Politika

 

Genel anlamda “Politik” kökü, başka bir değişle “çok fikir” geniş bir gurubun birleşik amaçlarını gütmek için parti kurması, ve gündemlerindeki konularda parti çalışmaları ile üyeleri arasındaki bağlantıyı ve ilişkiyi kurmaları gibi şeyleri ifade eder.

Bu partiler halkı ve halkın gayelerini temsil ettiklerini unutmazlarsa demokratik bir yönetim doğar. Halktan kopuk olarak çalışmaya başladıklarında ise demokrasi yerini otokrasiye bırakır.

Uzun yıllar evvel, tek parti devrinde, partiler arası savaş yoktu. Bütün sorun baştakilerin gerekenlerin yapıp yapmadığıydı.

Kırklı yılların sonunda, halk hazır değilken, batının baskısıyla, Birleşmiş Millet’lere girebilmek için, çok parti sistemine geçildi. Elli yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ yönetim sistemimiz bir açıklığa kavuşamamıştır. Hâlâ ortanın ortasında, sağında ve solunda, ne demek istendiği belli olmayan biryerlerde dalgalanmakta, günlerimizi yetirmekteyiz.

Bu noktada en büyük kayıbımız, tek parti zamanındaki, işlerin yapılıp yapılmadığı sorununun yerini, hangi parti yaptı, veya yapamadı savaşına bırakmış olmasıdır.

Partilerin aralarındaki çıkarlar ve sürtüşmelerden ötürü, yapılacak işler ikinci pilana atılmaktadır. Ve halk buna alışmış, kabullenmiş, şartlanmıştır. Yâni sistem halkı yozlaştırmada başarılı olmuştur. Sistem kendi kendisini halkın yararına çalışamaz bir hâle getirmiştir.

Bunun sorumlusu çok parti sisteminin kötü oluşu değil, halkın denetimi elinden kaçırmış olması, denetim hakkını elinde tutmakta olduğunu benimsememiş olmasıdır.

Parti hastalığına yakalanmış olmamızdan ötürü, artık göreve gelenler erdemliklerinden, ve o mevkilere lâik olduklarından değil, partiye olan sadakatlerinden ötürü atanmaktadır.

Halkın kendi yaptığı yasaları uygulaması ve işlerini yönetmesi için seçmek yeteneği yok olmuş, erdemliklerini bilmediği tanımadığı kişiler tarafından yönetilmeye başlamıştır.

Biz altmışbeş yıldır bu hastalık içerisinde kıvranmaktayız. Batı, AB ve ABD, her türlü yollardan bu karmaşanın devam etmesi ve bizim zayıf kalmamız için her türlü yolları uygulamaktadır. Onların ana amaçlarının bizi parçalamak ve zayıf bir Türkiye hâlinde tutmak olduğunu görememek, karşı önlemler alamamak, parti çıkarları nedeniyle, bizi içeriden ve dışarıdan kemirmektedir.

Gazeteler parti içi seçimlere, ve partiler arası kavgalara sayfalar ayırmak gerekçesini duyuyorsa, halkın iradesinin yok olduğu ve parti gücünün üstün olduğu kanıtlanmış olur.

Partiler arası dedikodulara, parti kavgalarına, yurdun gerekçelerinden fazla yer veren basın, bu ülkenin artmakta olan yozlaşmasına çanak tutmaktadır.

Batının bencil tutumlarıından faydalananlardan,

Etrafımıza gittikçe daralan çemberi görmemezlikten gelenlerden,

Hâlâ olaylara iyimser bir açıdan bakmak gafletini gösteren yarı aydınlar, veya satılmışlardan,

Hoy-hoy’culuk yapan densizlerden,

Ancak halkın uyanması ile kurtulabiliriz. Yozlaşmış tutumlar içerisinde bunu yukarıdan beklemek hayalinden de kurtulmalıyız.

Bunu şimdi başaramazsak, bizim bu hâle düşmemizi görmeyenler dahil, bütün toplumu, hepimizi, çok büyük hüsran bekliyor.

Partilerin iktidara gelebilmek, veya orada kalabilmek uğruna verdikleri tavizler, yaptıkları yanlışlıklar, istismarlar, ve birsürü yapmadıkları işler, bizi bugünki durumumuza düşürmüştür. Batı buna zevkle bakmakta ve devamlı olması için bütün gayreti göstermektedir. Ondokuzuncu asrın sonunda başlayan ve istiklal savaşını kazanmamızla akamete uğrayan Batının bizi parçalama programı, şimdi, bir asır sonra tekrar çanlanmış, AB havucu altında saklı olarak yol almıştır.

Halk, Cumhuriyet sistemi altında, kendisinde olması gereken denetim güçünü kullanmayı hatırlamazsa, durumun daha da kötüleşmesi yakındır. Bu durum, başka ülkelerde olduğu gibi, yurdumuzun parçalanması ile neticelenebilir.           

About The Author