Remove the row

Column: 1

 

Cezasız cinâyetler:

Sizce Batıya dönük ülkeler arasında, göz önünde işlenen ve cezasız bırakılan cinâyetlere sessiz kalan bir ülke var mı? Var. O Türkiye, halkı da 80 yıldır uykuda olan Türk halkı!

İşte 27 uyarım, 27 yanlışları durdurma çağrısı, nasıl yapılacağının anlatan, işlenmekte olan cinâyetleri durdurma çağrılarım: 14/9/01, 1/21/05, 17/10/05, 16/7/10, 12/8/14, 14/8/14, 30/8/13, 1/9/14, 6/9/14, 9/9/14, 27/9/14 (2), 29/9/14, 23/11/14 (5), 29/9/15, 26/11/15, 7/6/16, 1/12/18 (2). Ayrıca 7/10/10 da 7 sayfalık rapor. En az 25 tane bu konuda öneri içeren makâle. Artı, sele uğramış belediyelere ne yapmalarını belirten e-postalar. Cumhuriyet gazetesinde, Yarımada gazetesinde ve belediye başkanlarına, bakanlığa. Yüzde 99’u cevapsız kalan yazılar. Yüzde yüzünde alınmayan önlemler.

Sonuç: Cinâyetlerin devamı!

20 yıl sonra geldiğimiz yer: 59 yeni cinâyet, 60 kayıp ve yüzlerce, binlerce, milyonlarca suçlunun hiçbir sorumluluk hissetmeden, felâket ve âfet yaygaraları! Bu kepazeliğe dayanacak insanın yüreği taş olsa gene çatlar..

Her zaman âfetler olur. Doğa bazen olağandan fazla hareketli olur. Ama doğa ne yaptığını bıraktığı izlerle belirtmişken biz onun etki alanlarını hiçe sayıp, içlerine konutlar yaparsak ve insanlar ölürse, bu felaket değil, âfet değil, cinâyettir. Bu cinâyetler olurken sessiz kalan halk ta, tekrar oluncaya dek gündemde tutmayı unutan basın da, suç ortağıdır.

Size yurdumuzun ileri ilçesi Bodrum’dan iki örnek: 1978 yılında Azmak başı denen yerdeki dere yatağı “duble” yol genişliğinde idi. Birkaç yıl sonra geldiğimde dere yok olmuş, yerine yol ve evler yapılmıştı. Sonraki yıllarda da selin en yıkıcı olduğu yerlerden biri olmuştu.

2005 yılında Konacık belediyesinin biraz üstünde, yaklaşık 40-50 metre genişlikte bir dere yatağı vardı. Buradan gelen sel ile Bitez yalısında bir turist sele kapılarak ölmüştü. Konacık Belediye Reisi, yaptığım gerekli uygulama başvuruma, “Orası sit alanı ben oraya çivi çakamam” dedi. İki yıl geçmeden dere yatağına daireler yapıldı ve fahiş fiyata dar gelirlilere satıldı! 40 metrelik dere yatağı birkaç metrelik kanal içine alındı.

Bozkurt’ta olan bir gün aynen burada da olacak ve o zaman da bizim balık hafızalı basın ve halkımız “âfet ve felâket” yaygaraları koparacak. Olan da gene zavallı bilinçsiz, sâhipsiz halka olacak

Column: 2

 

Artık anlamamız ve unutmamamız gereken şudur: Halk, yâni biz, sorumluluklarımızı yerine getirmeden, ne muhalefet olur ne de başarılı bir iktidar! Gerisi boş laftır, kendimizi aldatmaktır.

Ergenlik çağından sonra, bilinçli olarak yaşamış olduğum, 80 yıl, boş laf ve şikâyetlerle hebâ edilmiş yılları izlemek oldu. Yurda geri dönüp, son 21 yılım da ülkemin sorunlarının yöntemlerini dile getirmeye atadığım, cevapsız ve katılan sız kalan çabalarımla dolu yıllar oldu.

Bizden sonra yola çıkan Çin ve G. Kore mucizeler yaratırken, bizim ülkece vardığımız yer çok acıklı: Halktan kopuk varlık sürdüren etkisiz muhalefet, çok zaman olayların tekrarı ve tenkitle yetinen etkisiz basın ve sorumluluğunun bilincinde olmayan ve seyirci kalan halk!

Bu cehâletten yararlanan diş güçler ve bağımlı iktidarların elinde parçalanmış, malları yok edilmiş, haysiyetini kaybetmiş, dışarıya muhtaç, meteliksiz bir ülke!

Sevgili okurlarım, seyirci kalmak ve başkasının yapmasını beklemek ile geçmişte değişmedik ve şimdi de değişmeyeceğiz. Sorun câhil diye damgalanan okumamış ve boğaz tokluğuna kandırılmış halkta değil. Sorun bunların olmasına seyirci kalan bizlerde!

“Asıl önemli olan, memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur”. Eğer Atatürk’ün bu uyarısını her dakika hatırlamazsak, olanlara müstahakız!

Sevgili okurlarım, dere yataklarındaki yapılaşmanın can ve mal kaybına neden olmaması için yapılacak iki şey var:

Birincisi, yapılaşmayı kaldırıp dere yatağını doğal hâline getirmek. Veya:

İkincisi, dereler yapılaşma yerine gelmeden en beklenmedik miktarda suyu geçici olarak tutabilecek toprak barajlar yapmaktır.

Eğer doğanın yapısı barajların yapılmasını yeterli veya uygun kılmıyorsa, yapılaşmayı kaldırmaktan başka çâre yoktur.

Bunu yapmamak, sonra da ah vah etmek sahtekârlıktan öteye, vatana ve hem cinsimize ihânettir. Uygar olmayan, utanılacak bir tutumdur.

Basının katkısını sağlamak, halkın eğitilmesine önder olmak, bizlerin sorumluluğu. Her zaman da bizim sorumluluğumuz idi. Başkalarını suçlayarak geçmiş hatâlarımızdan kurtulamayız. Ancak doğruyu yapmakla kendimizi af ettirmeyi deneyebiliriz.

Geri dönüşü olmayan yola girmeden, umarım kan dökülmeden!

Column: 3

 

 

 

 

About The Author