Anlamayan kadımı?
Hükümetin AB havucunu kullanarak, ordunun etkisini yok etmek, ve örgütlenmekte zaman kazanmak için tavizlere razı olduğunu, AB’nin üyelik havucunu kullanarak inanılmaz tavizleri almakta olduğunu, geri dönülemeyecek zararlara uğradığımızı, vatanın bütünlüğünün tehlikede olduğunu, daha anlamamış olan varmıdır?
Diğer yandan hâlâ AB’nin onaylanmış bir tüzüğü yoktur, ve konuşulanlara göre olacağı da şüphelidir. Bütün tarih boyunca birbirlerinin ezelî düşmanları olan Avrupa’nın en büyük üç ülkesi, İngiltere, Fransa ve Almanya, şimdi bile, hâlâ aralarında anlaşamamaktadırlar.
Batı Almanyanın Rusyanın parçalanması ve doğuyu içine almasıyla başlıyan ekonomik sıkıntı gittikçe büyümektedir. Bugün bütün Alman ekonomisi ciddi sıkıntı içerisindedir.
Fransa ise daha da büyük skıntılardadır. Fransa etnik ayrılıklarını kontrol altında tutmaktan acizdir ve gereken ödemeleri almakta zorluk çekmektedir. Ekonomisi son dört yılda ancak yüzde 1.6 büyümüştür. 15-54 yaşları arasında işsizlik ortalama yüzde 9.9, ile yüzde 24 arasında görülmektedir. 60 ile 64 yaş arasındakilerin ancak altıda biri iş bulabilmeltedir. Bu rakkam ABD’de ikide bir dir. Ortalama çalışma saati Güney Kore’de 2390 saat iken, Fransa’da 1431 saat ile, ilerlemiş 26 memleket içerisinde üçüncü en alçak düzeydedir. Ortalama vergi oranı yüzde 50’lerde, yüksek gelirllilerde ise yüzde 60’ın üzerindedir.
Eninde sonunda vergilerin daha da artması, emeklilik yaşının yükseltilmesi, iş saatlerinin uzatılması, sosyal hizmetlerde kısıntılar yapılması kaçınılmaz olacaktır. Bu önlemlerin alınması Fransada büyük sosyal zorluklar yaratır. Son haftalarda çaresizlik içinde alınmaya başlayan önlemlere gösterilen tepki, gelecekte olacak daha vahim olayların öncüsüdür. Fransanın gün geçtikçe daha büyük sıkıntılara düşmekte olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.
Kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş, sözünü hatırlamamak mümkünmü? En güçlü devletleri sıkıntıda olan, üyelerine yapması gereken yardımlara imkânları olmayan bir birliğe nasıl ümitle bakılabilir? Nasıl bel bağlanabilir?
Eskimiş Avrupa’nın birliğinin, güçlü bir Türkiye’ye değil, parçalanmış, yıpratılmış, başkalarının yardımına bağlı ve mühtaç olmuş, rahatça kullanabileceği genç Türkiye’ye, onun işçi gücüne ve doğal kaynaklarına ihtiyacı vardır. Bu nedenle, bütün malî skıntılarına rağmen AB fonu adı altında milyonlarca Uro Turkiye’deki akla gelmeyecek yerlere hibe edilmektedir. Bu Türkiye kamu oyunun AB sevdasında devam ederek, AB nin gayesi olan parçalanmamızın ve zayıflatma yönteminin gerçekleşmesi için yapılmaktadır. Yardımların, dostluktan ve bizi kalkındırmak için yapıldığını düşünmek safdilliktir.
Avrupa ülkeleri asırlardır etnik çelişkiler içerisinde birbirlerini yemişlerdir. Onlar etnik sorunların nekadar etkili bir parçalayıcı unsur olduğunu herkezden iyi bildiklerinden, şimdi aynı çorabı bizim başımıza örmektedirler.
Bazı düşünceler, onların zoru ile bizim kendimize çeki düzen vermeyi başarabileceğimiz yolundadır. Verdiğimiz ve daha da fazlası istenmekte olan tavizlere bakınca, beklenen kazancın yapılacak fedakarlılara değmediğini görmemek mümkün değildir.
Değiştirmemizi istedikleri bazı yasalar, tamamen bütünlüğümüzü parçalamak için tasarlanmış girşimlerdir. Bunların nereye varacağını, sonu belli olmayan ilerleme hayâli içinde, bulanmış düşüncelerle, görmemezlikten gelmek, bizi çok vahim sonuçlara götürecektir.
En güçlü sayılan Fransa, Almanya ve İngiltere’nin ekonomileri sıkıntıda iken, İngiltere’ye bile yapılması gereken tarım ödemelerini yapamazken, üye olmuş ve yakın gelecekte üye olması gerçekleşmiş diğer ufak ülkelere yapılması gereken yardımların nereden bulunacağı bir problem haline gelmişken, şartları belirsiz bir ortaklık ile Türkiye’nin AB’den nasıl umudu olabilir?
Bugün birliğe girmiş ülkeler arasında bazı kolaylıklar olmuş ise de, bütün yeni üyeler fiatların artmasından şikayetçi olmuşlardır. Bu veriler ve belirsizlikler içinde bizim, üstelik vatının bütünlüğünü tehlikeye koyarak, üye olmaya çalışmamız hiçbir mantığa sığmaz.
Dönen dolabı anlamayan kaldıysa, bu kapandan sıyrılmak zorlaşır, ve daha önümüze çok sıkıntılı günler gelir.
Son yorumlar