Bodrum’da yaşamak!

İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerin  gürültüsünden, karmaşasından, trafiğinden, hayatın yıpratıcı akışından kaçmak isteyenler, Ege sahillerine, özellikle de Bodrum’a taşınmak istiyorlarmış. İmkânı olanlar için akıllıca bir seçenek. Zaten birçoğumuzun da yapmış olduğu bu. Kapağı buraya atarak sıhhatimizi geri kazanmak.

Buyurun gelin. Başımızın üstünde yeriniz var. Bu ülke hepimizin olduğu gibi, Bodrum da benim gibi yıllardır burada olanlara ayrılmış değil. Gelin, sizi bağrımıza basalım. Gelin, siz de Bodrum’lu olun. Nekadar çok olursak okadar iyi olabilir. Belki!

Hayatlarında bu önemli değişikliği yapmayı düşünenlerden beklentimiz:

Geldiğinizde, burasını geldiğiniz yere benzetmeye çalışmayın,

Bodrum’un bıraktığınız yerden değişik olduğu için geldiğinizi unutmayın,

Şayet olduğunuz yerdeki şartları va yaşamı burada da bulmak, görmek, yaşamak istiyorsanız, oturun oturduğunuz yerde, gelmeyin.

Anlatayım:

Bodrum, birçok nedenle yok olma yolunda. Şuursuz aşırı gelişme, rant’a kurban edilen doğa, çirkinleşmeye başlayan yapılar, büyük illerden gelen trafik canavarları, Bodrum’u Bodrum olmaktan çıkarmak için, âdeta çabalıyorlar. Hemcinsine, yöreye ve doğaya saygısız, duyarsız hareket edenler, sosyal yapıyı da bozuyorlar. Büyük bir olasılıkla onlar gerçek Bodrum’u hiçbir zaman tanımadılar ve geldikleri yerlerden kaçtıkları gibi, burası bozulunca buradan da kaçacak ve başka bir  inciyi bozmaya yönelecekler.

Yeni yayınlanan kitabım Bodrum Nereden, Nereye (Bodrum, Oasis İmge kitapevi, Sözcü kitabevi, Omni.com), bu konuları ve nedenlerini kapsamlı olarak inceliyor.

İlk geldiğim 1974 yılında, Bodrum’da polise pek rastlanmazdı. Jandarma ise ancak askerlik şubesinde görülürdü. Bodrum’da hırsızlık yoktu ve ağır suçlar hemen hemen olmazdı. Daha eski yıllarda zaten ne polis ne jandarma bulunurmuş. Hatırlayanlar, bir tek cinayet olduğunu ve onun da aklı bozuk biri tarafından kazara yapılmış olduğunu söylerlerdi.

70’li yıllarda bile kilit kullanılmazdı. Evlerin ve dükkânların kaplarında kilit yoktu. Dükkânından ayrılan, orada olmadığını belirtmek için kapıya bir sicim bağlardı. İş yerlerinde kepenk, ev pencerelerinde demir parmaklık bilinmezdi. Hayat okadar huzurlu, yavaş ve sakindi ki, başka hiç bir yerde bunu gören ve yaşayan olmamıştı. Doğasının güzelliği, havasının temizliği ve yaşamının özelliğne bir de yerlilerinin hoşgörüsünü eklediniz mi, burası gerçekten bulunmaz ve eşi olamaz bir yerdi. Bodrum sanki fânus içinde korunmuş bir cennet benzeri idi.

Sonra bizler gelmeye başkadık. Beraberimizde, şuursuz yapılaşmayı, rant için yozlaşmayı ve sömürüyü getirdik. Yavaş yavaş inşaat arttı, işçiler çoğaldı, fazla gelince işsizlik oldu, çaresiz kalanlar hırsızlığa başladı. Kapılar kilitlendi, dükkanlar kepenklendi, pencereler parmakılarla kapandı. Biz evelerimizde hapishanede gibi yaşamaya başladık. Yollar dar geldi, yollar açıldı, onlar da yetersiz olmaya başladı, trafik sorunları çıktı, kazalar arttı. Mağzalar çoğaldı, reklam kirliliği aldı yürüdü. Daracık yollarda, köylerden geçerken sürat yapan, olur olmaz yerlere park ederek yolları tıkayan saygısızlar, huzuru bozdu.

Bodrum süratle başka yerlere benzemeye başladı. Rant düşkünleri ve düşüncesizler, Bodrum’u değiştirmeye başladılar. Hâlâ da bu yolda yürüyorlar. Bindikleri dalı kestiklerinin farkında değiller.

Onun için derim ki:

Geliniz,

Bodrumu gerçekten tanıyorsanız, beğeniyorsanız ve koruyacaksanız, geliniz,

Geliniz ki beraberce Bodrum’un Bodrum’luktan çıkmasını durduralım,

Ege ve akdeniz’in bu bulunmaz incisini kurtaralım.

Çünki bu akıllıca olur ve hepimize yarar. Esnafına da, yatırımcısına da yarar. Kalıcı, temelli, doğru yönde ve yerde gelişme, istikrarlı kazanç sağlar. Zaten Bodrum’un yozlaşmasına neden olan bizler, bunu yapmayı Bodrum’a da, onun yerlilerine de borçluyuz.

Gelin, beraberce, yapılan bozgunu düzeltelim, bu cevheri tekrar bu ülkeye de, Akdeniz’e de, Dünyâya da kazandıralım.

Gelecek yazılarımda Bodrum’u nasıl kolayca, rantçılar dahil, herkeze faydalı olacak şekilde kurtarabileceğimizi anlatacağım.

About The Author