Bakla ağızdan çıktı
Türban örtüsünde yobazlık yaşamımızın her köşesine hızla yayılırken, bu konuyu içeren yeni anayasanın referanduma gidebileceği, Çankaya’dan açıklandı. Böylece, gene başarılı alıştırma sürecinde olduğumuz ve sonunda her istedikleri değişiklikleri yapacakları belli oldu.
Parlementoların karar vermekte zorlandığı özel bir durumda referandum ile halkın oyuna başvurmak, seyrek olsa da, kullanılan bir yöntemdir.
Bireyin karar vermek yeteneği ve özgürlüğü olan toplumlarda uygulanırsa, bazen demokratik bir veriye erişilebilir. Çok zaman da, yanlış sonuçlar alınır.
Örneğin; ekonomisi, etnik karışımı, teknoloji önderliği, sosyal seviyesinin yüksekliği nedeniyle, üstün ve büyük bir ülke ölçüsünde olan Kaliforniya’daki Önerge 13 olayı, dünya için bir örnek olabilirdi. Fakat alınan kararın yanlışlığı, ekonomisini tamamen çökeltti. Referandumların yaygınlaşması, kararların deneyimsiz halk tarafından alınmasıyla parlemento sistemi yozlaştı.
ABD gibi, eğitim seviyesi yüksek ve özgür bir toplumda iyi sonuçlar vermeyen referandum, şayet;
Bireylerin karar vermek yeteneğinde olmadığı,
Özgürlüklerinin bağımlılığa dönüştürüldüğü sadaka toplumlarında uygulanırsa, demokrasi yok olur. Şayet toplum iktidâra bağımlıysa, referandumdan alınacak oy, iktidarın istediği olacaktır. Bu şartlarda referandumun yegâne anlamı iktidârın istediği oyu parlementoda zorlanarak değil, halk üzerinden elde etmesidir. Referanduma gidildiğinde de:
Dış baskılardan kaçılabilir,
İç baskılara karşı durulabilir,
Halk sebep gösterilerek,
İktidar istediğini elde etmiş olur.
Kısacası, Demokrasi otokrasiye dönüşür. Parlementer sistemin çökmesi, yerini tek el yönetimine bırakır. Referandum’un yukarı şartlarda sık sık kullanılması ise parlementoyu atlamaktan başka bir anlam taşımaz.
Bu yozlaşmalardan demokratik kurtuluş yolu, ancak halkın desteğini alan etkin bir muhalefetin yardımıyla olabilir. Günümüzde bu yokluğun giderilmesine yardımcı olmak, hür basının acil ve kaçınılmaz sorumluluğu olarak belirmektedir.
Son yorumlar