Su alan gemi

 

Bir gemi düşünün; içindekilerin yarısı ellerinde matkap, kendileri de içinde olduklarını düşünmeyerek, tekneyi devamlı deliyorlar. Diğer yarısı delikleri tıkamak için uğraşırken, büyük bir kısmı da nasıl olsa batmayız diye seyrediyorlar.

Su gittikçe yükseliyor. Suyu durdurmaya yetişemeyenlerin tek ümidi, batmaması için teknenin dışından omuz vermiş olanlar. Onlar dayandıkça batma belki önlenebilecek. Delik tıkayıcıların başını çekmesi gereken, tekneyi omuzlarıyla taşımaya çalışanlara, -Ellerinizi yıkayında gelin diye sesleniyor. O da batan teknenin içinde olduğunu unutuyor. Kendi düşüncesi herşeyin üstünde. Tekne su almakta devam ediyor.

Türkiyen’nin Atatürk’ten kalma yadıgârı TSK, canını, kanını vererek vatanın bütünlüğünü korumak için, herkez sıcak evlerinde hayatını devam ettirirken, karlar içerisinde, ateş altında savaşıyor. Vazifesini dünyaya örnek olacak bir başarı ile tamamlıyor.

Diğer yanda yıllardır vazifesini yapamamış, iç hizplerle değerli taraftarlarını kaybetmiş, gene Atatürk’ün yadigârı olması gereken ana muhalefet partisi var. Delikleri tıkayıp, geminin batmasına mani olacağına, tek yardımcı TSK’ya dil uzatıyor. Tekne su almakta devam ediyor.

Bağımlı basın, fırsattan istifade olayı ölçüsü dışına çıkarıp, esas gaye olan TSK’nın yıpranmasını körüklüyor. Hür olması gereken basın da, onlardan çok da farklı hareket etmiyor.

ABD memnun. Hemen fırsatı kullanıyorlar: -Çözüm yanlız askeri yöntemlerle olamaz, PKK ile anlaşmalısınız!, diyor.

Nasıl olsa batmaz diyen halkın, birkısmı hâlâ uykuda, diğerleri çaresiz yardımsız, yön arıyor. Dayanacakları, destekleyecekleri bir muhalefet yok. CHP vazifesini yapacak yapıya gelmedikçe, yenilenmedikçe, olabileceğini gösteren bir ışık yok.

Emperyalistler, ılımcılar, hepsi memnun. Gemi batıyor, diğerleri seyrediyor.

Bekleyecek vakit de yok, yenilemeyi gerçekleştirmekten başka yol da yok.

 

 

 

About The Author