Yanlış yolla, doğru yere varamayız!
Column: 1
Sefalet, garabet, felaket ve ihânet içerisinde olduğumuzu görmemek için kör olmak gerek.
Atatürk vefat ettiğinden beri, bâzen yavaş bâzen hızlı ilerleyen bir çöküşteyiz. Ülkemizde yozlaşma, kötü yönetim, fakirleşme, istikrarsızlık ve bağımlılık her dalda, ülkenin her köşesini sardı.
Bu yaygın yozlaşma ve olagelenler, Atatürk ilkelerinden ayrılışlarla eş zamanlı oldu. Doğru yoldan ayrılış, çöküşün nedeniydi.
Bugün türlü nedenlerle, bazısı gerçek bağlılıkla, bazısı riyakârlıkla, Atatürk davulu çalanların çoğu, onun ilkelerine ve ona ihânet ettiklerini farkında değiller.
Atatürk tek aylı, tek yıldızlı bayrağımız altında yaşayan halkın tümünü kapsayan, altı ok ilkeleri, diğer bir değişle, ”Batı’nın Kemalizm olarak isimlendirdiği” yönetim ve kalkınma planına dayanan, laik bir cumhuriyet kurmuştu. Bu yapının korunmasını öncelikle orduya, sonra da, açık bir çağrı ile gerektiğinde devreye girmelerini istediği gençliğin kurtarıcı ellerine teslim etmişti.
Onun ilkelerden bilerek ayrılanlar, Atatürk’ün askeriyiz diyerek, riyakârlık etmiş odular.
Kemalizm’in değişik şekiller ve konularda dayandığı birleşmiş bir toplum olarak hareket yerine, sağda, solda, ortada yer arayanların Atatürkçülük iddia etmesi, en azından yanlıştır. Sağcı, solcu, ülkücü, dinci ve benzeri isimler altında ayrılıklar yaratmak ise, açıkça Atatürk ilkelerinden ayrılmaktır.
Henüz böyle tercihler yapma lüksümüzün olmadığını, toplumumuzun gereken kültür düzeyine gelmediğini görmemek te, an azından kısa görüşlü olmaktı. Toplumumuzun yapısına uygun olmadığını görmemek te, bölücü sonuçlara neden oldu.
Bunları yapanların Atatürk yolunda olduklarını söylemesi, ilkeleri anlamamış olduklarının açık ifâdesidir. Ülkemizin halkının şimdi parçalanmış olması da hiç şüphesiz bunun kanıtıdır.
Hâlbuki onun yolundan ayrılanların öne sürdüğü bütün ideolojilerin her birini, bizim toplumumuza uygun ve kaldırabileceği ölçüde ayarlamış olan Atatürk ilkeleri içermekteydi. Sapmaya gerek yoktu.
Ayrılıklara kayanların ve onlarla beraber olanların Atatürk’e bağlılıklarını söylemeleri, ya yalandır, ya da bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.
Yıllardır olagelen İdeolojilere sapma eğiliminden cesâret ve örnek alınların, son 20 yılda din kisvesi altında büyük bir ayrılmaya ve hızla çöküşe neden olduklarını da unutmayalım.
1944-45 yıllarından başlayarak, ABD’ye bağımlı hâle gelmekle eş zamanlı olarak, halkımızın bir kısmı, güçlü dış etkenler ve bazıları da kişisel çıkarlar nedeniyle, bu sapışlara katıldılar ve ülkemizin, halkımızın bütünlüğünün bozulmasına katkıda bulundular.
Column: 2
Kısacası, ne sağcı ne solcu ne benzeri olan yol, ülkemizi kurtaracak olan yol değildi. O kaymalara gitmek, Atatürk’ün çizdiği yolundan ayrılmak idi. Aksini iddia edenler varsa yanılıyorlar, ya da bilerek yanıltıyorlar.
Atatürk sağ iken eşi görülmemiş hız ve başarıyla yapılan devrimler ve ilerlemeler, onun yarattığı bütünlük nedeniyle olabilmişti. Parçalanmış olmanın bizi nereye getirdiğini gördük. Tekrar bütünleşmeden çöküşten çıkıp, kalkınma yolunda ilerleyemeyiz.
12 bin yıldır bu topraklarda yaşamış, değişik etnik kökenlerden gelen bir toplumuz. Biz Anadolu halkıyız. İlerlemek istiyorsak, beraberce, birleşmiş bir toplum olmak zorundayız.
Batının böl ve yönet planına kurban olmamalıyız.
Biz halk olarak:
Bizi kurtaracaklarını söyleyenlerden yanlış yer ve renklerini değiştirmelerini,
Kendi evlerine Atatürk yolundan ayrılmayan bir düzen ve bakış getirmelerini talep etmeliyiz.
Bu ülkede, tek aylı tek yıldızlı bayraktan başka bayrak kabul edilmeyeceğini bildirmeliyiz.
Kampanya yapan liderlerin, “TBMM demek” yerine “ben” demesini kabul etmemeliyiz.
Kalkınmayı kişilere bağlamayı, bırakmalarını ve Atatürk ilkelerinin tümüne geri dönmelerini istemeliyiz.
Bu isteklerin yerine getirildiğini de görmeliyiz.
İçinde bulunduğumuz kırılgan ve vahim durum, ikisi ortası hoşgörülü olmaya ve tavizlere yer bırakmayacak kadar ciddidir. Yanlış kılavuz ile doğru yolda olamayacağımızı ve gitmek istediğimiz yere varamayacağımızı görmek, anlamak ve bilmek zorundayız.
Şimdiki durumun, 20- 30 yıl evvelinden daha önemli, “var olma veya yok olma” noktası olduğunu görmeliyiz ve bunun nedenini halka anlatmalıyız.
Yapılması gerekenlerin, iyi niyetli olduklarını iddia eden muhalefetlerden bunları istemimiz, bizim vatandaşlık hakkımız olduğu kadar, vatandaşlık sorumluluğumuzdur.
Aynı zamanda da varlığımızın nedeni Atatürk’e ve onunla beraber bu ülkeyi kuranlara olan şükran ve minnet borcumuzu yerine getirmektir. Bu ülkenin bekâsını sağlayacak savaşa katkımızdır ve yükümlülüğümüzdür.
Ülkemizde özgür ve mutlu yaşamak istiyorsak bilmeliyiz ki: bizim sorumluluklarımızı başkası yerine getirmeyecek, yapacak olan bizleriz, hepimiziz, kendimiziz.
80 yıldır, temel çökerken kiremitleri aktararak bizi kurtaracaklarını söyleyenlerle gene beraber olursak, damdan düşeceğimiz kesindir.
Bu sefer de düşersek, bir daha da kalkamayabiliriz
Umarım artık ayranımız kabarır!
Column: 3
Son Yorumlar