Erken seçimler

 

Son günlerde gazetelerde AKP’nin erken seçimlere gitmesi olasılığından sık sık bahsedilmeye başlandığını izliyoruz. Bunun ihtimelini herkez kendine göre bir  varsayımlarla kanıtlamaya çalışıyor. Belki herkez haklı. Çünki AKP’nin gün geçtikçe daha yıpranmakta olduğu artık açıkça görülüyor.

Bu nedenle onların erken seçimlere gitmelerinin daha kolay başarı getireceğini düşünmeleri yanlış bir yaklaşım olarak alımsanamaz.

Hayretle karşılamamız gereken sorun, AKP’nin nekadar yıprandığı, nezaman seçimlere gitmelerinin onlar için doğru olacağı değil, diğer partilerin yakın zamandaki bir seçim için, hiçbir hazırlıkları olmadığıdır.

Hâlâ partiler akıllarını başlarına alıp, parti çıkarına, sandalye sevdasına değil de, vatanın kurtarılması uğruna bir toplu düşünce ile harekete başlamış değil. Hâlâ düşünür vatandaşın oyunu verebileceği bir parti mevcut değil. Bugünki durumun son seçimlerdeki durumdan hiçbir farkı yok. Aynı başarızız başkanlar iş başında, halkın bıktığı aynı demogojik tutumlar devam etmekte, hâlâ birleşik bir gaye oluşmamış. Hâlâ halkın en az yüzde altmışının eski memnuniyetsizliği, hatta daha da artmış olarak devam etmekte.

Son yazılarımda bu konu üzerinde çeşitli yorumlar ve öneriler yaptım. Tanınmış birçok yazarlarımıza başvurarak, birleşik bir cephe yaratılması için kampanyaya başlamalarının gerektiğini belirttim. Hiçbirinden çıt yok. Acaba AKP’nin yaptığı inanılmaz hataların, izlemek bahtsızlığına düştüğümüz olayların, kamuya yansıtılmasını sağlamanın bütün problemleri halledeceği ve yeterli olacağını mı düşünüyorlar, yoksa yazmaya korkuyorlarmı? Patronlarından statüs-quo’yu devam ettirmek emri mi var?

Kamunun medya tarafından bilgilendirilmesinin, demeokrasinin çalışması için, devamlı yapılması gereken eğitimin bir parçası olduğunun unutulmaması, ve sorumlu duruma gelmiş olan yazarlarımızın görevlerini yerine getirmeleri gerekir.

Birleşik bir cepheyi oluşturmaya başlamanın  başka bir yolu olmadığı bellidir. Bunun nedenini parti ilerigelenlerinin bu yönde hiçibir grişimde bulunmamış olmalarında görüyoruz.

Polimikler yapmak, parti başkanları arasında atışmalara girmek, suçlamak, bu aşamada hiçbir işe yaramamaktadır. Zaman kaybından başka, kişisel çıkarları pekiştirmekten, göze görülme çabasından başka hiçbirşey değildir.

Diğer yandan, bir Fransız oyuncusunun, Sayın Cumhurbaşkanımıza akıl vermeye cesaret bulduğu duruma düşmüş olmamız, bu gibi konuları kendimiz görerek çarelerini bulmamış olmamız, Millî haysiyetimiz hergün başka bir nedenle ayaklar altına alınırken susup oturmamız, gittikçe çoğalmaktayken, işe yaramayacak kavgalarla vakit geçirmek neye yarar?

BATI bizi büyük planlarının bir parçası olarak, etnik ayrılık, din bölücülüğü, iktisadi bağlılık kapanına kıstırmıştır. Bunu hâlâ görmek istemeyen hayalperestler çok kısa zamanda büyük kayıplara uğradığımızı anlayacaklardır.

BATI’nın birtürlü çare bulamadığı, gittikçe daha zor durumlara düştüğü ekonomik sıkıntılar içerisinde, Ortadoğu, İran, ve Çin problemleri karşısında, Türkiyenin benliğini kaybetmek üzere olması, kendi ayakları üzerinde durabilecek durumdan süratle uzaklaşması, ve onlara dayanmış olarak bulunması, ilerimiz için çok endişe vericidir.

Bu çıkmazdan kurtulmak için, kişisel çıkarları bir kenera bırakarak, uygarlık savaşımızı vermek için partilerin BİRLEŞİK bir cephe yaratmalarından başka hiçbir olumlu yol yoktur.

Medyanın ve partilerin ziyan ettikleri her gün, bizi dönülmesi mümkün olmayacak sonuçlara doğru sürüklemektedir.

Vatan sevgisini kişisel çıkarların önüne almanın zamanı gelmiştir, bu son fırsat kaçırılmamalıdır.

About The Author