Millet, Ümmet, Terör
“Dinler aynı noktada birleşen farklı yollardır. Aynı amaca ulaşacak olduktan sonra, ayrı yollar seçmenin ne önemi olabilir.” Mahatma Gandhi
Ortadoğuda Arap yarımadasındaki ülkelerin aşiret yapısını aşıp ülke boyutuna yaklaşanları olmuşsa da, yapılarının bir millet için gereken birleşime erişmedikleri görülür. İstisna olan, Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünün ardından yaratılan Türkiye Cumhuriyetidir.
Üç semavi din üzerinde yapılan yorumların, ortaya atılan fikirlerin hangi kaynaklara ve ne gibi kaynağa dayandığına, dikkatle bakılması gerekir. İnternet ortamında dolaşan bilgilerde çok büyük yanıltmalar ve yanlışlar var. Bu ortam birçok konuda doğruya erişmek için yeterli değil.
Halbuki din konusunda da, bilginin doğru olması çok önemli. Kur’an şöyle diyor: “Eğer doğru sözlü iseniz, bana ilimle haber verin”, (Kur’an 6/143, Yaşar Nuri Öztürk, İmamı Azam, sayfa 448). İlginç olan Kur’an ın körü körüne inançı değil, ilim’i ve tabii, bilim’i esas olarak kabûl etmiş olmasıdır.
Tuhaftır ki uygarlığın en yaygın olması gereken 21. Yüzyılda, bırakın Ortadoğu’yu, en ilerlemiş Batı ülkelerinde bile yapılan konuşmalarda, yazılan yazılarda, gerçeklerden çok uzak sunumlar görüyoruz. Büyük bir olasılıkla kendi din kitabını bile anlayabilecekleri bir dilde okumamış olanlar, din hakkında, çok zaman da başkasının inancı veya din’i hakkında yorumlar yapmak, sonuçlar çıkarmak cehaleti içerisindeler.
İnanç, nekadar az bilgiye dayanırsa, okadar çok dogma’ya yaklaşır. Gerçek inanç, bilgilendikten sonra erişilendir. Öncelikle, bir inanca sahip olmak için insanın doğumdan gelen inancı körü körüne devam ettirmesi hernekadar olagelen bir durum ise de, felsefî olarak yeterli değil. Yeterli olmak, seçim yapabilmek için, öncelikle sorgulama ve karşılaştırma bilgisine erişmek şart. Yani başka inançları da incelemiş olmak lazım. En azından kendi dininin kitabını, bunun hakkında yobaz olmayanların yazmış olduklarını, örneğin Karen Armstrong gibi tarafsız sayılabilecek yabancı bilimciler tarafından yazılmış olanların okunması gerekir.
Bu kapsamda Müslümam âlemi nekadar şanslı olduğunun farkında değil. Emevilerden başlayarak Abbasilere uzanan devirde İslam’ın kurallarına ve gerçeklerine yapılan değişiklikleri en iyi açıklayan bilgin,ne mutlu ki hayatta. Yaşar Nuri Öztürk günümüzün yobaz olmayan en bilgin ilahiyatçısı olarak, kırktan fazla kitabıyla, herkezin erişebileceği derin bilgi kaynağı. Çağın aydını onun kitaplarını okumadan, en azından Allah İle Aldatmak kitabını okumadan, yazı yazmak, konuşmak bir yana, kendi kişisel düşüncelerini bile oluşturmamalı. İnançları birbirleriyle kıyaslamamalı.
Müslümanlığın gerçek yönünü Müslümanların çoğu nekadarı biliyor ki, ona karşı yanlış sonuçlara varan Batı’yı kınayalaım! Batı’nın bu yönde bilgili olmadığı doğruysa da, bunun kusurunu sadece Batı’ya yüklemek yanlış olur. Radikal Müslümanların kendi aralarında yaptıkları çatışmaların ve sergiledikleri yaşam tarzlarının da, duruma yardımcı olmadığı kesin. Aydınımız önce kendisini bilgilendirmeli, sonra da Batı’ya, gerektiği yerde, gereken bilgileri açıklamayı, öğretmeyi başarmalı. Her dinde olduğu gibi bu görev de her toplumun aydının sorumluluğu.
“…. Terör’ün nedeni ortadan kalmadıkça hiçbir başarıya erişilemez. Batı, Müslüman ülkelerden olan çıkarlarını demokrasi kısvesinde saklayarak demagoji yapmakta devam ettikçe, terör büyüyecektir….” Bu satırlar 01 Ağustos 2006 yılında çıkmış bir yazımdan alınma. O zamandan beri terör arttı ve sekiz yılda en az dörde katladı. Aynı yazıda “Terör, memleketler imha edilerek önlenecekse, acaba kaçtanesini yok etmemiz gerekecek? Bunun cevabını İsrail ve Batı verebilirmi?” diye sorgulamışım. Görülüyor ki sorumun yanıtı Irak ve Suriye’nin de parçalanmasıymış! Yayınlanan harita hatırlanınca, sıranın kimlere geldiğini tahmin de zor değil!
“Barışa giden yol yoktur. Barışın kendisi bir yoldur.” Diyen Gandhi’nin sözünü hatırlayıp, savaş yolunda olan Batı, barıştan nasıl konuşabilir (?) diye sorgualmalıyız.
Batı terörü silahla önlemeye çalışacağına, milyarlar harcayarak bombalar yağdıracağına, Ortadoğuda okullar, hastahaneler açmalı, iş imkânı yaratmalı. Bilim, ilim ve eğitim ile fanatizmi, cehaleti yok etmeye çalışmalı. Eğitim ve bilim, uzun vadede terörü önlemek için de, en önemli bir silah olur.
Terör artışta iken, Batı’nın terörün nedenlerinden hiç bahsetmemesi, tamamen mantığa aykırı. Bu aykırılık içinde mantık, ancak bu mantıksızlığın yarattıkları onların gayesi ise, mantıklıdır.
Cumhuriyet gazatesinde yayınlanmakta olan seri yazım, Uygar ülke yönetimlerinin var olmadığını irdeliyor. Terör’le savaş yolunda büyük para güçlerinin kuklası olan yönetimlerden hayır gelmeyeceğini biliyoruz.
Her çağda olduğu gibi, bu konuda da, kapitalist emperyalizme karşı durabilecek, evrenin aydınları ve onları takip edecek halktır.
Bu acîl gereksinimi onlara anlatacak ve onları uyaracak olan da, varsa (!), aydın basındır.
Turgut A. Karabekir, Y. Mimar, AIA
Son yorumlar