Aziz Nesim haklı mı?

 

Kolaylıkla uyutulan, çabucak unutan ve uyutulmanın rehâvetinde gerçekleri duymayan bir toplumuz.

İçte, AB’ye girmemiz için gerekli diye uyutulurken, örgütlenme yol aldı, sadaka toplumu olduk. Dışarıdan, -AB’ye girmeniz için gerekli diye uyutulup, tavizler verdik. Bir yandan da, -Nasıl olsa sizi almayacağız dediklerinde bile, – Ancak öyle adam oluruz, bu yolda yürümeliyiz diye uyutulduk.

Gayenin örgütlenmeyi geliştirmek için zaman kazanmak olduğunu anlayınca, suçlu olmamak için hatamızı unutuverdik. AB’ye girmezsek olmaz diyenler yok olurken, geride kalan memleketin değişen yüzü, yapısı ve yaşamı oldu.

Türban kemiği arkasında kaleler bir bir işgal edilirken, yasak türban da heryere giriyor. Nihayet bıtkınlık yerleşti, onu da unutmak üzereyiz. .

TSK var, -Nasıl olsa Cumhuriyeti korur, diye uyutuluyoruz. Yakında TSK kalesi de düşerse onu da unutuveririz, iş kolaylaşır.

ABD özelleştirme şarttır dedi, varlıklarımızın yabancılara satılmasını seyrettik. Bağırdık çağırdık, birkaçını durdururken onlarcası satıldı, sonra karşı çıkmayı bile unuttuk. Satışlar artık baş haber değil. Tarım battı, Kobi’ler battı, borç katlanırken, faiz ineğinin lazım olduğuna uyutulduk, gerçekleri duymak istemiyoruz.

Muhalefet sade yapılanı kınamakla olmaz dedik, -Muhalefeti yıkmak istiyorlar dendi, uyutulmaktayız. Hâlâ halkın desteğini almış, dışarıya bağımsız bir muhalefet yok. Muhalefetsiz halkın sesini etkinliğe geçirmenin başka yolu da yok. Ana muhalefet yenilenmeli çağrısı horultular arasında yok oluyor. İkiye bölündük, uçurum büyüyor. Hâlâ uyuyoruz, hâlâ unutuyoruz.

Bu olanlardan sonra Aziz Nesim haksızdı diyebilirmiyiz?

 

CHP genel kurul toplantısına az kaldı, kampanyaya bile yer yok. Yeni başkan adaylarının bile sesi cılız. Kapıları tutanlar içerisini göstermiyor. Sol ölürken, emperyalistler kazanırken, onlar hâlâ kapının önünde duruyorlar.

Uyumak, unutmak nekadar rahat, boğazlansak da farkında olmayız.

Deniz Gezmişler boşuna öldüler. 36 yıl geçti, hâlâ uyutuluyoruz, uyuyoruz, unutuyoruz.

Çıkarlar bir yana bırakılmaz, halk sesini çıkarmaz, hukukunu ve söz hakkını kullanmazsa, muhakkak bir uyutan çıkacaktır.

Bukadar uyumaya, uyutulmaya ve unutmaya razıysak, zaten ölsek de fark etmez!

About The Author