Kanal İstanbul’un gizli kapanı

Remove the row

Column: 1

08 Aralıkta çıkan yazımda Kanalın siyasi yönüne dikkati çekmiştim. On iki gündür konu gündemde. Fakat Kanal İstanbul’un Türkiye için sakladığı gizli siyasî kapan hakkında henüz yazan olmadı. Halbuki kanalın yapılmasıyla ekolojik bir felâket gelmesinin yanında, ülkemiz bir daha geri dönülemeyecek bir çaresizlikle karşı karşıya kalacak.

Montrö Boğazlar anlaşması İstanbul Boğazını, Marmara denizini ve Çanakkale Boğazını kapsar. Anlaşma Karadeniz’e kıyısı olan bütün ülkelere sağlanmış bir emniyet supabıdır. Belirlenmiş kısıtlamalara uyulması şartıyla kontrol yetkisi Türkiye’ye verilmiştir. Türkiye anlaşmanın vatlığı nedeniyle onu delmek isteyenlere karşı anlaşmanın şartlarını uygulamaktadır. Bu nedenle de uluslararası kurallara uygun hareket etmektedir. Bu hareket de Türkiye’nin kısıtlamalardan doğrudan, bire bir sorunlu olmasını ortadan kaldırmaktadır. Açıkçası; Batı donanmalarının Karadeniz’e çıkamamasından sorumlu olmamaktadır.

Kanal İstanbul ise doğal değil, yapay bir geçiş yolu olacağından ve sahibinin Türkiye olacağından, kısıtlamalar istenirse Türkiye doğrudan sorumlu durumda olacaktır. Montrö anlaşmasına uymayan talepler yapıldığında onları ret ettiği zaman açık olarak kendisi mesul olacaktır.

Her ne kadar Montrö “Boğazlar” sözüyle Marmara Denizini ve Çanakkale Boğazını da içine alır olarak kabul edilse de, çok açık olarak yazılmamış olan anlaşmanın bu yönü sorunlar yaratabilir.

Amerika donanmasını kanaldan Karadeniz’e çıkarmak isteyeceği açıktır. Türkiye buna karşı durabilir mi? Rusya’nın böyle bir isteğe Türkiye’nin karşı durmasını istemesine karşı durabilir mi?

Duramaz. Durduğunda itiraz eden ya da uyan taraf sadece Türkiye olacaktır. Her iki şıkta da Türkiye açık olarak taraf tutmuş olur. Türkiye gibi hâlâ her tarafa bağımlı bir ülkenin böyle bir seçim yapmak lüksü yoktur. Yapılması büyük ve kalıcı felâketlere neden olur.

Rusya’nın hiçbir nedenle ve hiçbir zaman Amerikan donanmasının Karadeniz’de konumlanmasına rıza göstermeyeceği açıktır. Bunu engellemek için de Türkiye’ye karşı her türlü baskıyı yapacaktır. Yapabileceği askeri hareketlerin yanında ekonomik olarak da etkili olacaktır. Doğal gazımızı kesmeyi ve ithalatı durdurmayı ve turist göndermeyi durdurmak kozunu etkin olarak kullanabilecektir.

Türkiye bu yaptırımlara karşı Rusya’ya taviz ‘verirse, açıkça Batı bloğundan kopmuş olur. Yâni tavadan kaçarken ateşe atlamış olur.

Rusya ise Kanal İstanbul sayesinde yüzyıllardır başaramadığı üzerimizdeki hâkimiyetini zahmetsiz elde etmiş olur. Onun için şimdi suskun.

Türkiye’nin iki blokla da olumlu ilişkilerini sürdürme yeteneğini yok edip bir bloğa bağlı kalmasının getireceği felaketler ise geri dönülemez olur.

Column: 2

Türkiye, ne bugünkü ne yarınki durumu, ne de jeopolitik konumu nedeniyle böyle bir riski alamaz. Almaması gerekir.

Kısacası Kanal İstanbul bütün dünya için doğal bir felâket nedeni olduğu kadar, Türkiye için egemenliğini kaybetmekle sonuçlanacak büyük bir felâkettir.

 

Son zamanlarda yapılması ortaya atılarak, basının gündemde tutması ve halkın karşıtlığını aksettirmesi sayesinde vaz geçilen konular oldu. Bu benim yıllardır basının katkısının ve buna olan ihtiyacımızın büyüklüğü üzerinde durmamın ne kadar yerinde olduğunun kanıtı.

Diğer yandan Tankpalet fabrikasının kiralama olayında basının ne kadar habersiz kalmış olduğu var. Öğreniyoruz ki yıllar evvel Katar fabrikaya ortak yapılmış. Basın da uyumuş! Şimdi nasılsa ortaya çıkınca hiçbir işe yaramayan söz dalaşı devam ediyor. Bu örnek de basının katkısı olmadan olayların nasıl ülkenin aleyhine gelişebileceğinin kanıtı.

Kanal İstanbul için de olayın her yönünün konuşulamaması ve halka açıklanmaması aynı hatânın tekrarı. Bu proje yeni değil ve yıllar önce ortaya çıkmıştı. Şimdi ateşlenmesi büyük bir gafletin örneği. Bizim içinde olduğumuz durumda bu hatâları yapmak lüksümüz yok.

Bu hatâların sorumlusunun yalnız basın olduğunu söylemek te yanlış olur. Unutmamalıyız ki halk kendisini yöneteceklerden sorumludur. Halk bigâne ise, görevlerini yapmayanlardan şikâyete de hakkı kalmaz. Amaç sorunların ortaya çıkmasını önlemek olmalıdır. Sorunlar olduktan sonra yakınmakla yetinmek değil. Bugün halkımızın da basının yapmakta olduğu da maalesef tam budur.  cOlduktan sonra yakınmak ve olayların ayrıntılarıyla vakit öldürmek.

Ülkenin temel sorunlarını düzeltmeden yapılan hiçbir çaba bizi temize çıkarmaz. Değerli yılların ziyanına neden olur.

Halk, yâni birey bu işi ele almadan da hiçbir şey olmaz.

Uyanalım, geri dönülmez noktaya yaklaşmaktayız. Uyanan ve uyanık yaşayan ülkelerden öğrenelim, ders alalım.

Gençlerin doğru bilgilendirilmesi için her birimizin bıkmadan çalışmamız gerekiyor.

Sosyal medyanın ve dolayısıyla değerli yazarlarımızın pingpong oynadığı konuların çoğunun yavanlığı toplumumuzun gerçeklerden ne kadar uzak olduğunun çok acı bir kanıtı.

İşe yaramayan laflar ve konular milyonlarca takip edilirken, ülkenin ana konularını yazanları okuyan bile yok!

Nereye gidiyoruz? Hâlâ geriye! Hiç değilse duralım. Gelecek için plan yapalım.

Column: 3

 

 

About The Author

0 Comments