Kâtil kim?

Remove the row

Column: 1

 

Kâtil kim?
Sevgili okurlarım bu henüz bir Agatha Christie romanı başlığı değil. Bu ülkemizin, Dünyâdaki bütün ülkelerin halklarının akıl tutulmasından kaynaklanan gereksiz ölümlerin geride bıraktığı sual!

Biz nasıl bir mahlûkuz diye sormak bile kimsenin aklına gelmiyor.

Sel oluyor üç beş kişi kayboluyor günlerce arıyor yas tutuyoruz. Deprem oluyor yüz kişi kaybediyoruz aylarca gündemde kalıyor, zarar görenlerin yardımına koşuluyor. Tusunami bir kasabayı silip süpürüyor bütün dünya yardıma seferber oluyor. Bir uçak düşüyor 200 kişi ölüyor, bir daha düşmesin diye milyarlar sarf edilerek araştırmalar yapılıyor. Birçok ülkeden gönüllüler Afrika’da her 3 dakikada bir çocuğun ölmesini durdurmak için hayatlarını tehlikeye atarak çabalıyorlar. Geri kalan karnı tokların umurunda bile değil. Tok açın hâlinden anlamıyor!

Diğer yandan her gün Korona-19’dan on binler can veriyor ve halklar bunu doğal olarak kabul ediyorlar!

9 aydır süren kısıtlamalar nedeniyle binlerce insan açlık sınırında yaşıyor, çoğunun cebinde meteliği yok, yuvadaki yavru kuşlar gibi bekleyen çocuklarına götürecek ekmeği alma gücü yok. Karnı tok olanlar bunu doğal olarak kabul ediyor, her övün karınlarını doyuruyorlar!

Hâlen 20 milyona yakın insan can verdi, vermekte devam ediyor ve böyle gittikçe edecek!

Şimdi yeni bir safhadayız, bilgisiz halklar ne olduğu henüz kanıtlanmamış, ne kadar yapılabileceği belli olmamış aşı haberiyle uyutuluyorlar.

Kimse bu ölümlerin suçlusunun kim olduğunu sorgulamıyor! Sorgulamadıkça da bir gün gelecek ezilenler, dayanamayanlar Agatha Christie romanına başlık olacak. Çünkü insan onlara yapılan haksızlığı gördükçe her çılgınlığı yapma sınırına geliyor. O zaman suçsuzlar suçlu olarak yargılanacak! Ve o yargılama adâletin tecellisi olacak! Karnı tok halklar bunu da seyredecek.

Sevgili okurlarım burada önemli bir yanlış var. İnsanlık bu kadar acımasız, bu kadar akılsız, bu kadar pasif olamaz, olmamalı, hattâ olmaya hakkı yok! Çünkü her birimizin bir diğerine karşı sorumluluğumuz var, sorumluluğumuz olmalı! Olmayanın insanlığından şüphe etmek yerinde olur.

Column: 2

Dünyâda birçok matematikçi var ve mantıkla düşünen binlerce insan olması gerekir. Bu Korona virüsü de insandan insan geçiyor. Geçmemesi ve salgının durması, kontrol edilir olması için herkesin en fazla 3 hafta evinden çıkmaması gerekiyor. Ondan sonra herkes işine dönebilecek, evine ekmek götürebilme gücüne erişebilecek.

9 aydır işsiz olmak yerine en fazla 3 hafta işsiz olacak.

Dünyâ ülkelerinin bu gerçeği görmemesini ben gerçek olarak kabullenmek istemiyorum. Bu nedenle 12 Eylül 2020 de bu yönde ilk öneriyi yaptım. Kimseden ses ve yankı çıkmadı. 27 Kasım günü, yâni 45 gün sonra, 10 bine yakın insanımız daha öldükten sonra bir Prof. Doktor aynı öneride bulundu. Konu bir hafta içinde üç beş kişi tarafından konuşuldu ve hemen rafa kalktı. Sosyal medya kılını kıpırdatmadı! Ondan beri konuşan ve yapılanların yetersizliğini dile getiren yok.

Bu tutumun olanları, yâni bu gereksiz ölümleri doğal olarak kabul etmekte olunduğundan farklı bir şey düşünülebilir mi?

Geçen ay yayınladığım “Halk yoksa” isimli 5 parçadan oluşan seri yazımda sesini çıkaramayan halkların nelere neden olduğunu irdelemiştim.

İşte size o gayretimin her gün verdiğimiz 200 üzerinde kurban ile her geçen gün kanıtlanan acı bir örneği.

Sevgili okurlarım ilk yazdığımdan beri yaklaşık 4 ay geçti. Bırakın bütün Dünyâyı, yalnız bizim ülkemizde büyük bir olasılıkla 30 bin kişi öldü. Birçok ocaklar bir daha kalkınamayacak kadar söndü.

Neden?

Ben tekrara utanıyor ve topu sevgili ve zavallı suskun halkıma atıyorum.

Yağmur duasına çıkıldığında gülen ve üzülenler kendi tutumlarını bir düşünseler iyi olacak.

Belli olmaz belki gökten bir melek iner ve sihirli değneğiyle beklenen temizliği yapar. Ama o da olmaz, Tanrı insana akıl vermiş, konuşmak için, derdini anlatmak, istediğini söylemek için dil vermiş, kullanmayana ne diye koruyucu melek göndersin ki!

Column: 3

 

 

About The Author