Bir insanlık örneği mi?

Remove the row

Column: 1

Sevgili okurlarım, bu hafta size bir alıntı üzerinden yazacağım.

Önce hatırlayalım: İsrail BM’in ihtar ve kesin kararlarına rağmen, Filistin topraklarını işgal altında tutuyor. O topraklardan kararlara uyup çıkmak yerine, daha fazla yer işgâl etti. İşgâl ettiği yerlerde BM’in inşaat yapma yasağı varken, dinlemedi ve mahalleler kurmaya devam etti.

Bu gün Filistinliler kendi topraklarında sanki yabancı ve esirmişler gibi, beton bariyerler ve parmaklıklar arkasında yaşıyorlar. Mahalleleri arasında gidip gelirken kimlik göstermeleri gerekiyor. Kendi ülkelerinde esir muamelesi görmekteler. Bu bölgelere hâlâ “işgâl edilmiş bölgeler” deniyor.

İsrail’deki Yahudilerin yarısına yakını ve ABD’deki Yahudilerin büyük bir kısmı bu işgâl haksızlığına karşı. Fakat ABD’nin ekonomisini ve Dünyadaki çoğu Musevi olan, çok uluslu şirketlerin sahiplerinin gücü, BM kararlarından ağır basıyor. ABD sesini çıkarmıyor. Zaman-zaman yalandan ikazlar yaparak kamuoyunu 50 yıldır oyalıyor. AB onu takip ediyor. İkiyüzlülük ve kuralları çarpıtmak, dinlememek, bütün Dünyanın gözü önünde cereyan ediyor. Batıdan yegâne ciddi karşıtlık hep Kanada’dan geldi. Aşağıda nakledeceğim yeni olay onun ilginç bir örneği.

“Kanada Bağımsız Yahudi Sesi” (IJV) örgütünün bir üyesi, Dr. David Kattenburg Kanada Federal Mahkemesine bir dilekçe vererek: Kanada da İsrail’de üretildiği yazılarak satılan şarapların yasaklanmasını istemiş. Gerekçesi de şarapların İsrail’de değil, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarında üretilmiş olması.

Federal Mahkeme Dr. Kattenburg’ü haklı bulmuş ve şarapların satılmasını yasaklamış.

Dr. Kattenburg ilk başvurusunu 2017 yılında yapmış, Yahudi lobisinin baskısıyla yerel mahkeme ret etmiş ve bunun üzerine Dr. Kattenburg Federal Mahkemeye başvurmuş. Kendisi Yahudi, avukatı da Yahudi ve iki yıl peşini bırakmayarak, güçlü Yahudi lobisine rağmen, başarıya ulaşmış.

Bu olayda tabii ki bağımsız karar verecek Federal bir mahkeme var ve bu önemli.

Aynı din ve kültürden gelen, mahalle baskısından yılmayan, vaktini ve parasını harcamayı göze alan insanlar var, bıkmadan başarıncaya kadar götüren insan var. Bu da çok önemli. Bunu yapan insanların ve tümüyle IJV’nin siyasi ve politik bir gâyesi yok. Çabalarının temelinde insan hakları ve adâlet yatıyor. Yıllardır İsrail’in tutumunu değiştirmek ve gerçek demokratik kurallarla yönetilen bir ülke olmaya çalışıyorlar.

Günümüzün şartlarını doğuran, insanların birbirini rahatlıkla boğazladığı bir Dünya’da yaşıyoruz. Çıkarların her türlü pisliği mubah kıldığı bir dünya toplumu oluştu. Hisler nasırlaştı. Vicdan sanki yok oldu.

Column: 2

Adâlet kitap sayfalarında kaldı. Çok yerde bu böyle! Bu yanlışa örnek olanlar o kadar güçlü ki, seyredenler o kadar basiretsiz ve bigâne ki, doğruyu gösterecek isteyecek, gün geçtikçe azalıyor!

O nedenle Dünya kapsamında, Kanada’da olagelen olay, çöplükte açan bir güle benziyor.

Bizim yönümüzden bakıldığında da; kişilerin istek ve azimle hareket ettiklerinde, en olumsuz şartlarda bile başarı elde edilebileceğinin örneği olması bakımından önemli. Bizim kılını kıpırdatmadan oturduğu yerde yakınmakla yetinen aydınımıza (!) bir ders.

Ufak olayların bile bir ülke çapında önem kazanmasının, hattâ Dünya halkına bir örnek ve uyarı olmasının göstergesi.

Milyarların çalınmasına ve israfına gözünü kapayanlara; bir şarap etiketinin bile ne kadar önemli hâle getirilebileceğinin görüntüsü.

Bunu üzerinden insanlığın kaybolmamış olmasının ufak bir ışığı.

“Asıl önemli olan, memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur”. Mustafa Kemal Atatürk.

Başka söze ne gerek var ki! Halkın gücünü unutmasak ve unutturmasak, yeterli.

Gelelim olayın diğer bir yönüne. Bu yazı Kanada olayını bir uygarlık örneği olarak yansıtıyor. Ancak aynı Kanada ülkesinin yarısını kaplayan ormanlarından bir tek dal kesilmesine müsaade etmezken, bizim Kaz Dağlarında binlerce ağacımız kesmekten çekinmiyor. Uygarlık lafta kalıyor. Çıkarlar gene her şeyden önde yer alıyor!

Olanaklar ve teknoloji geometrik boyutlarla ilerlerken, insanlık düşüşte, yok oluşta!

En büyük en güçlü ülkeler, bu çöküşü kurgulayan ve tetikleyenler. Doğaya da, varlığa da, insana da, önem vermiyorlar. Tek gayeleri daha fazla güce sahip olup daha fazla kazanç elde etmek. Her türlü hâkimiyeti, yarattıkları ekeno-terör ile hayatta tutmak. Seyirci kalanların çokluğu ve aldırmazlığı yüzünden de, başarılı da oluyorlar.

Artık insan olmaktan utanmamak zorlaştı. Hayvanlar toplumuna katılalım diyemem, çünkü biz gidersek orasını da bozarız, yazık olur hayvanlar!

Doğada dostluk isimli şiirimden son iki dörtlük:

“İnsandır doğayla uyuşmayan;
Her şeyi yakan yıkan
Bitkinin yapısını bozan,
İnsandır doğaya kıyan.

İnsan bozdukça doğayı hayvanı,
Yok ettikçe kendini yaşatanı,
Bilmedikçe dostunu düşmanını;
Doğa kalmayacak, sürdürmeye yaşamını.”

Column: 3

 

 

About The Author