Darbesiz starateji
Türkiye birçok çevrenin, irticanın, yobazlığın, aymazlığın ve gerici, dinci (dindar değil) siyasetin simgesi olarak isimlendirdiği, bir bez parçasına odaklandırıldı. MHP’nin iltidara destek vermesiyle evvelce olamayacak gibi görülen yozlaşmalar gerçekleşmekte devam ediyor. MHP-AKP ittifakıyla artıl 47-53 değiliz. Ana muhalefet CHP’nin etkisiz kalması da ilave olunca, iktidar başarılarını hergün istedikleri noktaya yaklaştırıyor. Türkiye ABD ve AB emperyalist yönetimlerinin istekleri doğrultusunda engelsiz yönelitiliyor. Başarılar idda edilirken bu bez parçasının arkasındaki gerçek manzaraya bakmakta fayda var:
Son 4.5 yıl içinde evvelce Türk olan ve kazanç sağlayan kuruluşlar, yabancılaştı. Türk Telekom, Arap’ın, Telsim İngiliz’in, Kuşadası Limanı İsrailli’nin, İzmir Limanı Hong Konglu’nun, Araç muayene işi Alman’ın, Başak Sigorta Fransız’ın, Adabank Kuveytli’nin, İETT Garajı Dubaili’nin, Avea Lübnanlı’nın, Petkim Ermeni’nin, Finansbank Yunanlı’nın, Oyakbank Hollandalı’nın, Denizbank Belçikalı’nın, Türkiye Finans Kuveytli’nin, TEB Fransız’ın, Cbank İsrailli’nin, MNG Bank Lübnanlı’nın, Alternatif Bank Yunanlı’nın, Dışbank Hollandalı’nın, Şekerbank Kazak’ın, Yapı Kredi’nin yarısı İtalyan’ın, Turkcell’in yarısı Finli’nin Rus’un, Beymen’in yarısı Amerikalı’nın, Enerjisa’nın yarısı Avusturyalı’nın, Garanti’nin yarısı Amerikalı’nın, Eczacıbaşı İlaç Çek’in, İzocam, Fransız’ın, TGRT(Fox) Amerikalı’nın, Demirdöküm Alman’ın, Döktaş Fransız’ın, Süper FM Kanadalı’nın oldu.
Bunlar yetmedi, Etibank kırk milyon Dolar’a Amerikalılara satılarak özelleştirilme yolunda. Gerçek maddi değeri dokuz trilyon Dolar olan Bor madenleri işletmeleri Etibank bünyesinde olduğu için yok bahasına gidecek. Bor ile çalışan otomobil motoru teknilojsi geliştirildi. Bor’un diğer bilinen özellikleri ile staratejik değeri bununun çok üstünde. (1)
Daha bitmedi: ….. Hükümet önümüzdeki günlerde kendince büyük bir gelir bombası patlatmaya hazırlanıyor. Çanakkale’den İskenderun’a kadar kıyılarda, yabancılara kendi bayraklarını da dikebilecekleri, özel anlaşmaya göre kendi yasalarını uygulayabilecekleri yerleşim yerleri yapıp, satacaklar. (2)
Türkiye’de; 67 bin okul, 12 bin hastane, 6 bin sağlık ocağı var. 85 bin de cami var. Her 60 bin kişiye 1 hastane düşerken, 350 kişiye 1 cami düşüyor.
77 bin doktor, 90 bin din görevlisi var. Her 900 kişiye bir doktor düşerken, her 780 kişiye bir din görevlisi düşüyor. Eğitim-Sen’e göre Türkiye’nin 200 bin öğretmen açığı var.
Türkiye’de; 1 opera, 11 bale, 10 heykel, 18 resim, 18 sinema, 38 tiyatro derneği varken, 35 bin “cami yaptırma derneği” var!
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi 1997’de 66 trilyon, 2002’de 553 trilyon iken, 2007’de 1.7 katrilyon’ yükselmiş. DİB bütcesi bütün üniversitelerin bütçesine, diğer sekiz bakanlığın bütcesine eşit ve bu son bir yılda ikiye katlanmış. Doktordan, öğretmenden fazla imam yetişmiş, hastaneden fazla cami yaptırıyor, kütüphaneden çok Kuran kursu açılıyor.(3)
Geçen yıl 174 milyar dolarlık iç borç için 30 milyar dolar faiz ödenirken, 191 milyar dolarlık dış borç için ise sadece 5 milyar dolar ödendi. Aradaki fark, devlet borçlarını dış borçtan iç borca çevirmesinden kaynaklandı. İç borcun faizi yüzde 17.6’ya, dış borcun faizi ise yüzde 2.5’e geldi. Özel sektörün dış borcu 94 milyar dolar arttı, kamunun dış borcu 3 milyar dolar azaldı. Böylece devlet ucuz dış borcu ödeyip bunun yerine pahalı iç borç aldı.
Böylece devlet, 2003 yılında 7 milyar, 2004 yılında 11 milyar, 2005 yılında 17 milyar, 2006 yılında 25 milyar dolar, toplamı yaklaşık 60 milyar dolar zarara girdi.
Devlet, ….. açıklarını kapatmak için iç piyasadan 105 milyar dolar borçlandı. Ucuz dış kredi al, Türk Lirası’na çevir, ….. devlete sat stratejisi izlendi. (4)
Dünyadaki para bolluğu, Türkiye’nin dövize dünyadaki ölçülere göre en yüksek getiriyi sağlaması, devlet ve özel sektör ellerindeki varlıkları olumlu fiyatlarla satışa çıkarması, fazla döviz girmesine neden oluyor. İhtiyaçtan fazla döviz girdiği için de döviz ucuz satılıyor. Ülkedeki enflasyon (düşük oranlarda da olsa) döviz fiyatına yansımıyor. Ülkenin döviz açığının büyümesine rağmen, döviz sorunu (kıtlığı) yaşanmıyor. Bu sayede ülke ucuz ucuz ithâlat yapıyor. Ucuz ithâlat içeride enflasyonun da kontrol altına alınmasına imkan veriyor.
Bu nedenle ekonomimiz her yıl yaklaşık 30 milyar dolar döviz açığı veriyor. Ucuz döviz le yapılan ucuz ithâlat sonucu üretim yapısı bozuluyor. Giderek daha düşük oranda katma değer yaratılabiliyor. İç talepdeki sınırlı artış yeni yatırımlara ve üretinm artışına imkan vermiyor. Ucuz döviz nedeniyle irtacatta istenen artış sağlanamıyor. İhracatta istenen ölçüde artış sağlanamayınca sermaye yeni yatırım yapmıyor. İstihdam sorunu ciddiyet kazanıyor. Bu çarkı çevirmek için ödenen yüksek faiz nedeniyle bütçe gelirlerinin büyük bölümü faize gidiyor. Hükümet halktan topladığı vergi oranında halka hizmet veremiyor.(5)
Dış borçlarımız 2002’de 113 Milyar Dolar iken, düşük kur üzerinden 2007’de 237 Milyar dolar olmuş(6).
YTL’nin %60 aşırı değerli olduğu kabul edliyor. Bu hesaba göre dolar gerçek değeri 1.84 üzerinden borç, 423 milyar dolardır, yani yüzde 374 artmış olur.
Ekonomi yükü halkın üstünde olan faiz ineği sayesinde yaşatılabilmektedir. ABD’deden başlayarak bütün dünyaya yayılmakta olan mâli kriz, üretim yerine faizciliğe dayanan ekonomimizi daha da kırılgan yapıyor. Batı Türkiye’yi kendisine gitgide daha bağımlı hâle gelirken, bizi, Türbanlı (dinci), Türbansız ve Kürt olarak üçe bölmeyi de başarıyor.
Varlıklarımız, stratejik kuruluşlarımız yok pahasına yabancı ellere geçerken, tarımımız, küçük ve orta boy sanayimiz, yok oluyur. Otuz yıla kendini besleyemeyen bir ülkeye dnüştük. Bütün bunlar olurken halk seyirci kalıyor. Etkin bir muhalefet ise yıllardır yok.
Kaynaklar:
(1) TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
(2) Mustafa Balbay, Cumhuriyet, 8 Şubat 08
(3) NTV, Can Dundar, 22 Hazıran 07
(4) Murat Kışlalı, Cumhuriyet, 3 Kasım 07
(5) Güngör Uras, Vatan, 1 Haziran 07
(6) Hurşit Güneş, Milliyet, 8 Şubat 08
Son yorumlar