Kuraklığı önleyebiliriz

 

Dünya yüzeyinin %75’i su, onun da %97.5’i tuzlu su, %2.5’i içme ve kullanma suyu, onun da % 2.02’si buzullarda saklı, bize kullanmak için kalan sâdece %0.3’ü de, nehirlerde ve göllerde. Kullanabileceğimiz bukadar az su varken, her dakika milyarlarca metreküp su, nehirlerden denizlere dökülüyor. Bu akılcıl değil!

Verilere göre: Son yüz yılda su tüketimi 10 kat artarak kişi başına düşen su mikdarı yarı yarıya azaldı. Dünya nufusunun 1/3’ü güvenilir su bulamıyor. 1.1 milyar insan su sıkıntısı çekiyor. Hâlen 470 milyon kişi su sorunlarıyla yaşıyor ve bu rakkam 2025’de 3 milyon olacak. Yılda 10 milyon kişi pis sudan doğan hastalıklardan ölüyor. 2010 yılına kadar istemde %30 artış, veride ise %40 azalma bekleniyor. Yâni sorun hızla büyüyor!

Tuzlu olmayan suyun %70’i tarımda, %22’si imâlatta, %8’i de içme, sıhhat  ve ev işlerinde kullanılıyor.

Atmosferimizi kirletmeye devam etmemiz nedeniyle, ısınma artıyor. Bazı bölgelerde aşrı kuraklık, diğer bölgelerde aşırı yağış olmaya başladı ve bu durum artacak. 2 Santigrat artış %30, 4 Santigrat artış %50 su azalmasına neden olacak.

Türkiye zaten su fakiri olmasının yanında, kuraklık bölgesinde bulunuyor ve son 50 yılda su varlığının / göllerinin yarısından fazlası kaybetmiş. Bu, aşırı sıcaklıktan olduğu kadar, yanlış ve fazla kullanımdan ve suları pisletmekten kaynaklanıyor. Üstelik yüzey suları azaldıkça yer altı su kaynaklarını daha fazla kullanarak gelecek felâketlerin zamanını hızlandırıyor ve boyutu büyütülüyor. Su azaldıkça bitki örtüsü azalıyor, yağmur azalıyor, kuraklık çoğalıyor. Bu kısrdöngü devam ederse, geri dönüşü yok!

Türkiye’deki 3225 belediyenin yanlız 296’sında pis su arıtma tesisi var. Her koldan kuraklığa, yâni felâkete doğru şuursuzca koşuyoruz. Kullanılımın en çok arrtığı ve su kaybının da en çok olduğu ülkeyiz.

Bunlar olurken, bütün dünyâda olduğu gibi, bizde de kullanılamayan nehir suları denizlere akıyor, atılıyor. Buzulların erimesiyle denizlerin seviyesinin yükseleceği felâket haberleri çıkarken, ihyiyâcımız olan nehir sularının denizlere akmasına engel olmayı düşünen yok. Bu tutumda bir yanlışlık var!

Alınması gereken önlemi yıllardır yazıyorum, henüz aldıran olmadı. Aldırdıkları zaman da iş işten geçmiş olacak ve geri dönüşü olamayacak!

Yapılması gereken ise:

Zaten var olan suyu kullanmadan denizlere atmak yerine, atmadan evvel tekrar kullanıma geri vermek,

Nehirlerdeki kullanılmayan suyu denizlere dökülmeden evvel, yeteri kadarını, kurumakta olan kaynaklarına, göllere, göletlere, barajlara, tarım alanlarına pompalamak,

Nehirlerin, derelerin denizlere döküldüğü bölgede, elektrik bedelsiz, güneş enerjisi ile çalışan pompalar koyarak, döşenecek borularla geriye basılmasını sağlamak.

Bu basit yöntem ile:

Kurumakta olan alanlar, göller, göletler, dereler tekrar suya kavuşacak,

Yer altı su kaynaklarının hızla tüketilmesi duracak,

Kuraklığı arttıran bitkilerin ölmesine büyük ölçüde mâni olunacak,

Hızla felâkete doğru götüren kısırdöngü durdurulmuş olacak.

 

Şayet bu önlemler bugünden alınmazsa, felâket oluştuktan sonra alınması hiçbir işe yaramayabilir. Akılcıl olan ve varlığımızın garantisi olan yöntemleri, her ne pahasına olursa olsun, zamanında almak en doğru harekettir. Aksi de cehâlettir.

Bizim bu yöntemi uygulamamız, Türkiye’yi artık kaçınılmaz olarak bakılan felâketten kurtarır.

Teknolojisi ve ekonomisi ilerlemiş ülkelerde içme suyu bakımından uzun vâdede büyük bir sıkıntı yaşanmaz. Revers Osmosis sistemi ile herhangi bir suyu arıtmak bügün için pahalı olasa da, mecburiyet doğduğunda yapılır ve sorun çözülür. Amma tatlı suyun, toprağı sulamak için % 70’i ve sanayi için %22’sinin kullanıldığını hatırlarsak, tarım suyu sorununu arıtılmış suyla çözmenin imkânsıza yakın olacağı belllidir.

Bu nedenle yukarıda önerdiğim, nehir sularını geri alma yönteminin uygulanmasının, bütün dünyâda er geç kaçınılmaz olacağına eminim. Ümidim, geri dönülme noktası geçilmeden yapılmaya başlanması.

Geçen haftaki yazım özerkliğimizi korumak yolunda ödenmesi gereken bedel içindi, bu da yaşamımız için ödenmesi gereken bedel. Benden söylemesi!

About The Author