Demokrasi ve güç

 

Acaba dünya yüzünde demokratik sayılacak rejimlerle idare edilen memleketlerin adedi arttıkça, gayesinin bu olduğuna inanılmasını bekleyen ABD’nin etkisini kullanabilme gücünün azalması arasında bir parelel çizmek yanlış olurmu?

Başkan Bush dün akşam meclise yaptığı yıllık konuşmasında; Halkımızı korumanın, barışı garantilemenin, geleceğimizi kontrol edebilmenin, yegane yolu, bizim liderliğimizle olacaktır. Bunun için Amerika öncülüğüne devam edecektir. ……. Dünyada hürlüğe doğru atılan her adım, memleketimizi daha emniyetli yapar, ve bunun için biz hürriyet yolunda cüretli hareket edeceğiz. ….. Şayet biz bu kötü niyetli mütecavizleri başı boş bırakırsak, onlar bizi bırakmazlar. Sadece savaş alanını kendi sahillerimize gatirirler. ….. Teroristleri yagane yenmenin çaresi, onların karanlık görüş, nefret ve korkularını, onlara sulh ve political hürriyet verme alternatifi ile olabilir…… İran hükümeti nükleer tutkusiyle Dünyaya meydan okumaktayken, Dünya devletleri İran’ın nükleer sılahlar elde etmesine müsade etmemelidir. Amerika Dünyayı bu tehdidi karşılamak için harekete geçirecektir……demektedir.

Amerika, dünyayı, bilhassa ikinci dünya ülkelerini, gayesinin demokrasiyi yaymak olduğu yerine, halkın hukukunu tanıyan âdil idareler altında kuvvetlenmiş ekonomilerinin, refah getireceğine inandırmaya çalışsa, belki daha etkili olabilir, ve bu oluşumdan yan ürün olarak demokrasiye dönük rejim değişiklikleri doğabilir.

Flistinde Hamas’ın hilesiz yapılan seçimleri tek parti olarak kazanmış olması, uzun zamandır Batı’ya verilmekte olan çok önemli mesajlardan birisidir. Bu gerçeği, eskimiş tutumlar ile, bir hatâ olarak değerlendirmek, hakikatin altında yatan problemleri kenara itmek, zamanımızın en büyük hatalarından birisi olacaktır. Seçimler yapılabildi diye, temeli bilim’e dayanmayan bir topluma domokrasinin geldiğini düşünmek de tabii ki doğru olmaz.

Status-ko’dan bıtkınlık, hür olarak hareket, şeffaflık, demokrasi havasının yörede esmeye başlamış olması, Hamas’ın seçilmesini sağlamıştır. Bugüne kadar Hamas’ı bir terorist organizasyon olarak damgalamış olan batı ülkeleri, şimdi çıkmaza girmiş bulunuyorlar. Bunun nedeni Batı’nın, 1946’tıda İsarilin doğuşu sırasında yaptığı benzeri hareketlere göz yumarak, varlığını oluşturmalarını sağladıkları halde, daha yıllar evvel Filistinlilerin var olma haklarını tanımamış olmalarından kaynaklanmaktadır. Olanların birçoğu Batı’nın çifte standart kullanmasiyle alevlenmiştir. Batı’nın, bilhassa ABD’nin kayıtsız şartsız İsraili desteklemiş, geri kalan herşeyi onun arkasında mütelaa etmiş olması, başımıza bu felaketlerin doğmasına yol açmıştır. Geçen gün Başkan Bush’un gazetelere, ABD’nin İşrail’in yardımına gideceğini söylemiş olması, Israilin komşularına, hem de bu kritik zamanda, meydan okumak değilde nedir?

Mısır’ın ve Suriye’nin İsrail’i istilaya yeltenmiş olması, Irak, Suriye ve İran’ın İsrail’in varlığını kabul etmemeleri, hatta onu yok etmek arzusunda olduklarını her fırsatta açıklamaları, kabul edilmeyecek şeylerdir. Fakat bu olumsuz yaklaşımların, bu hezeyanların, altında yatan nedenleri hiçe saymak, ve terorist damgasını vurarak, güç kullanma yoluna gitmek, bugüne kadar hiçbir olumlu sonuç da vermemiştir, ve başka bir şekil sorumsuzluktur.

Kırk-elli yıl evvel, CİA çok güçlü iken, ve otokratik rejimlerin bol olduğu devirlerde, ABD’nin istediğini yaptırması, sessiz ve kolay olabilmekteydi. Bügün demokrasiye yakın rejimlerin sayısı üçe katlanmışken, doğu tarafından ABD’nin yaptıklarının emperyalist olarak karşılanmasına hayret edilmemelidir. Batı, yıllardır yapılan hatalardan ötürü, batı ile doğu arasındaki uçurumun doğmasına neden olmuştur.

Kırk yıldır bombalara harcanan sevetlerin eğitim yardımı olarak harcanmış olmasının bambaşka bir durum yaratmış olacağına katılmayan varmıdır? Bu yapılmış olsaydı, batının ekonomik üstünlüğü, Müslim ve gayrimüslim savaşına dönüşebilirmiydi?

İçinde bulunduğumuz şartlarda, müslüman ülkelerin edinmiş oldukları inanç içerisinde, Batı’nın hâlâ ekonomik çıkarlarını için olduğunu saklayarak, demokrasi düdüğü çalmakta devamı, hem gülünçtür, hem de durumu vahamete sürüklemektedir.

Hayır yanlış olmaz, bu gidişle Batı kendi leğeninde boğulmak yolundadır.

About The Author