Kurallara uymama eğitimi
Cumhuriyet gazetesi, Bilim ve Teknoloji eki, sayfa 18, 11 Temmuz 2014
İçinde bulunduğumuz politik sorunlara odaklanırken, şayet gelecek kuşakların eğitimine öncelik vermeyi ihmâl edersek, politik sorunları düzeltmek imkânına sahip olduğumuzda, bu grişimleri yapabilecek yetenekte bir toplum yetiştirmemiş oluruz.
Atatürk’ün eğitime verdiği önem, dünyada bir ilk olan yazı inkilâbını yapmakla kalmamış, zamanın zor şartları altında bile, gençelerin yurt dışında eğitim görmesini sağlamıştı. Otuzlu yıllarda açılan sınavları kazanan lise mezunlarına burs vrilerek, Avrupa ve Amerikada eğitime gönderilmişti.
Hemen hemen hepsi yurda dönen bu gençler, yeni Cumhuriyetin en yoksul günlerinde, büyük bir gereksinim olan çağdaş bilgi ve deneyimin kaynakları oldular. Çoğu benden bir kuşak evvel Galatasaray Lisesi mezunu olan ağabeylerimin büyük bir kısmını, yakından tanımak şansına eriştim ve hikâyelerini ilk elden dinledim.
Bu gençeler yurda döndüklerinde Devlet Demir Yolları, Devlet Kara Yolları, Devlet Maden ve Kömür İşletmelerinde, şeker ve tekstil fabrikalarında teknik ve işletmeci önder olarak, ilerlememizin temelini attılar. Onların sayesinde bu kuruluşlar parlak devirleini yaşadı. Yaşlanmaları veya özel sektöre geçmeleriyle de, bu kuruluşlarda çöküşün başladığını gördük. Bu çöküşün değişik devirlerde, birden çok nedeni olduğu muhakkak. Öncelikle, 2. Dünya Savaşı yıllarında yurt dışında okuma zorluğuyla, kaliteli yüksek eğitim düzeyinin düşmesi ve bilgili eleman boşluğu gelir. Hiç şüphe yok ki, hâlâ sürmekte olan, başkasından bilgi kabûlüne direnme milli hastalığımızın, bunda çok büyük dahli vardı.
Aradan 60-70 yıl geçtikten sonra, hâlâ bigi düzeyini çağdaş yapamamış olmanın sonuçlarından doğan, güncel bazı sorunlar ve sosyal yozlaşmayı bu yazımda irdeleyeceğim.
Geçen yazımda cinayet diyebileceğimiz sonuçlara varan gerilik ve ihmâllerden bahsetmiştim. Bugünki Devlet Kara Yolları’na baktığımızda, 60-70 yıllık bir ilerleme beklerken, karşılaştığımız manzara şaşırtıcı. Örneğin, 21.Yyüzyılda tarfik işaretlerinin doğru uygulanmaması, trafik adalarının ve dairelerinin can kaybına neden olma derecesinde yanlış tasarlanması, teknik, pratik ve sosyal boyutlarıyla, çağdaş olmaktan çok uzak.
Yol kesişmelerinde dur işareti, iki tarafı da gördükten sonra ilerlemek için konulur. Gelişmiş ülkelerde işaret, tam yol kesimindedir. Bizde çok yerde yol kesiminden 8-10 metre geridedir. İşaretin olduğu yerde durursanız, yandan gelen aracı görmek olanağı yoktur. Görseniz bile, durduktan sonra ilerlemeye başlayıp kavşağa geldiğinizde şartlar değişmiş olur ve kaza ihtimâli doğar. Bu nedenle de, herkez dur işaretinde durmadan, geçiyor. Evet, herkez yasa çiğniyor.
Bazı kavşaklarda trafik ışığı olmasına rağmen, ışıktan 5-10 metre sonra dur işareti de mevcut. Yeşil ışığın anlamı ve gayesi, sürücüye yolun açık olduğunu ve ilerlemenin yasal olduğunu belirtmektir. Yeşil ışığı geçen sürücü de doğal olarak dur işaretine rağmen yoluna devam etmektedir. Yasa çiğnenmektedir. Dur işareti olduğu halde geçmek de, alışkanlık olmaktadır.
Her iki örnekte de yetkili Bakanlık tarafından Uluslararası kurallara uymayan yanlış uygulama yapılmıştır. Halk da bunun mantıksız, anlamsız ve yanlış olduğuna karar vererek, yasaya uymamayı seçmektedir. Dolayısıyla, yasaların çiğnenmesi olağan olarak anımsanmaktadır.
Garçekler bize; insanları birkaç yıl yüksek eğitime göndermekle beyinlerini uygarlaştıramayacağımızı, bunun bir çok kuşak geçmeden olagelmediğini gösteriyor. Bir insan yanlış bilgilerle eğitildiğinde de, yanlış hareketlerde bulunacağı bellidir. Dr. Waltz yıllar önce yayınladığı kitabı Psycho Cybernetics’de bu konudaki araştırmaları ve deneylerini ayrıntılarıyla anlatıyor:
“(….) Bilinç altı aklıl’ın aslında akıl olmadığını, sadece bir gaye için çalışan, bir köle makina olduğunu kanıtlıyor. Bu makinanın çalışması evvelce depolanan bilgilere bağlı oluyor, hem de o bilgilere dayanarak yaratıcı olabiliyor. Makinanın başarmaya çalıştığı gayeler bizim evvelce imgeleme yoluyla eriştiğimiz zihini resimler. Bu resimler zaman içinde, Öğrenilmiş Alışkanlık’lara (Learned behavior) dönüşüyor (….)”.
Yanlış, anlamsız, mantıkî ve çağdaş yaşama uymayan yasalar, genellikle kalıcı olmazlar. Ancak, somut olarak varlığını sürdüren bir trafik işareti ve kurallar, halkı her seferinde itâatsizliğe teşvik ediyor. Yasaları çiğnemenin gerekirsinimini doğru bulduğumuzda, yasaya uymamanın kabûl olacağı anlayışına sürüklüyor. Yasalar çiğnenirken, bu tutum da zamanla (Öğrenilmiş alışkanlık)’a dönüşüyor. Yani dolaylı olarak halk, Devlet tarafından yasaları çiğnemek için eğitiliyor.
Yurdumuzun içine düşmüş olduğu şu sıkıntılı günlede böyle ufak (!) bir sorunun abes olduğunu düşnenler olacaktır. 18. Yüzyıl kafasıyla sürdürmekte olduğumuz yaşamımızın ne gibi deneyler ve alışkanlıklarla olageldiğini anlayabilmiş isek, böyle düşünmenin çağ dışı olduğunu görürüz. Bu yozlaşmayı yanlız trafik işıklarına kısıtlı olarak değil, hayatımızın bütün yönlerinde düşünmek gerçekçidir.
Eğer eğitimimizi ufak ve önemsiz görülen yanlışlıklar üzerine kurmuşsak, ilerlemek ve çağ atlamak şansımızı da yetirmekte oluruz.
Herbirimizin görevi benzer yanlışlıkları sorumlu kuruluşların dikkatine getirerek, düzeltilmelerini sağlamak olmalı. Hiç kuşkusuz medya da devamlı olarak katkıda bulunmalı. Bunların yapılması gerektiğini, fakat 18. Yüzyıl anlayışındaki kafalar varlığı nedeniyle, hiç de kolay sonuç alınmadığını gelecek yazılarımda irdelemeye devam edeceğim.
“ (…)Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur (…) Plato. MÖ 450.”
Soma gündemden çıktı, unutuldu mu?
Turgut A. Karabekir, Y. Mimar, AIA
Son yorumlar