Halk yoksa! (No.4 / 5)
Column: 1
(No.3 yazımdan devam)
Basın ele almadan hiçbir şeyin olmadığının yaşadığım çok örneği olmasına rağmen, en güncel ve yakın zamanlısını aktaracağım:
12 Eylül 2020’de Korona 19 salgınını önlemek için 15 gün mutlak karantina konması hakkında “Dünya insanlıkta sınıfta kaldı” isimli bir yazımı dağıttım. Mesajı Tweeter’de yayınladım, Sıhhat ve İçişleri bakanına, iki muhalefet partisinin sözcülerine ve 3 gazeteciye gönderdim. Ses çıkmadı. Tweeter’de üst üste daha değişik kişilere gönderdim. 12 Ekimde gazeteciler için yazdığım benzeri yazıyı dağıttım, bakanlara ve çok daha geniş bir listeye gönderdim. Tâkip eden günlerde 27 Kasıma kadar birçok gazeteciye tweet atarak gönderdim. Cevap veya yorum gelmedi, hiçbir haberci ve gazeteci gündeme düşürmedi.
27 Kasım günü bir doktor “salgını kontrole almak için 15 gün kapanmaktan başka çare yok” dedi. 28 Kasımda iki kanalda tekrar edildi. Tâkip eden günlerde öneri yayıldı. Bu yazı derlendiğinde yayılmaya devam ediyor. Fakat şimdi halkı aşı vaadi ile oyalamaya başladılar ve gene yarım yamalak önlemler getirdiler.
İlk yazdığım tarihten sonra geçen 77 günde basın sustu. Halk sustu. Sosyal medya sustu. O sürede en az 20 bin kişi daha kaybettik.
Şâyet basın, partiler ve halk / sosyal medya katkıda bulunsaydı ve gündemde tutsaydı, baskıya dayanamayan iktidar, mutlak karantinayı getirmeye mecbur olacaktı ve10-15 bin kişi ölmemiş olacaktı. Bekleme sırasında insanlar ölmeye devam edecek. Halktan hâlâ ses yok! Şimdi kendimize soralım, “Suçlu kim?”
Suskunluğun yarattığı çöküşlerin onlarca örneği var ama en ölümcül olanı bu. Bunun vebâlini yalnız yönetimin kötülüğüne bağlayanlar yanılıyorlar. Devam eden bu faciada bütün üstüne düşeni yapmayan, yâni Atatürk’ün sözünü yerine getirmeyenler suçlu olduklarını bilmelidirler.
Genellikle her ülkede, özellikle bizim ülkemizde basın gündemde tutmadan hiçbir şey olmazdı ve olmayacak. Hatırlayalım:
Bugünkü kısıtlamalar olmadığı hâlde 80 yıldır günlük olaylarla halk meşgul edildi ve ülkenin ana konularında bilgilendirilmedi ve uyandırılmadı.
Atatürk’ün ilkelerinden, “altıok”tan ayrılarak aşırı sağa ve aşırı sola kayarak halk bölünürken, kimse halka nereye ve neden gitmekte olduğumuzu anlatmadı. Çok kan döküldü çok acı çekildi. Doğru şeyi yanlış yöntemle yapan gençler boşuna hebâ oldu.
Bağımlı olduğumuz batının gayelerinin Lozan’dan beri Sevr’i geriye getirmek olduğunu göz ardı edildi, halk uyarılmadı.
Column: 2
Bağımlı olduğumuz süper gücün sola kayılmasına engel olacağını bile bile komünist propagandası yapıp gençlerin beyinlerini yıkayan, memleketin kana bulanmasına çanak tutanlara sayfalarını açanlar, destekleyenler boldu. Halk nereye gittiğimiz anlamadı, onu uyaran olmadı.
Atatürk’ün dediğini yapılmadıkça, basın halka örnek olup yol göstermedikçe, halk gerçekleri bilmedikçe en mükemmel iktidar bile gelse basın tutumunu değiştirmeden hiçbir şey değişmeyecek, 80 yıldır değişmedi şimdi de değişmez!
Basın önüne atılan gündemle uğraşıp gerçek sorunları gündem yapmadıkça, düzelme olmaz.
Basın ön ayak olmadıkça, halka dayanmadıkça, halk bilgili olmadıkça, HALK yoktur. Olsa olsa padişahın kulu vardır!
Charles Darvin,“Bilim ( ….) Tavuk toplum, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkasından yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz” demiş.
Bilgisiz halkta yumurtaları alınırken şikâyete gücü olmayan tavuğa benzer.
Ülkenin temelinin halk olduğunu, halkın gücü olmadan devletin de anlamı olmadığını, o zaman kabile olunduğun halka anlatılmalı.
Halkın denetim sorumluluğunun kendinde olduğu, denetim gücünü uygulamadan onun çıkarları için çalışacak bir yönetime sahip olamayacağı anlatılmalı.
Bizim okumayan toplumumuzda bunu anlatacak ve uyaracak ta ancak basın olabilir. Ama TV’de konuşanlar kendi aralarında yorum yapanlar halkın yüzde birine bile hitap etmiyor.
Oturumlar olmalı ama her düzeyde halkın anlayacağı açılıkta, sade gündemi değil, ülkenin değişmeyen ana konuları halka anlatılmalı. Ana değerler ve sorumluluklar, unutturulmamalı.
Panellerdekiler halkın gözünün içine bakarak, temel sorunların nedenlerini öğretmeleri gerekiyor. Dinleyici konuşulanları kendine hitap edilen kişisel söylem gibi dinlemeli ki bir şey öğrensin. Kitap okumayan, yetişmemiş bu ülkede başka yol yok! Halkın, karnını ve cebini doldurmayı vaat edene değil, parlak bir gelecek planlayana oy vermesini öğrenmesi gerekir.
Basını harekete zorlayacak halktır ama halkın olmadığı yerde de bu ancak kalan aydınların katkısı ve basını devamlı uyarıları ile olur.
Eğer daha iyi bir yönetim istiyorsak, önce halk olmayı öğretmeliyiz ve öğrenmeliyiz.
Bu görev de kalan bir avuç gerçek aydının uykudan uyanmasıyla başarılabilir.
Devamı “Halk yoksa! (No.5 / 5 yazımda.”
Column: 3
Son Yorumlar