Mehmet Kocadona Bitez gavşağı hakkinda
Sayın başkan Mehmet Kocadon:
Belediyelerin kalkmasıyla elinizdeki kısıtlandırılmış imkânlar ile işinizin zorlaşmış olduğunun bilincindeyim. Size başarılar dilerim.
İyi çalışmayan kavşaklarımız, özellikle Bitez kavşağı hakkında Bakanlığa yaptığım başvuruları size kopyalamıştım.
Bu husuta Cumhuriyet gazetesinde dün çıkan yeni yazımı aşağıda dikkatinize sunuyor, yardımcı olacağınızı ümit ediyorum.
Saygılarımla,
Turgut A. Karabekir
Turgut A. Karabekir, Y. Mimar, AIA
turgutk@gmail.com,
Cumhuriyet Gazetesi, Bilim ve Teknoloji eki, sayfa 18, 09 Eylül 2014
Alışmış, kudurmuştan beterdir
Eğitimde ve sosyal hayattaki yozlaşmalar, ülkelerin geleceğinin nekadar karanlık olacağının göstergesidir.
Geçen yıl Türkiye’de yaklaşık 130 bin motorlu araç kazâsında 2,500 kişi ölmüş ve 221 bin kişi yaralanmış. Kazâların çoğu Cumartesi günleri ve Ağustos ayında olmuş. İnsanların çalışma günlerinde genellikle zamânın daha kıstlı, tatil günlerinde ise daha bol olduğu bilinir. Bizde ise, halkımız tatilde iken, daha rahat ve sâkin hareket edeceğine, daha fazla kazâ yapmış, daha fazla can kaybı olmuş.
Bu kazâların, aracı olan veya olmayan, herkeze yansıyan faturasını bir kenera bırakalım, mânevi ve sosyal boyutuna bakalım: Uygarlaşmamış insanların kontrollerinde, kolayca can alacak bir ölüm makinası olabilecek araçları, kendi hayatlarına da, başkalarının hayatlarına da, değer vermeden ve haklarına saygı duymadan, kullandığını izliyoruz. Şayet bu kişi zâten aracını; yol ortasına park ediyorsa, sizin aracınızı hapsediyorsa, dur işaretinde ve kırmızı ışıkda durmuyorsa, yollarda postalanmış âzami sürati nerdeyse iki misli geçiyorsa, virajlarda bile solluyorsa, olanlara hayret ne gerek.
Bu tür olaylar için suç çok zaman, köylüye ve câhile atılır, gerçek ise tam tersidir. Bodrum’da yaşayanlar bilir; dışarıdan gelen ve çoğunlukla Ankara ve İstanbul plâkalı araçlar, okullar kapanınca Bodrum’a akın ettiğinde, yollar can pazarına döner. Saygısızlık, başkasının hakkına tecavüz ve kazâlar, zirveye çıkar. Beyaz yakalılarımız, en çok saygısızlığı yapan ve en çok zarârı verenlerdir.
20 Haziran’da çıkan yazımda, yanlış uygulanan trafik işaretlerinin, nasıl öğrenilmiş alışkanlıklara neden olacağını anlatmış, bu alışkanlıkların kuralları dinlememeye bir türi öğretim olduğunu belirmiştim. Bu gözlemlere birkaç örnek daha ilave etmek faydalı olacak.
Bodrum’da Torba kavşağı son ondört yıl içinde dört defa tasarlandı. Bir keresinde kavşak tasarımı 28 ışık içeriyordu. Bir gün bile doğru çalışma şansı olmayan bu tasarımda, yavaş yavaş ışıklar söndü, trafik eskisinden beter bir kaosa döndü, yaklaşık iki yıl içinde ışıklar kaldırılarak yeniden tasarlandı, amma o da çalışmadı. Şimdi kullanılan dördüncü ve son (!) şekli de nihayet alt geçit yapımıyla tamamlandı. Son şekli dâhil, bu tasarımların hiçbirinde, Karayollarına yapmış olduğumuz bütün önerilere rağmen, yeterli boyutta yavaşlama ve hızlanma şeritleri ilave edilmedi. Bütün bu tarjikomik sürede, sürücüler, işaretleri geçmekte, kurallara uymamakta devam ettiler. En tanınmış sanatçılarımızdan birisi dâhil, bir çok can kaybı oldu. Yetkililer yanlış uygulamalarla, sürücülere yasaları çiğneme eğitimi vermiş oldular, hâlâ da veriyorlar.
Bodrum’da Gümbet kavşağı çok tehlikeli olmamakla beraber, Doğu-Batı yönünde çok hatâlı bir kavşak. Batı yönünde ilerleyen bir yabancı için, farkında olmadan kâza yapmak nerdeyse doğal. Yolun sağındaki işâret her şeridin ileri gidebileceğini gösterdiğ halde, hiç bir uyarı olmadan, dört şerit iki şeride daralıyor ve araçlar ânîden şerit değiştirmek zorunda bırakılıyor. Kurallar çiğneneniyor,ters eğitim devam ediyor, hikâye uzun …..
Kabûl edilebilecek bir emniyet payıyla çalışmakta olan Bodrum’daki Bitez kavşağı, bilinmeyen bir nedenle yeniden tasarlandı. Dünyada eşi emsâli olmayan bir acîbe, bir kaza fabrikası yaratıldı.
Trafik dairesinin içinde olan aracın, yol hakkına sahip olduğunu bilmeyen bir topluma, trafik ışıksız bir daire yapılmasını anlamak, çok, amma çok zor. Üstelik hızlı bir ana yol üstünde olan, dört girişli, bukadar küçük daireli, ışıksız kavşağın, dünyada eşi yok, olamaz. Teknik yanlışlıkları sıralamak bu satırlara sığmaz, ancak yapılan yanlışlıkların, kuralları bilenlerin onları uygulayamamasına, bilmiyenlerin ise kuralları çiğnemesine neden olunması, gene bilgisiz yatkililerin suçu. Halk, kelle koltukta tehlikeler içerisinde kalmanın yanında, tekrar tekrar kurallara uymama eğitimi almaya devam ediyor!. Bu kavşağı kullanmamak için başka bir seçenek olmaması da, tehlikeyi zorunlu yapıyor.
Halkımızın dikkatine geçici de olsa birkere daha gelmiş olan Soma’daki ihmaller ve yasalara aykırı uygulamalardan doğan can kayıpları, ülkemizde yanlız madenlere kısıtlı değil. Yollarda, yüzler değil, binler ölüyor. Hatâlı uygulamalar yapmak yolunda çok başarılıyız. Yasalara, kurallara uymamaya alıştırılan halkımız, karşısına çıkan yanlışlıklara da uyum göstermeye eğitilmiş oluyor. Alışkanlıklar, kurallara aldırmamaya dönüşüyor.
Araç kullanmak artık bütün toplumun en çok yaptığı işlerden birisi. Birçok insan her gün saatlerce zorunlu olarak bunu yapıyor. Trafik kurallarına uymayarak yaratılan alışkanlıkların basit bir ayrıntı olarak düşünülmesi, çok büyük hatâ olur. Halk eğitilmedikçe, kurallara, kanunlara uymamak cezalandırılmadıkça, günlük ve geçici bir olay olmaktan çıkar ve kabul edilmiş alışkanlıklar haline dönüşür. Yâni Devlet, yanlış uygulamaları ile halkını, yürürlüğe koyduğu kuralları dinlememeye, alıştırmış ve eğitmiş olur. Bu alışkanlıklar da yanlız trafik konusuna sınırlı kalmaz, hayâtın birçok sıralarında kuralların çiğnenebileceği inancına varılır. Bu sosyal yozlaşmanın nerelere kadar varacağını anlamak için de kehânet gerekmez, etrafımıza bakmak yeterli.
Halkımız umursamamaya alıştırılmış!. Padişah “Halkım koyun ben de çobanlarıyım” dediği zaman, haklıymış. En çok başarılı olduğumuz, sesimizi çıkarmadan oturmak.
Ben bunları herhangi bir politik gâye ile yazmıyorum. Çünki bu sorunlar yeni değil, uzun yıllardır olageliyor. Zaten bizim susup herşeyi kabul etmek eksikliğimiz de yeni değil.
Vatan bizim vatanımız, bozukluklarını da düzeltecek olan gene biziz. Başkasından medet ummanın arkasına saklanıp, sadece iktidarlardan şikayetle yetinip, kendimiz aldatmayalım! Herkez Belediyeye, Bakanlığa gidebilir veya yazabilir, sorunları yetkililerin dikkatine getirebilir, bu bizim hakkımız ve görevimiz. Medya ise, para getirmese de, birazcık olsun temel yozlaşmalara yol açan sosyal konular üzerinde durmalı. Onların katkısı olmazsa, halkın işi çok zor olur.
Son yorumlar