Sadaka topluluğu

Cumhuriyet gazetesi, sayfa 2. 09 Ekim 2007

 

Çinlilerin; Bana balık verme / Nasıl tutacağımı öğret” söyleminin arkasındaki felsefeyi anlamamak bir yana, kasıtlı olarak uygulamamaya ne demeli?

Dinimiz yozlaştırılmadan önce, Fitre ve Zekat, mali durumu yeterli olanların imkanlarını başkaları ile paylaşmaları idi. Sosyalizm’in temel ilkelerinden biri denilebilecek bu adet, Müslümanlığın önde gelen, doğal ve baskısız bir uygulamasıydı.

Fitre ve Zekat, sadaka değildi. Olandan olmayana geçirilen varlık taksimiydi.

Gösteriş için değil, sevap ve iyiylik için, hemcinsiyle dünya nimetlerini paylaşmak için yapılırdı.

Bu yardımları alan, Sosyal düzenli toplumun, şereflli bir parçası olmakta devam ederdi.

İzlemekte olduğumuz, odun, kömür, erzak, ramazan paketleri dağıtımı, milyonlarca insanı aylığa bağlamak, ne Fitredir ne de Zekattır. Siyasi bir nedenle yapılıyorsa:

Sadaka torbasında rüşvet,

Özgürlüğü ele geçirmek,

Tembelliğe alıştırmak,

Bağımlı hale getirmek,

Sadaka topluluğu yaratmak, demek yanlış mı olur?

Sosyal servislerinin yasal olarak arttırılması yerine, toplum, oy toplamak için  özgürlüğü aşındırılıp, bağımlı topluluğa dönüştürülürse, uymaya zorlanabilen, siyasi güç olarak kullanılabilir.

Sonuç olarak da, üretimsiz ve kendisini beslemek yeteneğinide olmayan, sadaka ile yaşamaya alıştırılmış, hazır yiyen, özgüveni yetirilmiş bir topluluk yaratılır.

Böyle bir topluluk, ileride anarşinin temelini oluşturabilir. O topluluk, hakkını ve özgürlüğünü geri istediğinde, ilk hucum edecekleri de, topluluğu yaratanlar olur. Anarşi başlar.

Tarih’in her devrinde, sömürülenler, sömürenleri cezalandırmıştır.

 

Ali Turgut (Turgut A. Karabekir)

turgutk@gmail.com

 

 

 

About The Author