ABD’nin Irak oyunu

Turgut A. Karabekir, turgutk@gmail.com,

Cumhuriyet gazetesi, Strateji ilavesi, Sayfa 4, 10 Eylül 2007

 Almanların Musevi soykırımından zorlukla kurtulan Macar bir ailenin çocuğu Dr. George Friedman, Amerikan’ın en saygın politik ve staratejik analizcilerinden birisi olarak tanınır. Bağımsız Stratfort  istihbarat araştırma servisinin CEO’sudur. Tutucu bir Cumhuriyetçi olarak bilinen Friedman, 27 Ağustosta çıkan makalesinde ABD’nin Irak’tan çıkş senaryolarını dile getiriyor. Milli istihbarat tahminlerine dayanarak, tutabilecek üç ayrı yolu inceliyor:

  • Statüko ile Irakta kalmaya devam,
  • Belirli bir plan altında yavaş yavaş askerlerin çekilmesi,
  • En kısa zamanda askerlerin tümüyle çekilmesi.

İran bir süre önce Bağdat’ta oluşmasına çalışılan Şii ağırlıklı bir hükümet ile yaşamaya razı olarak ABD ile işbirliğinine girmek üzereydi. Fakat ara seçimlerden sonra Bush yönetiminin orduyu daha da kuvvetlendirebilme sürprizinin hiçbir olumlu sonuca varmaması, İran üzerinde olan baskıyı kaldırdığından, artık ABD ile çalışmak zorunda hissetmiyor. Bush yönetimi ise herhangi bir şekildeki çekilme sonunda yaratılan boşluğun, Bağdat’ta, karştı olan bir Sunni tehlikesine karşı, İran tarafından doldurulacağını savunuyor. Friedman devamlı olarak ordunun Irakta kalmasının da ABD’ye çok ağır malî yük getireceğini ve yılda 1000-2000 ABD askerinin ölmesiyle devam edebileceğinin, çoğu demokrat ve bazı cumhuriyetçiler tarafından desteklenmeyeceğinden, bu yola şüpheyle bakıyor.

Günün en çok konuşulan çekilme şekli olan ikinci şık için, en az bir yıl süreceği düşünülürken, Bağdat’ta güvenilir ve asayişi sağlayabilen bir hükümetin olamadığı ve olamayacağı da kabul ediliyor. Bu şartlarda da Friedman, çekilme sırasında ABD askerlerinin sayısının gittikçe azalmasından, saldırılara karşı koyma gücünün de azalacağı, ve ters orantılı olarak saldırganların daha etkin olabilecekleri nedeniyle, bu senaryonun kötü sonuçlar vereceğini söylüyor.

Üçüncü senaryoda ise, 160 bin askerin çabucak çıkarılamayacağı, ve ordunun emniyetini sağlamak için ciddi bir düzen yapıp, araç ve gereçlerini geride bırakarak çekilmeye çalışılması düşünülüyor. Friedman böyle bir çekilmenin diğerlerinden daha uygun olabilecğini söylerken, Irak’ı kendi kaderine terke etmekle yaratılan boşluğun, Türkiye müdahale etmediği takdirde, İran tarafından doldurulacağına uyarıyor. İran’ın Irak’da, bilhassa Sunni ve Kürt’lerden tepkiyle karşılaçacağını, fakat çok sayıda can kaybının ABD’nin ölçülerinde değerlendirilmeyeceğini, gayelerinin daha milliyetçi olduğundan, başarılı olunacaklarını vurguluyor. Böyle bir istilaya Arap yarımadasında kimse tarafından karşı koyulamayacağını ve İran’ın eski düşmanını alt etmenin yanında, bütün Petrol kaynaklarını kontrole alabileceğini dile getiriyor.

Bu da bize Şah zamanında ortaya çıkan senryoları; İran’ın bütün arap yarımadasını kolayca ele geçirmesini ve kısa zamanda New York, dolayısıyla dünya borsalarını batırmasını hatırlatıyor. O zaman Şah düşürülmüştü, şimdi de tampon bölge/ülke yaratılıyor.

Dr. Friedman, ABD’nin Irak’a girme gayesinin petrol kaynakları olmadığını(!!!!) söyleyerek intelekte hakaret etmiş olup, yeni bir gaye(!!!!) oluşturulmasını ve bunun da İran’ın ilerlemesinin durdurulması olmasını öngörüyor. Bunu gerçekleştirmek için de, ABD ordusunun ani bir çekiliş yaparak bir kısım askerini İran sınırı boyunca, devamlı bir yerleşime sokmasını, geri kalanını da çıkartmasını öneriyor. Ayni zamanda da bunun bir reçete olmadığını ve diğer üç senaryonun başarısız olacağı anlayışında, geyelere(!!!) yakın olan bir alternatif olarak alımlanmasını söylüyor.

Yukarıdaki fikirlerin tercümesi şudur:

  • ABD hiçbirzaman Iraktan tamamiyle çıkmamalıdır,
  • Irak’ta yerleşim bölgelerinden çıkmalı, fakat İran sınırı boyunca kolay korunabilecek yeterli bir alanda, İran’ın ilerlemesini durduracak büyük bir askeri güç olarak yerleşmelidir.

Dr. Friedman’in söylemediği husular ise en az söyledikleri kadar önemlidir. Onların da tercümesi şudur:

  • İran’ın Arap yarımadasında güçlenmesi İsrail’in varlığını tehlikeye sokar,
  • İran’ın ilerlemesini durdurmak için Türkiye kullanılamadığı takdirde,
  • İran’ın ilerlemesi durduruldukça, Irak’ın geri kalan kısmının ne olacağı mühim değildir,
  • Üçe bölünmüş bir Irak içinde ABD’ye bağlı olarak bağımsızlığını meşrulaştıracak Kürt devletinin, Kerkük ve Musul petrol kaynaklarını kendisiyle beraber elinde tutması yeterli olacaktır,
  • İran sınırında ABD işgalinde tampon bölge yaratılması ve ABD ordusunun Ortadoğuda etkinliğinin devamı, İsral’in korunmasını sağlayacaktır.

Geniş kapsamlı yazısında bu senaryolar içinde dile getirilmeyen hususlar da şudur:

  • Türkiye ve Kuzey Irak Kürt bölgesi sorunları,
  • Türkiye, Kerkük ve Türkmenler sorunu,
  • PKK ve K. Irak Kürtleri ilişkileri,
  • İsrail ve Irak/İran sorunları,
  • Rusya ve Çin’in bölgede ele geçirmeyi hedefledikleri çıkarları.

Yukarıdaki hususları Dr. Friedman’ın dikkatine getirdikse de henüz bir yanıt alamadık.

Ortadoğu keşmekeşinin kaçınılmaz sorunlarını oluşturan bu konuların kapalı geçilmesinin, ABD kamu oyunun eksik bilgilendirilmesi ve işgalin devamının meşru gösterilmesi gayreti olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Dr. Friedman gibi birikimi olan, saygın ve bilgili bir analizcinin bu hususları bilmemesi olanaksızdır. Acaba senaryolar bir mesaj mı vermeye çalışmaktadır?

Dr. Friedmen’ın 29 Ağustosta çıkan yeni makalesinde, İran’ın Saudi Arabistan’a, beraberce Irak’ın yönetimini üstelenmelerini önerdiğini bildiriyor. Bu gelişmenin evvelki yazılardan tamamen bağlantısız olduğunu düşünmek safdillik olur. Friedman tekrar, İran’ı durdurmak için Türkiyenin devreye girmesinin çok etkin olacağını dile getiriyor.

ABD’nin Irakta tamamen başarısız olduğunu da düşünmek de doğru olmaz. Gayenin İsrail’in güvenliğini sağlayacak tampon bölge/Kürt devleti yaratıp, orada yerleşmek ve en zengin petrol kaynaklarını başkaları kontrolüne kaptırmamak olduğu kabul edilmelidir. Bu çerçevede Irak’ın kendi beçeriksizliğiyle parçalanması da, varılmak istenen sonucun kendiliğinden oluşmasıdır.

ABD’nin bölgeyi tamamen bırakmayacağına olan inancımız devam ediyor. Yapılan konuşmalardan, yazılan yazılardaki kasıtlı veya kasıtsız kaçırılmış sözlerden, gelişmelerin bu yönde olacağında şüphe kalmamıştır. General Petraeus geçen günki konuşması sırasında “Şayet ordunun birkısmının çıkması gerekirse” sözünü ağzından kaçırması da bunun diğer bir göstergesidir. ABD’nin ekonomik ve staratejik çıkarları bölgeyi kontrolü altında tutmaktır. İsrail’in emniyeti, Irak harbi nedeniyle artan radikal İslam’ın, gelişmiş, örgütlenmiş, ve Cihad yaratılmış olduğundan, eskisinden daha tehlikeli durumda, ABD’nin İsrail’i yanlız bırakması düşünülemez.

Türkiye bu gerçekler ışığında:

  • Stratejik ortaklık martavalından arınmalı,
  • Emperyalizmin saflarından uzaklaşmalı,
  • İran, Rusya ve Çin kartlarını oynamalı,
  • İncirlik üstünü masaya yatırmalı,
  • ABD ordusunun çıkışındaki istekleri çıkarlarımıza uygun olarak değerlendirmeli, (1)
  • Hazer bölgesi ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeli, ve ŞİÖ’ne girmeye çalışmalı,
  • İvedelikle kendi çıkarlarını belirlemek cesaretini göstermelidir.

Bunlar Türkiye’nin elindeki doğal hakklarıdır ve meşru kozlarıdır.

 

Evvelki analizlerimizde de vurguladığımız gibi (2), Türkiye şu veya bu sebepten Irak keşmekeşine sokulmaya çalışılmaktadır. Bilinmesi gereken, Ortadoğudaki ABD çıkarlarıyla Türkiyenin çıkarlarının ters düşmesidir. Altmışiki yıl önce, ABD’den İnönü’ye söylenen “Yemi yutan balığa, Tekrar yem verilmez” sözünü unutmamalıyız. Bu nedenlerle:

  • Türkiye kendi sınır haklarını korumanın dişında hiçbir girişme kapılmamalıdır.
  • Komşularımızla olan gerçek ve devamlı olacak ilişkilerimizi, geçici çıkarlar nedeniyle yıkmamalıyız.

 

Dip notlar:         1- 30 Temmuz 07’de çıkan yazım.

2- 19 Şubat 07’de çıkan yazım.

 

 

About The Author