretimine yatırımlar yapmak dışa bağımlılığımızı arttırmaktır.
Almanya yaklaşmakta olan bu felaketi anlamış, 2020 yılında enrjisinin %25’ini güneşten almayı hedeflemiştir. Almanya Orta avrupanın en az Güneş alan ülkesi olduğu halde güneş enerjisini (GE) kullanan ülkelerin başında gelmektedir. En büyük güneş enerjisi panelleri endüstrisini kurmuş, bu alanda dünya piyasasını da ele geçirmiştir. GE panellerinin özel konutlarda ve iş yerlerinde kullanılması teşvik görmekte ve üreten tarafından kullanılmayan fazla elektrik devlet tarafından satın alınıp, enerji dağıtım ağına eklenmektedir.
Gerek GE, gerek rüzgardan enerji üreten çiftliklerin mâliyeti üretim ile yaklaşık beş yılda ödenebilmektedir. Petrol ve doğal gaz fiatlarının yükselmesiyle mâliyetlerin artacağına ve bugün gerçekleştirilmeyen önlemlerin, yarın çok daha pahalıya mal olacağına ve daha büyük yatırımlar gerektireceüine şüphe yok.
Türkiye, güneşinin bol olması yanında, rüzgarı da bol bir ülkedir. Bu nedenle Almanya’dan daha verimli konumdadır. GE ve rüzgar çiftliklerinden hâlâ yararlanmamak Türkiye’nin geleceğinin başkalarına teslimidir.
Önümüzdeki 10 yıl içinde enerjimizin %25’inin GE’sinden, diğer %25’inin de rüzgardan sağlanması gerçekleştirilmelidir. Hâlen büyük bir gereksinim olan rüzgar pervaneleri ve güneş panelleri senayisini kurmak ve pazar payını yakalamak olanağı da vardır. Özel sektör bu girşimi yapmaya teşvik edilmelidir. Bu sanayilerin bol güneşli bölgelerde kurulması panel ve pervane üretim mâliyetlerini de düşürecektir. Girişimlerdeki bugünki zorluklar önlenmeli, kolaylıklar sağlanmalıdır.
Eneji gereksinimi dış kaynaklara bağlamış bir Türkiyenin hür yaşam imkanı olmayacaktır. Gereken yatırımların bedeli ne olursa olsun, sorun bir bütce darlığı sorunu değil, egemenliğimizi, özgürlüğümüzü ve özerkliğimizi korumanın bedelidir. Yapılması gereken, ne bir parti ne bir yönetim, ne de bir inanç sorunudur, her kişinin birey olarak karşılaşacağı hürriyet veya esaret seçeneğidir. Esarete ise fiat biçilemez. Biçenler de esarete düşerler.
Nehirlerimizin kontrolünün elden kaçması, topraklarımızın kiralanması, madenlerimizin yabancılar yararına işletilmesi felâketleri kadar, enerji üretiminde kendimize yeterli olmanın bugünki bedelinden kaçınmak da, egemenliğimizden bugünden vazgeçmek olacaktır.
Son yorumlar