Çöle dönüşmeyi durdurabiliriz
Column: 1
Son günlerde yurdumuzda çölleşme bilgi ve örnekleri haberlere konu olmaya başladı. İstanbul ve diğer büyük iller susuzluğa koşuyor!
Dünyâda şimdi görülen çöller bir zamanlar yeşil alanlardı. O günlerde yaşayanlar verimli topraklarının ileride çöl olacağını bilmediler. Hâlbuki biz çölleşmekte olduğumuzu biliyoruz, ama önlem almıyoruz! Uzaya gidebildiğimiz 21. Yüzyılın teknoloji ortamında, bu akılcı değil.
4 Eylül 2007’de Cumhuriyet gazetesinde, sonra da 10 Eylül 2016 da yazdım, ilgili bakanlığa da gönderdim. Tabii cevap almadım ve hiçbir önlem alınmadı. ABD başkanına her konuda yazdığımda cevap alıyorum, amma bizimkilerden ses yok! Bu sefer halka ve basına da yazıyor, ilgilenmeleri çağrısında bulunuyorum.
Dünya yüzeyinin %75’i su, onun %2.5’i içme ve kullanma suyu, onun da % 2.02’si buzullarda saklı, bize kullanmak için kalan sâdece %0.3’ü de, nehirlerde ve göllerde.
Kullanabileceğimiz bu kadar az su varken, her dakika milyarlarca metreküp su, nehirlerden denizlere kullanılmadan dökülüyor. Bu akılcı değil!
Verilere göre bütün Dünyâda su kaynakları kururken, kullanımı artıyor. Yâni sorun hızla büyüyor!
Daha çok artezyenler açarak yer altı sularının dengesini bozmak, topraktaki su seviyesini kendini toparlayamayacak derecede düşürmek, çölleşmeye yardım ediyor. Yer yer çöküntüler olmaya başladı.
Susuz tarım olmaz, açlık olur. Su içmeden 120 saatten fazla yaşayamayız, ölürüz.
Tuzlu olmayan suyun %70’i tarımda, %22’si imâlat, %8’i de içme, sağlık ve ev işlerinde kullanılıyor.
Türkiye’deki yaklaşık 3,500 belediyenin yalnız yaklaşık 300’ünde pis su arıtma tesisi var. Pis sular ya toprağa ya denizlere ya da nehirlere yolunu buluyor. Sanâyiden çıkan zehirli suların çoğu derelerimize karışıyor. Her koldan susuzluğa, yâni felâkete doğru şuursuzca koşuyoruz. Kullanılışın en çok arttığı ve su kaybının da en çok olduğu ülkeyiz.
Susuzluk başladığında içme suyunu, Revers Osmosis sistemi ile elde edebiliriz. İşletmesi pahalı olsa da, mecburiyet doğduğunda içme suyu için yapılır ve sorun çözülür. Amma tarım suyu sorununu arıtılmış suyla çözmenin imkânsıza yakın olacağı açıktır.
Buzulların erimesiyle denizlerin seviyesinin yükseleceği felâket haberleri çoğaldı. Yâni denizlerin denge için nehirlerden gelen tatlı suyun hepsine ihtiyâcı yok. Nehir sularının denizlere akmasına engellerken, susuzluğun önüne geçile bilineceğini düşünen de yok. Bu tutumda bir yanlışlık var!
Yapılması gereken ise:
Nehirlerdeki kullanılmayan suyu denizlere dökülmeden evvel, yeteri kadarını, kurumakta olan alanlara, göllere, göletlere, barajlara, tarım alanlarına pompalamak,
Column: 2
Nehirlerin, derelerin denizlere döküldüğü bölgede, elektrik bedelsiz, güneş enerjisi ile çalışan pompalar koyarak, döşenecek borularla geriye basılmasını sağlamak.
Bu basit yöntem ile:
Kurumakta olan alanlar, göller, göletler, dereler tekrar suya kavuşacak,
Yer altı su kaynaklarının hızla tüketilmesi duracak, en azından yavaşlayacak,
Kuraklığı arttıran bitkilerin ölmesine büyük ölçüde mâni olunacak,
Hızla felâkete doğru götüren kısırdöngü durdurulmuş olacak.
Damla damla göl olacak!
Basit bir örnek alalım: 3 Beygirlik bir dalgıç pompa ile 25 Km mesâfeye ve 25 Mt yüksekliğe, 4 parmaklık boru ile, saatte 10 Metreküp su basılabilir. İşletme masrafı sadece 2.2 KW olur. Güneş enerjisi kullanıldığında bu masraf do ortadan kalkar. Bu, 24 saatte 240 bin litre su demektir. Bu da yaklaşık 1500 evin su ihtiyâcina tekabül eder. Yöntemi geren çokluk ta ve yerlerde kullandığımızda da, çölleşmeye engel olmaya başlarız. Tesislerin kurulma mâliyeti ise, kuraklık ve susuzluk konu olduğunda, para ile ölçülmemelidir. Değeri hayattır!
Şâyet bu önlemler bugünden alınmazsa, felâket oluştuktan sonra alınması hiçbir işe yaramayabilir. Akılcı olan ve varlığımızın garantisi olan yöntemleri, her ne pahasına olursa olsun, zamanında almak en doğru harekettir. Aksi de cehâlettir.
Bu nedenle yukarıda önerdiğim, nehir sularını geri alma yönteminin uygulanmasının, bütün Dünyâda er geç kaçınılmaz olacağına eminim. Ümidim, geri dönülme noktası geçilmeden yapılmaya başlanması.
Biz kendimizi hâlâ suyu bol sayılan bir ülke olarak düşünsek te, gerçek o değil. Süratle kuraklığa doğru koşuyoruz! Ülkemiz birinci derecede kuraklık kuşağında! Geri dönüşü olmayan noktaya çok yaklaştık!
Bu suların tamamını barajlarla denize dökülmelerini önlemek bugün için gerekli görülmüyor. Ancak sular tam denize dökülmeden evvel, bir kısmının geri pompalanmaması için bir neden yok.
Kuraklığı önlemek için geleneksel ağaçlandırma, tasarruf, erozyonu engelleme, pis suları tekrar kullanma gibi yöntemler devamlı olarak yapılmalı. Amma onlar bu çölleşmeye engel olacak yeterlikte değil. Çünkü sorun kendimizden kaynaklandığı kadar, küresel ısınma ve yer yer iklim değişiklerinin olduğu, kuraklık bölgesi içinde olmamızdan da kaynaklanıyor.
Çare, denizlere dökülerek ziyan olan nehir sularının bir kısmını ziyan etmeden kullanmayı, ivedilikle uygulamaya başlamaktır.
Boşalan barajlarımız ve Polatlı kum fırtınası bize canlı bir uyarı olmalı! Kum fırtınaları çöllerde olur!
Column: 3
Son Yorumlar