Düşmanlık yapaydır

Remove the row

Column: 1

 

İki Laz balıktan dönüşte çetin bir kavgaya tutuşmuşlar. Etraftan görenler onları zar zor ayırmışlar ve neden kavga ettiklerini sormuşlar:

“Ha biz uşağımla paluğa çiktuk, paluk yerine bir hazine pulmişuz, oni paylaşamayruz” cevabını alınca, peki hazine nerde diye sorarlar, Laz: “Ha farzettik oni” der.

Gelelim konumuza:

Kendinin ve inançlarının ne olduğuna karar verememiş olan insan denen yaratık, binlerce yıldır birbirini boğazlıyor. Taş devrini çoktan geçtik, orta çağları bile geride bıraktık, 20. yüzyılda bile, en uygar diye bilinen toplumlar boğuşmayı bırakmadılar. 21. yüzyıl evvelkinden farklı değil. Ayrı dinlerin çatışması yetmiyormuş gibi, aynı din içinde mezhep farklarından birbirlerini öldürüyorlar. Ülkeler yanıyor, yıkılıyor, nice masum ocaklar sönüyor! Çok zaman bu zâfiyeti ortaya çıkaran ve kullanan sömürücüler parsayı topluyorlar.

Hâlbuki hemen hemen hepsinin, hiç değilse tek tanrıya inanan üç havari dinin Allah’ı aynı gibi! Amma husumet hiç bitmiyor, Bu işte bir yanlışlık var! Kendi kendilerini yok eden insanların da bu çelişkiyi düşünmeleri gerek. Amma düşünmüyorlar.

Hurafe ve “dogma” hastalığı mantık ve bilimin yerini alıyor. Kan dökülmekte devam ediyor.

“Gelin kardeş olalım” isimli yazımda da irdelediğim gibi, maalesef kardeş olmanın önünde en önemli engellerden birisi de bu bâtıl yaklaşım.

İnsanları bu takıntılardan kurtarmak gerekiyor. Bunun için de bilinçlendirmek gerek. Maalesef henüz kullanılan eğitim düzeyi bunu başaramıyor. Ya da başarmak işlerine gelmiyor! Her ne kadar, özellikle Avrupa’da, eğitim düzeyi arttıkça dogmatik anlayışlardan uzaklaşanlar süratle çoğalıyorsa da, henüz yeterli değil. Sorunun temelinde yatan dinlerden uzaklaşmakla, inancın kaybolmadığının gereği kadar anlaşılmamış olması. Deizmin gerçek anlamının kavranmamış olması. Deizmin dinsizlik olarak algılanması. Deizmde, tanrının varlığına inanışın var olduğunun bilinmemesi.

İnsanların birbirini yok yere telef etmesine karşı olanların öncelikle bu önemli temel öğeyi açıklığa kavuşturmaları şart.

Ancak bu olsa dahî, sorun burada da bitmiyor. Çünkü binlerce yıldır insanların bu dogmatik yaklaşımını, onları sömürmek ya da istediklerini yaptırmak için saptıranlar var. Çıkarlar her şeyin önünde! Onlar oldukça da masum insanları uyandırmak zorlaşıyor. Zor amma imkânsız değil. İmkânsızlık bir yana faydalı olduğunun kanıtları var. Batı ülkelerinin büyük bir kısmında din baskısı ve sömürüsü olduğu hâlde, halk bizim gibi birbirine düşman değil. Bilim arttıkça ve vatan kavramı birçok kişisel çıkarların önüne geçtikçe, insanlar arasındaki düşmanlık ve ayrılma azalıyor.

Column: 2

Kısacası, insanların birbirini sevmesi, hiç değilse nefret etmemesi için; din etkisinin yok olması gerekmiyor. Amma din kurallarını öğretenlerin siyasete âlet olmadan insancıl değerleri, kardeşliği telkin etmeleri gerek. Bu olmayınca dinin etkisi büyük oluyor. Çıkarlar peşinde olanların yemi oluyorlar.

Var olan bütün bu gerçeklere rağmen, dindar olmanın veya ayrı inançlarda olmanın doğrudan etki yaratmadığı kesin. Bu nedenle de çocuklara daha küçük yaşta, anlamadıkları lisanda birtakım sözleri ezberletmek yerine sevgi ve kardeşliği öğretmek gerek.

Herkesin din kitaplarını anlayarak ve düşünerek okuması gerektiği zâten kitaplarında yazılı ön şart. Bunu uygulamayanların başka gâyeleri olduğundani, ayrılmayı doğuracak yaklaşımları devam ettiriyorlar.

Şâyet insanları birleştirmeyi ve huzur içinde, kardeşlik temeli üzerine kurulmuş bir düzende yaşamalarını istiyorsak, kardeşliğin öğretilmesinde ısrar etmeliyiz. Şâyet korkusuz ve savaşsız bir yaşam istiyorsak bu temeli atmak zorundayız. Özellikle bizim; için de olduğumuz psikolojik savaşa karşı birleşmek, beraber olduğumuzu göstermek ön şart.

 

Bizler değişik isimler altında yaklaşık 15 bin yıldır bu topraklarda yaşıyoruz. Nice medeniyetler geldi geçti ve her biri Anadolu medeniyetine, yâni bizim kültürümüzün dokusuna yeni bir halka ilâve etti. Bu toprakların halkı anıldığı değişik isimlerin sonunda bugün, bu topraklarda yaşayan Türkiye Cumhuriyetinin Türk adı verilen halkıdır. Bu halkın kanı binlerce yılın halklarının genlerini taşımaktadır. Bugün var olan “etnik” diye ayrılıştırılan topluluklar kendi içlerinde bile saf değildir. Hepsi, her yerde karmadır. Aynı kültürden ve köklerden gelen değişik insanlardan oluşan ve binlerce yıldır beraber yaşamış bir hamurdur.

Bu hamuru sulandırmak isteyenlerin olduğu belli. Biz onların yaptıklarından yakınmak yerine, kendi kusurlarımızı yok edelim. O istilacı ve esir edici gâyelere karşı durabilmek için birleşelim.

Birleşmeyi, neden birleşmek gerektiğini çocuklarımıza öğretelim.

Ancak birleştiğimiz takdirde üstün güçlerin gâyelerine karşı durmak ve İstiklâl savaşımızda olduğu gibi, her şeye rağmen başarılı olmak durumuna geliriz.

Bu eğitime öncü olmak basına (!) ve aydınlarımıza (!) düşer. Sayıları ne kadar az olursa olsun, onlar ilk adımı atmadan arkası gelmez.

Bakıyorum da herkes itildiği düzlükte gidiyor, gayrete zahmet eden yok. Ölmeden evvel bir basamağa çıkanı görsem artık gam yemeyeceğim. Ülkenin gündemde tutulması gereken ve devamlı dile getirdiğim birkaç ana konusu var. Basını uyandırmak hepimizin görevi. Olanlardan şikâyet yeterli değil!

Column: 3

 

 

About The Author