Akıllı ve Aptal

Remove the row

Column: 1

Ülkemizin sorunları, uzun zamandır halkımızı iyi tanımamamızla bağlantılı. Yetersiz kişilerden veremeyecekleri hizmeti bekliyoruz. İyi yapılmayanlar onların hatâsı değil, bizim yanlış değerlendirmelerimiz ve bilgi noksanlığımız.

Bilmeliyiz ki doğuştan fiziksel bir bozukluk olmadıkça, insanlar akıllı ve aptal olarak doğmaz. Platon’un mağara alegorisini hatırlayalım:

Platon bir grup insanın karanlık bir mağarada doğup büyüdüğünü ve dışarıda hiç bulunmadıklarını farz eder. O insanların bildiklerinin mağaranın kapısından geçirilenlerin gölgelerine kısıtlı olduğunu ve bu gölgeler gerçek cisimlere dönüştükçe bilgilendiklerini savunur.

Yâni insan doğduktan sonra gördükleri ve öğrendikleri ile bilinçlerini oluştururlar. Bu bilgilerin niteliği ve niceliği / varlığı da o bilgilerin kullanılabilmesini sağlar. Bilgilerden düşünce üretilebilmesini doğurur. Düşünce de, niteliğinin değerinde, hareketlerimizi yön veriri.

Basit bir değişle; “Bilgi, fikir / düşünce üretmemizi ve hareketlerimizi doğurur”

Örneğin: Okula gitmemiş bir çiftçi ailesinden gördüğü çiftçiliği öğrenir, uygular ve hayatını ürettiğini yiyerek sürdürür. Toplum çağdaş ilerleme yeteneğine sâhip olamaz.

Eğitim gören insan ise, öğrendiklerinin ve gördüklerinin nitelik ve niceliği ölçüsünde, bilgi sâhibi olur. Aynı oranda da düşünce ve fikir üretebilir. Yaratıcılarla toplum ilerlemesini sağlar.

Anlamadığı dilde okuduklarını ezberleyen bir kişi ise bilgiden fikir üretmek yeteneğine sâhip olamaz ve söylenene inanmaya ve başkalarının yap dediklerini yapmaya mahkûm olur. Dogma ile yaşamını kısıtlamış bir toplumu oluşturur.

Verdiğim üç örnekteki insanların hiçbiri aptal olarak sınıflandırılamaz. Bilginin kısıtlı olması ile aptallık/akıllılık arasında doğrudan bağlantı yoktur. Bağlantı dolaylı olarak nitelikli bilginin düşünce üretmek yeteneğini arttırdığıdır.

Bilgi bankası ufak olan yaptıkları üzerinde kısıtlı bir ilerleme yaratabilirken, bankası yüklü olan yaratıcı fikirler üretebilir.

Yaratıcı kişilerden oluşan bir toplum da, hem ilerlemek hem de geride kalanları kalkındırmak yeteneğine sâhip olabilir.

Bu nedenle; başkasını “aptal” olarak sınıflamak yanlıştır. Aptal diye sınıflamak akıllılık değil, cehâlettir, sorumluluktan kaçmaktır.

Daha iyiyi, daha az bilenden beklemekten daha akılsız bir beklenti de olamaz.

Yapılan birçok kınamalar yersiz, gereksiz çünkü kınan sorunlar, kınayanların hatâlarından ve tutumlarından ötürü olageliyor.

Column: 2

Okumamışı / bilgisiz kalmışı okutmak / bilgilendirmek, bilgilenmiş olanların sorumluluğu ve görevi, bilgisizlerin değil!

Bugün yaşadığımız ortamda şâyet devamlı şikâyet eden bir toplum varsa, bilmeliyiz ki devamlı suçlu olan bireyler var. Çünkü o beğenilmeyen şeyleri yapanları iyi yetiştirmemiş olmak, o toplumu oluşturanların suçu.

Bu benzetmelerin bizi getirdiği yer de şu: Ülkemizin içinde olduğu durum eğitilmemiş insanların desteğiyle başa getirilmiş olan yönetimler 80 yıldır kınanmakta.

Gelinen noktada hatâ, kınayanların. Onların toplumu gerektiği şekilde yetiştirmemiş ve eğitmemiş olmaları.

Onlar hatâları anlamadan, kabûl etmeden ve değişme yoluna kendileri gitmeden; hiçbir olumlu yönetime sâhip olmayacak. Çünkü bu toplum yalınız çağdaş okumuşlardan oluşmadı.

Bilinmesi gereken iyi bir yönetime kavuşmak için gerken; iyi bir eğitim sistemine sâhip olmak ve çağdaş bilgide birey yetiştirmek.

26 Haziran 2008 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde çıkmış olan makâlemde, “İstikrarsızlığımızın istikrarımız” olduğundan bahsetmiştim. 12 yıldır hiçbir şey değişmedi. Çünkü istikrarsızlık ve bilgisizlik sözde okumuşumuzda, okumamışımızda değil!

Zaman, zaman ilerleme ve düzelme özlemiyle genç hareketler oluştu. Bunların hiçbirine deneyimli olanlarımız yön vermedi. Onlar da bilgisiz pirlerinden gördükleri gibi olanı kınamakla yetindiler. Hiçbir zaman sorunların temeline inemediler. Temel sorunlar devam etti. Başkalarının yanlışlarını bilmek / kınamak bizi başarılı yapmadı ve yapmayacak.

Başarısızların yaptıkları yanlışların ayrıntılarıyla uğraşan basın, medya ve sözde aydınımız gençlerin hareketlerinin de başarısız kalmasına neden oldu ve hâlâ oluyor.

Ülkenin ana sorunları olan Bağımsızlık başlığı altında; enerjide, tarımda, savunmada, eğitimde bağımsız olmak yolunda çalışmazsak kimseyi kınamaya bile hakkımız yok

Sorun hiçbir zaman iktidarlarda değildi, sorun onları oraya getirenlerdeydi. Çok zaman bağımlılık onların karşı durmadıkları engeliydi.

Umarım akıllılar(!) akıllarını başlarına toplar ve ülke yok olmadan kendilerini değiştirir ve ülkenin ana sorunlarına odaklanırlar.

Column: 3

 

 

About The Author

0 Comments