Yapılaşmada tutulacak yol
Geçen birkaç yazımda, yarımadamız üzerinde devam eden yapılaşmada karşılaştığımız sorunlar hakkında, önerilerde bulunmuştum. Bu yazımda da, belediyelerin almaları gereken değişik tutumları ele alacağım.
Şayet denizlerimizi kirletip, o yüzden dile düşmek gafletini göstermezsek, yarımadamızda başlamış olan yapılaşmanın devam etmesi beklenmelidir. Şayet Mortgage, yâni ipotek karşılığı borç alarak, kira öder gibi, her ay ödeme ile mülk sahibi olmak, yozlaştırılmadan uygulanmaya başlarsa, başlamış olan patlamanın çok daha büyük boyutlarda olacağı da, beklenmelidir.
Merkezlerden uzaklaşarak yapılan oturum yerleri, yol, kanalizasyon, elektrik, gaz, okul, hastahane, kütüphane, çarşı, emniyet teşkilatı, ihtiyaçlarının da sağlanmasını, beraberinde getirirler. Kentinlerin yatay olarak yayılması kentin genişlemesine ve yukarıdaki servislerin oralara götürülmesine ihtiyaç doğurur.
ABD kırk yıllı geçen bir uygulamadan sonra, banliyö (suburbia) şeklindeki gelişmenin sosyal yapı ve birlik yaşamda çok olumsuz etkiler yapmış olduğunu anlamış bulunmaktadır. Bu nedenlerle, ABD’de banliyö anlayışı artık yerini, uygulaması zorlaşmış olan, yürüyüş mesafesinde sosyal yaşam sağlayabilen merkezlere dönüştürmek çabasındadır
Yarımadamızın hâlen ve önümüzdeki en az on yıl, bir tatil beldesi olarak alımsanacağı ve yapılaşmanın, merkez konsepti dışında, imara açılabilen her yerde olacağı da beklenmelidir.
Herşeyi yukarıdan beklemeye alışmış bir toplumun, ve aynı anlayışta yetişmiş kişilerden olşan belediyelerimizin, ellerine verilmiş olan kısıtlı ve yetersiz imkanlarıyla, beklenen gelişmeye ayak uydurmaları imkansızdır. Yasalarda değişiklikler olsa bile, bügünki anlayış ile gereken servislere kaynak bulmak mümkün olamaz. Belediyelerin vakit geçmeden öncelikle yapacakları:
Yukarıdan beklmekten vazgeçmek,
Sorumluluklarının bir kısmını halk ve yapı sahipleri ile paylaşmak,
Halkı bu yönde, nedenlerini ortaya koyarak, bilgilendirmek,
Gelir kaynaklarını, belediye hudutları içerisinde arttırmaya çalışmak, olmalıdr.
Problemleri saklamak, çözümler getirmeyi ertelemek, bugüne kadar ne bir partinin, ne de bir yetkilinin yerinde kalmasını sağlamıştır. Aksine, kısa zamanda değişikliklerin gelmesine ve davamlılığın bozulmasına neden olmuştur. Bu nedenle durgun suları dalgalandırmamak teorisi, bindiği dalı kesmekten farksız sayılır.
Belediyeler, geçmişteki sorumluluklar, kimden kaynaklanmış olursa olsun, şeffaflıkla, halk önüne:
Bütün problemleri sermeli,
Çarelerini belirlemeli,
Halkın göstermesi gereken uyumun ne olduğunu,
Çarelerin hangi şartlarda yürürlüğe konulup konulamayacağını,
Uygulamaya başlamak için neler gerektiğini, açıklamalıdırlar.
Bu şeffaflığı ve cesareti gösterdikleri takdirde, halkın desteğini ve yardımını almak imkânını bulabilirler. Halkın itimadını kazndıklarında, parti kösteğinin aşılması, bugünki şahsî çıkarların yerine, uzun vadedeki toplumun çıkarlarının kendi istifadelerine olacağına, onları inandırmak mümkün olabilir.
İçinde bulunduğumuz tutumlarla, statüs-ko, muhafazası ile, yıllardır fazla birşey yapabilmiş değiliz. Yapabilmemiz de mümkün değildir. En iyi niyetli ve faal belediyelerimiz bile, eski uygulamalar ve eski anlayışlar yüzünden, yeterince, servislerini vermemiş, bugünün ihtiyaçlarını karşılayamamış olmalarından, ileriye dönük bir planlama bile yapamamışlardır. Bu şartlar altında yapamak olanakları da yoktur.
Gelecek yazımda belediyelerin yapması gereken değişiklikler.
Son yorumlar