Büyümenin sancıları

 

Geçmişe bir göz attığımız zaman, kentlerin karanlıkta kalma, aydınlığa kavuşma, büyüme ve sonra da, yok olmaya doğru, itibardan düşme çağları olduğunu görürüz. Aynen yaratıklar gibi, bilinmeyen, görülen, istenen ve sonunda istemneyen devirler geçirerek yaşamlarını sürdürürler. Bazıları da yok olmaya kadar düşüşlerini durduramazlar. İklim, ticaret, emniyet, güzellik ve insanlarının tutumu, doğuşunu, yükselişini, ve sonunu etkileyen en başlıca unsurlarıdır.

Aynen insanlar gibi, kentler de, hayatlarının başlangıcında edindikleri karekteri yaşlanmalarına, büyümelerine, uygun olarak olgunlaştıramaz ve geliştiremezlerse, gözden düşerek, unutulutlar.

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur, sözü kentlerin hayatını en kısa şekilde anlatır. Kentin kaderi içinde yaşayanların bilgi, görgü, karekter, çalışkanlık ve yaşam arzularına göre, ya olgunlaşır, veya kötüleşir. İyi başlayıp da kötüye dönüşen bir kentin tekrar iyiye dönmesini ve aynı ilgiyi bulmasını sağlamak için, artık bir mucize gerekir. Tarihte ikinci bir şanş elde etmiş olan kent çok azdır.

Bodrum yarımadasın, son otuz yıl içerisinde, yolu bile olamayan bir kasaba iken, Cevat Şakir beyin, ve sonradan orasını keşfeden birkaç aydının sayesinde göz önüne çıkmış olmasının sonucunu bize ancak zaman gösterecek. Bilgisizce büyüme hastalığı içinde can çekişmekte olan Bodrum’un, hâlen ilginin devam etmesine rağmen, namını yetirmeye başladığı görülüyor.

Bir yörenin geleceğini tâyin eden unsurların en başında, yapılaşma düzeni, alt yapı, şehircilik, sosyal tesisler, ticaretin cinsi, turist kalitesinin belirlenmesinin kontrole alınmış olması, en önde gelen şartlardır.

Şuursuz ve zamansız olarak büyümesini arkasından izleyen bir kent, plansız, hazırlıksız ve vakitsiz yapılan işlerden ötürü büyük bir hızla felekate doğru sürüklenir. Bu kısırdöngüyü durdurmak için, yetkili bir idare, olgun bir halk ve bilgili elemenlarla, itidalli hareket etmekten başka da hiçbir çıkar yol olamaz.

Şayet halk, olayları ve gelişmeleri arkasından takip etmekle yetinirse, bu kısırdöngüyü durdurmak mümkün olmaz. Büyümeyi takip etmek yerine onun kontrolünü elinde tutması gerekir.

Ne pahasına olursa olsun, büyüme peşinde koşulursa sonu felakettir, ve yörenin çökmeye doğru gidişi hızlanır. Bu çöküşün nedeni de zaten kendileri olduğundan, yöre sakinleri bunu durdurmak kudretine sahip olamazlar.

Bodrum’un temel eksiklikler, ve yanlış yapılan işlerinden ötürü bu kritik devreye girmiş olduğunu görmek için âlim olmak gerekmez, herkezin etrafına bakması yeterlidir. Şayet etrafına bakanlar görmek kudretinde değillerse zaten o zaman geri dönüş ümidi de yoktur.

Yaptıklarımıza bir nokta koymalı ve uzun vâdeli planlama ile hareket etmeliyiz.

Kısa vâdeli planlamalar hiçbir işe yaramaz.

Gerek şehircilik gerek sosyal uzmanları tarafından geliştirilmeyen bir planlama, büyüme gayemizin yanlış belirlenmesi, ancak bazı kesimlerin geçici faydasına çalışır ve kısa bir süre sonra yetersizliği ortaya çıkınca da, iş işten geçmiş olur.

Bu hatâları düzeltmek çok pahalıya mal olur, bazan da düzeltilemez.

Bir an evvel yöremizin belediyelerinin, kısa vâdeli ufak işlerle vakitlerini yetireceklerine, evvela uzun vâdeli planlamaları yapmak için, çalışmaları gerekir.

Bir plan çerçevesinde olursa, kısa vâdeli işler doğru olarak herzaman yapılabilir.

Olmazzsa, on kere de yapılsa hiçbir işe yaramaz, para, emek, ve yöreye yazık olur.

Belediyelerin yörede mevcut uzmanların yardımını istemesi, erişmemiz gereken hedeflere varmak için, elimizdeki yegane, güçlü ve bedava, fırsattır. Bu olanağı kullanmamak yazıktır.

About The Author