Sedir Adası

 

Alo, tak, tak, kimse yok mu? Belediye kapalı mı? Dernekler tatilde mi? Halk uykuda mı?

 

İki hafta kadar önce Muğla Üniversitesi ile işbirliği yapılarak Sedir Adasının ışıklandırılacağı Valilik tarafından bildirildi. Hayretler içerisinde karşıladığım bu habere, bu yazının hazırlandığı 14 Nisan tarihine kadar, yalınız bir yazarımızdan yanıt geldi. Başka herkez rehâvet içerisinde. Bıçak kemiğe dayanmadığı için sesini çıkaran yok.

Ankara’dan atanarak değil, bizim seçmemizle, bize görev vermekte olan, bizim ve yöremizin sorunları ile bizim hesabımıza ilgili olacak Belediye nerede, neden susuyor?

Dünyanın en ender beldelerinden birisi olan Sedir adası, diğer bir adı ile, Kleopatra Adası, eşi bulunmayacak özelliklere sahip bir yerdir. Doğal oluşumu ile bugüne kadar gelebilen bu beldeyi şimdiye kadar yok etmememiz doğrusu şaşılacak bir durum. Neden başka yerlere benzetmediğimiz, hiç değilse eşsiz olan kumunu, Sayın bilmem kimin havuzuna taşımadığımız bir muamma.

Amma bundan daha büyük bir muamma kimin ne gaye ile burasının ışıklandırılmasına gerek görmesi. İnsanın herşey aklına gelir de, mesela kumunu alalım, kahve yapalım, iskele yapalım, otel açalım, Sayın XXX beye villa yapalım, amma bomboş bir adayı aydınlatmak nasıl akla gelebilir. Bu büyük bir öngörü, bizim anlayamayacağımız bir muammadır. Kentimizin elektiriğini doğru dürüst temin edemezken, boş bir adayı aydınlatmaya kalmak, neden akla gelir? Ayranı yok içmeye, Atla gider ..çmaya desek yanlış mı olur?

Genellikle memleketimizde bu gibi acayip gibi görülen olayların arkasında çok zaman gizli bir neden vardır. Bir ip ucu olmadan kimseyi suçlamaya yönelmek doğru olmaz. Ancak içinde bulunduğumuz, ormanların yok edilerek özel ellere geçmeye başladığı, sit alanlarının türlü bahanelerle özel yapılaşmaya dönüştüğü, milletin malı fabrikaların, mallarının, ondabir fiatına satıldığı bir ortamda, aklımıza birçok acayip fikirler gelmiyor değil. Böyle saklı bir gaye olmamış olmasını candan arzu ediyorum ve işin fikir yönüne dönüyorum.

Hiçbir şekilde bu adanın ışıklandırılması gerçekleşmemelidir. Bu tamamen yörenin doğallığına aykırı, gereksiz, ileride başka şekildeki sorunlara yol açacak, adanın doğal varlıkları yaşamını bozacak bir tutumdur.

Şayet yapılması mümkün olan birşey varsa o da bu adanın daha sıkı korumaya alınması, kullanılımının daha kısıtlı hâle getirilmesidir.

Vaktiyle Turgut Özal tekne ile bir Gökova gezisinde, ziyaretine gelen, değerli sınıf arkadaşım, Sadun Bora’nın uyarısı ile, derinine inmeden, inşaat müsadesi verilmiş olan bir araziyi, tekneden yaptığı tek bir emirle, kanunsuz olarak, sit alanına cevirivermişti. Bu keyfi hareket nekadar yanlış idiyse, şimdi yapılanlar da okadar yanlıştır.

Bukadarla da bitmiyor, meğerse Gökova koyunun balık şiftliklerine açılması da kararlaştırılmış. Bizi bu ellere bırakan geçmiş partilere lânet olsun, bu kabustan ne zaman kurtulacağız, nasıl kurtulacağız?

Sadun şimdi neredesin? Ada eleden gidiyor, Gökova eleden gidiyor, imdaaaat.

Bütün yetkili ve ilgililerden, halkımızdan, bu acayip fikirlerden en kısa zamanda vazgeçilmesi için, gerekeni yapmalarını bekliyoruz.

Adaboğazında başımıza gelmiş olanı unutmayalım. Bu olaylar bize daha ne gibi felaketlerin sessiz sessiz gelişebileceğini kanıtlamıştır. Sit alanlarının tecavüze uğtraması, devamlı olarak türlü nedenlerle kullanıma açılmasını büyük bir alarm olarak karşılamalı ve uyanık olmalıyız.

Yarımadamızın belediyeleri Adaboğazının doğallığnın hiçbir nedenle bozulmaması hakkında meclislerinden karar almalıdırlar. Buraya gidip gelen halk da gözünü açık tutmalıdır. Yarının ne getireceği hiç belli olmaz.

About The Author