Petrol Elden Gidiyormu
Aşağıdaki yazı 3 Temmuz Pazartesi günü Cumhuriyet gazetesinin Starateji bülümünde yayınlandı. Bu yazının konusunun öneminden ve okurlarımın çoğunun görmemiş olduğunu varsaydığımdan ötürü, Sayın Ali Külebi’den müsade aldım ve aynen italik harfler ile belirterek yayınlıyorum.
“Petrol sektörü yabancılara bırakılıyor / Ali KÜLEBİ – TUSAM – BAŞKANVEKİLİ
Uluslararası tekelcilere dolaylı veya doğrudan pazarlanmak istenen ülke kaynaklarının en önde gelenlerinden olan “petrol” üzerindeki gelişmeler, güncelliğini birbirine paralel konuların gündeme gelmesiyle koruyor. Böylece kara altınımız üzerindeki kara bulutlar çoğalıyor. Çünkü mevcut Petrol Yasası’nda değişiklik yapan tasarı, TBMM komisyonlarında görüşülmüş, yasalaşmak için Genel Kurul’da sıra bekliyor. Üzerinde yapılacak yeni düzenleme ve değişikliklerle 6326 sayılı Petrol Yasası önce Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nı (TPAO) etkisizleştirmek, daha sonra da TPAO’nun özelleştirme kapsamına alınmasını sağlayarak kurumu yok etmeyi amaçlıyor. Türkiye’nin stratejik kurumlarından olan TPAO’nun ortaklık faaliyetleri, 22 Ekim 1983 tarihinde yürürlüğe giren 2929 sayılı yasa ve 98 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile sadece petrol arama, üretme, sondaj ve petrol ameliyeleri ile sınırlandırılmış, 1984 yılında çıkarılan yasa ve KHK ile dünyadaki emsal kuruluşların aksine gelir getiren ortaklık ve kuruluşlarını kaybetmek durumunda bırakılmıştı. TPAO’nun kuruluşları olan; Türkiye Rafinerileri Anonim Ortaklığı (şimdiki TÜPRAŞ), Akaryakıt Dağıtım Anonim Ortaklığı (şimdiki Petrol Ofisi-POAŞ), Boru Hatları ile Petrol Taşımacılığı Anonim Ortaklığı (şimdiki BOTAŞ) ortaklık faaliyet alanından çıkarılmış, TPAO’nun DİTAŞ, PETKİM ve İGSAŞ’taki katılım payları, 2929 sayılı yasa ve 98 sayılı KHK gereği Türkiye Kimya Sanayi Kurumu’na devredilmişti.
TPAO, şu an dünyanın en başarılı petrol arama şirketlerinden biridir. TPAO, ülkemizin yüz akı, gerek yurdumuzda gerekse de yurt dışında başarılı arama ve üretim çalışmalarıyla da kazanmaya doymayan yabancı petrol kartellerinin hedef tahtası durumundadır. Ancak süreç içerisinde TPAO’nun yatırımlarını besleyen gelir getiren kuruluşları maalesef elinden alınarak özelleştirilmiş ya da özelleştirme kapsamına alındı. Böylelikle TPAO’nun özelleştirilmesinin zemini hazırlandı ve TPAO elinden çapası alınmış bir çiftçi durumuna düşürüldü. Ne tarlasını doğru dürüst sürebilmekte ne de ürettiği pamuğu mamul haline getirip yüksek kârla satabilmektedir. Şu anda da yapılmak istenen mevcut 6326 sayılı yasayı değiştirerek TPAO’nun özelleştirilmesinin önünü açmaktır. Yani bu Yeni Petrol Yasa Tasarısı ile, kamu yararından vazgeçilecek, petrol kaynaklarımız “teşvik” adı altında uluslararası şirketlere devredilecek, güzide, tamamen milli bir kamu kuruluşumuz olan TPAO’nun yasadaki önemli hakları elinden alınarak, özelleştirilmesinin adımları atılacaktır.
YASA İLE İLGİLİ GELİŞMELER
Petrol Yasası son 5-6 yıldır üzerinde en çok konuşulan kanunlardan bir tanesidir. 6326 sayılı yasa 07.03.1954 tarihinde kabul edilmiş, 16.03.1954 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Çeşitli tarihlerde yasa üzerinde yapılan bazı ufak değişiklikleri saymazsak, bu yasanın yerini tutabilecek yeni bir yasa bugüne kadar ortaya konulamadı. 04.12.2003 tarihinde çıkarılan 5015 sayılı Petrol Piyasası Yasası ile hâlen kullanılmakta olan 6326 sayılı Petrol Yasası içinden bazı bölümler çıkarılarak geriye kalan bölümlerinden araştırma-arama ve üretime yönelik TBMM’de bekleyen şimdiki yeni yasa taslağı hazırlandı. Tasarı bu haliyle bir bütünlük oluşturuyor. 6326 sayılı Petrol Yasası’nın ruhundan maalesef yoksundur. Tasarı, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün yetkilerini artırıyor, Genel Müdürlüğe önemli görevler getiriyor. Genel Müdürlüğün yeni yasa taslağında çok geniş şekilde yetkilendirilmesi mevcut işlerin yapılmasını kolaylaştırmayacak aksine zorlaştıracaktır.
YASA TASARISININ SANCILARI
Bu güne kadar konuyla ilgili bazı yasalarda yapılan değişikliklerle; hâlen dünya petrol sektöründeki yaygın uygulamanın aksine, arama, üretim, taşıma, rafinaj ve dağıtım bütünlüğünün aynı yapı içinde TPAO ve yan kuruluşları eliyle birbirini tamamlayarak yürütülmesi anlayışı terk edildi. TPAO bünyesindeki TÜPRAŞ, BOTAŞ, POAŞ, PETKİM, İPRAGAZ ve DİTAŞ bilinçli olarak ortaklık dışına çıkarıldı, böylece TPAO parçalandı. TPAO’nun kendi gelirlerinden arama ve üretim projeleri bütçesini oluşturma yetkisi alınarak, genel bütçeden çok sınırlı pay ayrılması sonucu kamu kuruluşumuzun ve dolayısıyla ülkemiz petrol aramacılığı faaliyetleri sekteye uğratılarak, TPAO’nun özelleştirilmesinin zemini bilinçli olarak yaratıldı.
AB’ye mevzuat uyumu gerekçesiyle üzerinde bir dizi değişiklik yapılmış olan, elektrik, petrol ve doğal gaz piyasa yasalarından sonra Petrol Yasası’nda yapılması düşünülen değişiklikler sonucunda süreç içinde kamu kuruluşlarının tüm enerji alanlarından ve petrol sektöründen çekilmesini ve bu alanın yabancı şirketlere bırakılmasını sağlayacak düzenlemeler tamamlanmış olacak.
AB, Türkiye gibi aday ülkelere ve çevre ülkelere uyum yasaları adı altında enerji ve dolayısıyla petrol alanında kamunun tasfiyesini ve özelleştirmeleri dayatırken, üye ülkelerde farklı uygulamalar gerçekleştiriyor. AB’nin çekirdek ülkelerinde kamu ağırlığının sektörden kaldırılması ve özelleştirmeler, ya hiç yapılmıyor, ya en az seviyede tutuluyor ya da ileriki dönemlere erteleniyor. Ayrıca AB dışından da örnek vermek gerekirse, yakın zamanda ABD’ye ait petrol şirketi UNICAL’ın satışında en yüksek fiyatı Çin devlet şirketi China Oil’in teklif etmesine karşın satış, ABD Senato’sunun devreye girmesiyle engellendi. ABD gibi özelleştirmenin beşiği olan bir ülkede bunlar olurken, Türkiye’deki uygulamalar düşündürücüdür. Özelleştirilen TÜPRAŞ’a talip olan yabancı şirketlerin çoğunun devlet şirketi olması da bu açıdan oldukça anlamlıdır. İhaleye katılan şirketlerden ENİ İtalya’nın, MOL Macaristan’ın, REPSOL İspanya’nın, PKN Polonya’nın, Indian Oil Hindistan’nın kamu şirketleri yani Türkiye’nin TÜPRAŞ’ı gibi KİT’lerdir.
TPAO’nun daha önceden bir kuruluşu olan ve özelleştirilerek satılan Petrol Ofisi Anonim Ortaklığı’nın, TÜPRAŞ’ın ihalesine katılmış olması karlı kuruluşların çok ucuza satılarak özelleştirilmesinden yana olan kişiler için bir ibret vesikasıdır. Türkiye’yi yönetenler, Türkiye’nin petrol üretim, dağıtım, kimyasallar, arama, sondaj rafineri alanlarında bölgesel, uluslararası aktör olma şansını, bu kurumları parçalayıp dağıtarak kendi eliyle ya da birilerinin hesaplarıyla yok ediyor.
AB’YE “UYUM” GEREKÇESİ
Yeni yasa değişiklikleri ile ilgili maddeler incelendiğinde, Petrol Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliklerle, AB mevzuatına uyum adı altında, ülke yararını ve sektördeki kamu kuruluşlarını önceleyen korumacı yasa maddelerinin mevcut yasadan çıkarılması amaçlanarak, TPAO’ya bir darbe daha vurulurken, yabancı şirketlere bir dizi kolaylık sağlanmak istendiği görülmektedir.
Tasarıda:
**6326 sayılı mevcut yasada Bölüm-5’te yer alan “Milli Menfaatin Korunması” başlıklı bölümde madde-12 ve madde-13’ün aşağıdaki bölümlerinin yeni tasarı ile tamamıyla çıkarılmış olması, düzenlemede kamu yararı yerine uluslararası şirketlerin çıkarlarına dönük bir yaklaşımın gözetildiğinin açık bir göstergesidir. Bu bağlamda:
- Petrol arama ve üretim faaliyetinde bulunmak için yapılan başvurunun değerlendirilmesinde mevcut yasanın ilk kriteri olan “talebin milli menfaatlere uygun olması” ölçütü yasadan çıkarılarak öncelikle ülke yararını gözetme anlayışı terk ediliyor, uluslararası şirketlere avantaj sağlanıyor.
- Yabancı devletlerin, idaresinde doğrudan veya dolaylı şekilde etkili olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için veya yabancı bir devlet namına hareket eden şahısların, petrol faaliyetinde bulunamayacakları, mülk edinemeyecekleri, tesis kuramayacakları hükmü tasarı ile yasadan çıkarılarak, stratejik öneme sahip bir konuda yabancı devletlerin belirleyici olması önündeki engeller ortadan kaldırılıyor ve ülke çıkarları ikinci plana itiliyor.
YABANCIYA GÖRE DÜZENLEME
- Ülke içinde üretilen ham petrol ve doğal gaz ile bunlardan elde edilen petrol ürünlerinin kara sahalarında yüzde 65’inin ve deniz sahalarında yüzde 55’inin ülke ihtiyacına ayrılması zorunluluğu tasarı ile kaldırılarak yabancı şirketlere ürettikleri petrol üzerinde sınırsız tasarrufta bulunarak, tamamını ihraç etme hakkı getiriliyor, ülke ihtiyacını gözetme durumu ortadan kaldırılıyor. Olağanüstü durumlarda bile ülkede üretilen petrolün ülke içinde kullanılmasının sağlanması olanaksız hale getiriliyor.
**”Sınırlara 5 km mesafede, tarihi, dini yer veya tesise, su tesisine bir yol veya umumi geçide 60 m. mesafede, şehir veya kasaba, belediye imar sahası dahilinde petrol faaliyeti Bakan müsaadesi olmadan yapılamaz” hükmü de mevcut yasadan çıkarılarak, yabancı şirketlerin sınır tanımaksızın her yerde faaliyette bulunmaları kolaylaştırılıyor.
Tasarı ile TPAO’nun sahip olduğu haklar geri alınarak, kamu kuruluşumuz, yabancı şirketlerle aynı statüde görülüyor. Bu bağlamda da,
TPAO’YA ÖZELLEŞTİRME YOLU
1- TPAO’nun mevcut yasada bulunan devlet adına petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunma hakkı kaldırılarak, özelleştirilmesinin önü açılıyor.
2- TPAO’nun ihtiyaç üzerine petrolle ilgili incelemelerde ve petrol faaliyetlerinin denetiminde Petrol Yasası’nı yürütmekle görevli Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne yardımcı olma yükümlülüğü, bir ayrıcalıkmış gibi görülerek kaldırılıyor. Konusunda uzman kamu kuruluşumuzun ülke kaynaklarının kamu yararına uygun kullanılması yönündeki katkısı ortadan kaldırılarak yabancı şirketlerle aynı statüde değerlendiriliyor.
3- Devlet adına arama ve üretim çalışmalarında bulunan TPAO’nun, faaliyete kapalı bölgelerde ve askeri yasak bölgelerde de Bakanlar Kurulu’nun izni ile kullanabileceği petrol arama ve çıkarma hakkı elinden alınıyor.
4- Mevcut yasada yer alan TPAO’nun diğer şirketlerden daha fazla arama ruhsatı alabilme hakkı, tasarı ile kaldırılıyor. TPAO’nun ruhsat sayısındaki avantajlı konumu kaldırılırken, ruhsat adedinin ve dolayısıyla bir şirketin sahip olabileceği toplam ruhsat alanının sınırlandırılmaması, büyük sermayeli uluslararası şirketler lehine ruhsat tekelleşmesi yaratacaktır.
5- Üzerinde arama veya işletme hakkı bulunmayan bir sahanın, işletme ruhsatnamesinin kurallara uygun olarak, müzayedeye çıkmadan önce TPAO’ya teklif edilmesi ve TPAO’ya işletme ruhsatının verilmesine ilişkin mevcut yasa maddesi kaldırılarak, kamu kuruluşumuzu diğer yabancı şirketler karşısında gözetme anlayışı terk ediliyor.
Yine tasarıda üzerinde dikkatle durulması gereken, çeşitli sakıncaları olan bir dizi teknik düzenlemeye de gidiliyor. Bunlara göre;
**Mevcut uygulamada, sondajlı petrol aramacılığını hızlandırmak amacıyla ruhsatın alınmasından sonra petrol bölgelerinde üç yıl içinde arama sondajına başlamak ve buna devam etmek zorunluluğu varken, tasarı ile arama kuyusu açma zorunluluğu da kaldırılıyor, kuyu açılması şirketlerin vereceği programa bırakılıyor. Böylece, son yıllarda azalan sondaj çalışmalarının daha da azalması riskini taşıyan uygulamaya geçiliyor.
**Bir sahaya iş programı ve mali yatırım programı ile yapılan başvurular 90 gün bekletilip, bütün başvurular bundan sonra değerlendirilecek, 60 gün içinde de sonuçlandırılacak. Mevcut uygulamada 4 gün olan bu süre tasarıyla uzatılarak arazinin aramaya açılması süresi 5 ay daha geciktiriliyor.
**Tasarıda Türkiye, sadece kara ve denizler olmak üzere iki bölgeye ayrılıyor, ruhsat alanları karada 100.000, denizde 1.000 000 hektara, ruhsat süreleri karada 5, denizde 8 yıla yükseltiliyor. Ruhsat sayısına hiçbir sınırlandırma getirilmiyor böylece tek bir uluslararası şirketin veya yabancı bir devlet şirketinin bütün ülkeyi kapsayacak alanda tek başına ruhsat sahibi olmasının önü açılıyor.
**İşletme ruhsatnamesinin, belirli bir petrollü arazinin yanı sıra jeolojik olarak belirlenmiş üretim seviyeleri için de verileceği kuralı getiriliyor. Önceki uygulamada belirli bir saha söz konusu iken, uygulaması hiçbir şekilde olanaklı olmayacak, teknik ve hukuki sorunları kaçınılmaz olarak getirecek olan farklı derinliklerdeki seviyelere ayrı ruhsat uygulaması yapmak karmaşaya yol açabilir.
**İşletme ruhsat alanının ne kadar olabileceği önceki yasada belirtilmişken, tasarıda bir sınırlama kriteri getirilmiyor. Şirketlere büyük alanlarda işletme ruhsatı alabilme hakkı veriliyor, işletme ruhsat süreleri 20 yıldan 30 yıla çıkarılıyor.
Diğer taraftan;
**Petrol Yasası’nı yürütmekle görevli Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün mevcut görevlerine tanıtım ve pazarlama faaliyetinde bulunmak da ekleniyor. Devletin hüküm ve tasarrufunda olan doğal servetler ve kaynakların ülke yararına kullanılması ilkesi Genel Müdürlüğün asıl görevi olması gerekirken, pazarlama gibi bir kavram görev olarak tanımlanıyor.
**Arama ruhsatlarından hektar başına alınan devlet hakkı geliri tamamen kaldırılarak gelir kaybı yaratılıyor.
**Ülkemizde üretilen ham petrolden alınan yüzde 12.5’lik devlet hissesi oranının, günlük üretim miktarına göre kademeli olarak yüzde 2-3’e kadar indirilmesi sonucunda, üretimden sağlanan mevcut gelir şirketler lehine yüzde 75 azaltılmaktadır.
MADDİ KAYIPLAR
**Denizlerde bulunacak petrol üretiminden alınacak devlet hissesi oranlarının düşürülmesinden sonra, su derinliğine bağlı olarak yüzde 40’a varan ek indirimler getiriliyor. Örneğin, denizlerde yapılacak günde 20.000 varil ham petrol üretiminden alınacak devlet hissesinin, bugünkü uygulama ile günlük miktarı 2500 varil ve ortalama 50 $/varil üzerinden değeri 125.000 dolar iken; tasarıda getirilen şekli ile devlet hissesi miktarı 400 varile ve parasal değeri 20.000 dolara, 1500 metre su derinliği indirimi sonrasında da 280 varile, yani 14.000 dolara düşecek ve ülke mevcut durumla karşılaştırıldığında, denizlerde her 20.000 varil petrol üretildiğinde günlük olarak 111.000 dolar gelir kaybına uğrayacaktır. (Petrolün varili 50 Dolar olarak kabul edilmiştir.)
**Ülke olarak sahip olduğumuz petrol kaynaklarımızdan alacağımız hissenin önemli oranda düşürülmesinden başka çıkarılan petrolün yurt içinde değerlendirilmesi ve ülke ihtiyacına ayrılması zorunluluğu kaldırılıyor, üretimin tamamının yurt dışına ihraç edilmesi hakkı da getiriliyor.
**Petrol şirketlerine; bilânçolarında enflasyon muhasebesi sistemini uygulayabilecekleri, petrol faaliyeti için yaptıkları yatırımların transfer tarihindeki cari kur üzerinden, harice transferi tamamlanıncaya kadar, devlet hissesi hariç, kurumlar ve gelir vergisinden muaf olacakları, safi kazançları üzerinden ödemekle mükellef bulundukları vergiler toplamının yüzde 40 oranını geçemeyeceği ve geniş KDV istisnaları gibi bir dizi vergi muafiyetleri de getiriliyor.
**Üretilen petrolden alacağımız hissenin yüzde 2’lere kadar düşürülmesi ve getirilen vergi muafiyetleri sonrasında, petrol kaynaklarımızın çıkarılmasından ülkemizin sağlayacağı faydanın ne olacağının sorgulanması ve kamuoyuna açıklanması gerekiyor.
ÜLKE ÇIKARLARI
Sonuç olarak, AB mevzuatına uyum adı altında Petrol Yasası’nda yapılmak istenen değişikliklerle, kamu yararından vazgeçilip, sektördeki kamu kuruluşumuz gözden çıkarılıyor, petrol kaynaklarımız ve sektör yabancı şirketlere bırakılıyor.
Halkın emek ve katkısıyla kurulmuş olan TPAO’nun, dışa döviz ödememek için en küçük petrol potansiyelini değerlendirmek konusunda gösterdiği çaba ve özveri yok sayılıyor. TPAO, bu “DIŞA BAĞIMLILIK YASASI” olarak adlandırılan tasarı ile gözden çıkarılıyor, yeraltı kaynaklarımız ulus ötesi tekellerin kâr-zarar hesabına terk ediliyor.
Meclis Genel Kurulu’nda bekleyen tasarı geri çekilerek, “yeraltı kaynaklarımız milletimizindir” ilkesinden hareket edilmeli ve bu bağlamda kamu çıkarına uygun olarak, doğal kaynaklarımızın öncelikle kamu kuruluşlarımız eliyle değerlendirilmesini esas alan düzenlemelere geçilmesi, daha gerçekçi olacaktır. Tasarının bu şekliyle kanunlaşması durumunda;
- a) Dünyadaki eğilimin aksine, yabancı ülkelerin petrol şirketleri bundan böyle ülkemizde petrol arayabilecek ve istemeyeceğimiz birtakım faaliyetlerde bulunabilecektir.
- b) Yasa değişikliğinden sonra faaliyetlerini hızla arttıracak ve mucizevî bir şekilde Karadeniz’de, Ege’de, Doğu Akdeniz’de petrol bulacak yabancı şirketler, buldukları petrolün tamamını ihraç edebilecektir.
- c) Bu şirketlerin harcamaları genelde off-shore şirketleri üzerinden yapılacağından, bu şirketleri hiçbir zaman doğru dürüst denetleme imkanımız olamayacaktır. Mevcut kanunda uygulanan yüzde 12.5 devlet hissesi oranı tasarıda neredeyse sıfırlandığından önemli oranlarda vergi kayıpları kaçınılmaz olacaktır.,
SURİYE SINIRINDAKİ KAYNAKLAR
- d) Bu bağlamda özellikle dikkat edilmesi gereken en önemli konu son zamanlarda konuşulmaya başlanan sınır bölgelerinde mayınlı arazilerin temizlenerek bu alanların kullanım hakkının işi yapacak kişi ve kuruluşlara 49 yıllığına verilmesidir.
- e) Suriye sınırındaki mayınlı alanların önemli bir bölümünde petrol bulma olasılığı çok yüksektir. Suriye’nin petrol üretim sahalarının bir bölümü sınırımızın hemen yanındadır. Esasen geçtiğimiz günlerde Nusaybin-Cizre arsında 40 km. uzunluğunda, yaklaşık 400-500 metre genişliğinde söz konusu mayınlı arazide TPAO’nun özverili mühendislerinin girişimleriyle açılan kuyuda petrol bulunmuştur. Bu sahanın her 100 metresinde kuyu açılıp petrol çıkacağı kanıtlandı. Her ne kadar bu bölgedeki petrolün API gravitesi düşük olsa bile dünya petrol fiyatlarının yüksekliği, fiyatların daha da yükselme olasılığının olması bu alanları cazip hale getiriyor. Mayın temizlemesini yapacak kişi ve kuruluşların bu alanlarla ilgili olarak bir sonraki aşamada, temizliğini yaptığı bölgenin, petrol arama ruhsatını alması durumunda kullanım haklarından doğan nedenlerle, bu alanların 49 yıllığına petrol arama, petrol işletme ruhsatını da alacaklardır. Böylelikle başlangıçta tarım alanı denilen yerler, petrol arama ve işletme alanlarına dönüşecektir. Petrol Yasası’nda niçin değişikliğe gidildiğinin bu boyutta da düşünülmesinde büyük fayda vardır.
Mevcut 6326 sayılı Petrol Yasası’nda değişiklik yapan tasarı, TBMM’de komisyonlarda görüşülmüş, yasalaşması için Genel Kurul’da sıra beklemektedir. Petrol Yasası’nda yapılmak istenen ve birçok yönden ülke çıkarlarına ters düşen değişiklikler ile esas olarak, kamu yararının ve sektördeki kamu kuruluşumuz olan TPAO’yu gözetme anlayışının ortadan kaldırıldığı, petrol kaynaklarımızın “teşvik” adı altında uluslararası tekellere sunulduğu söylenebilir. Bir ülkenin kaynaklarının o ülkeye hiçbir getirisi olmayacak şekilde üstelik askeri bir işgal de söz konusu olmaksızın, kendi milletvekillerinin vereceği bir kararla harcanması dünya üzerinde başka örneği olmayan bir gelişmedir. Ulusal şirketlerin yabancılarca ele geçirilmesine karşı direnmenin yani milli kaynakları koruma akımının en yakın örneğinin geçtiğimiz günlerde önce Fransa’da, ardından ABD’de yaşanarak literatüre “ekonomik milliyetçilik” olarak girdiğini anımsamakta fayda bulunuyor. AB ülkelerinin dahi birbirleri ile ekonomik işbirliği yerine korumacılık yarışına girmiş oldukları artık gizlenemez bir gerçek halini almış durumda. Bu nedenle de yukarıda değinilen konular ışığında, stratejik nitelikli üretim araçlarının yabancıların eline bırakılmasının ülkemizin geleceğini karanlıklaştırdığını dikkate alan “millet”+”vekilleri”mizin bu değişikliği engellemesi görevlerinin gereği olacaktır.”
Yıllarca evvel dünya reservelerinin dörte üçünü kapsayan Bor madenlerimizin ürünleştirilmesi hakkı başka ülkelere verilmişti, bugün de petrol kaynaklarımız onlara peşkeş mi çekiliyor? ABD ve AB de bu gibi durumlara “ekonomik milliyetçlik” adı altında müsade edilmezken, bizi bu tuzaklara düşürmeleri büyük komplonun parçasımıdır? Durup duruken bu anlaşmalara girmeye ne gerek var? Bundan istifade edecek olanlar kimlerdir? Kaynaklarımızı bu şekilde peşkeş cekmeye kimin hakkı var? Karşımızda Türk Telekom’dan daha değerli bir bağış mı var?
Nereden bakarsanız bakınız, bu yasanın hiçbir mantıklı tarafını bulamazsınız. Halkın uyanması, ve bu vatana sahip çıkacak şekilde sorgu sual etmesinden başka çıkar yolumuz yoktur. Basın da parti dedikodularıyla vakit geçrip, işler çıkmaza girdikten sonra feryat ederse gene birşeye yaramaz. Giden gider.
Daynosorlaşmış parti başkanları sandalyelerine sarılmaya devam ederek çok değerli vaktimizi ziyan edeceklerine, işlerin nerelere gittiğini görseler ve yolu başkalarına açsalar çok iyi olacak.
Yoksa halimiz duman.
Son yorumlar