ABD Irak’tan nasıl çıkacak

Cumhuriyet gazetesi, Strateji ilavesi, Sayfa 18, 30 Temmuz 2007

Demokrat ağırlıklı ABD Kongresi, Irak’taki ordusunun 2008 Nisan’ına kadar tahliye edilmesi kararı aldı. Henüz karara uyacağına dair bir açıklama yapmayan Bush yönetimi, General Petraeus’un Eylülde vereceği raporu bekliyor. Temsilciler meclisi ve Senato, bölgeyi tamamen bırakmanın ABD çıkarlarına aykırı olduğunu bildiği halde, oluşan masraf ve dökülen kanlara karşı halk tepkisi gitgide arttığından, yaklaşan seçimler nedeniyle konuyu politikaya dönüştürüyor. Ordunun, bölgenin enerji kaynaklarını kontrolde tutabilmek ve bu üstünlüğü Rusya ve Çin’e kaptırmamak için orada kalması gerektiğini biliyorlar. Yayınlanan karar, Irak’ta emniyeti sağlamak için kalacak orduya olan gereği, Bush yönetiminin kanıtlaması şartını koşuyor. Yani ordunun Irak’tan tamamen ayrılmaması için gereken açık kapıyı bırakıyor.

09 Temmuz tarihli gazetelerde ABD ordusunun Irak’tan, Türkiye güzergâhı üzerinden çekilmesinin düşünüldüğü bildirilmekteydi. Haber, evvelce eleştirilere neden olan Huston İnstitude senaryosu yazısı etkisinde, gene dolaylı olarak bir alıştırma ile karşı karşıyamıyız sorusunu akla getiriyor.

Yazı, Türk yetkililerin Amerikan ordusunun Türkiye üzerinden çıkarılmasına hazırlıklı olmaları gerektiği mesajını veriyor. Bu düşünceyi de   New York Times makalesine bağlıyor. Makalede Kürt topraklarının çıkış için uygunluğunu, Türkiye’nin üsleri ve limanları kullanılırsa, geri çekilmenin daha hızlı ve güvenli olacağını belirtiyor. Türkiye’nin, her zaman aynı kararlılığı göstermeyen bir müttefik olduğu, ancak diğer ülkeler gibi o da, savaş sonrasının yüküne omuz vermenin “kendi çıkarına olduğunu anlamalıdır UYARIsını” yapıyor. Yorumlar ise; ABD’nin Irak’tan çekilmesinin Ankara ile Washington arasında Türkiye’nin üs ve limanlarının kullanımıyla sınırlı bir pazarlıkta kalmayacağını, ABD’nin çekilmesi ardından, Irak’ta iç savaşın yayılarak sınırlarımıza dayanmaması… Sünni-Şii çatışmasına, Kürt-Arap, Kürt-Türkmen çatışmasının eklenmemesi… Kerkük’ün statüsünün böyle bir çatışmayı beslemeyecek şekilde düzenlenmesi… Türk yatırımcıları için verimli bir bölge olan kuzeyin kaosa sürüklenmemesi… Buradaki PKK varlığına son verilmesi… Bunları içerecek bir Irak pazarlığı, Türkiye için, 1 Mart tezkeresi öncesi pazarlıktan daha kritikt olacağını da dile getiriliyor.

16 Temmuzda Milliyet’te çıkan diğer bir yazıda da, ABD  Kongeresinden bekleyen Ermeni sözde soykırımı önergesi hakkında; “Tasarı karşıtlarının son günlerdeki spesifik argümanı ise, ‘Irak’tan geri çekilirken, Türkiye’nin üs ve limanlarını kullanmamız gerekecek. Tasarı bunu tehlikeye atar; Türkiye’nin K. Irak’a müdahalesine karşı telkinimizi de zayıflatır’ şeklinde” olduğu aktarıldı.

Bu haberler seçimlerle meşgul basınımızda gereken alakayı görmedi. Bu da akla, haberin zamanlamasının kasıtlı olup olmadığı sorusunu getiriyor. Emekli bir Diplaomatımızın 14 Temmuzda Hürriyet gazetesinde çıkan makalesi konuyu ele aldı. Gazetenin ve sayın diplomatımızın olağan yaklaşımları çerçevesinde, alıştırma yöntemlerinin devam ettiğini de akıllardan çıkarmak güç.

Yazı,160 bin ABD askerininin ve gerçelerinin ancak Türkiye üzerinden emniyetli olarak çıkabilecekleri tezini kabul etmiş görülüp, hayır demememiz gerektiğini vurgularken; ABD kendinden fazla bölgeye zar vermiş olsa da, bir müttefike “ne halin varsa gör, benim topraklarımdan ve limanlarından askerlerini tahliye edemezsin” demenin zor olacağını belirtiliyor. ABD’nin, Irak’tan çekilirken Kuzey Irak’ta bir üssü elinde bulundurmaya devam edeceğinden bahsedildiğini, Ortadoğu için Irak’ın bütününde kurulamayan demokratik modelin şimdi Kürt bölgesinde denenmesini önerenler olduğunu belirterek, Türkiye’nin Kürt yönetimini güçlendirecek ve güvenliğini garantileyecek formülleri dikkatli bir diplomasiyle önlemesi gerektiğini öneriyor. ABD, Irak’tan çekilirken belki de Türk üslerinden de daha fazla yararlanmak isteyebileceğini söyleyerek, Kuzey Irak’ta üsten vazgeçilmesi şartıyla bunu kabul etmek olasılığını sorguluyor.

Bu yaklaşımda, ABD ordusunun bizim üstlerimizden daha fazla yararlanmaktaki sakıncaları düşünülmüyor. Bu ülkenin Irak’ta yarattığı keos, PKK’yı görmemezlikten gelmesi, hâlen K. Irak’da büyük bir havaalanını ve üssün inşa edilmekte olduğu unutuluyor. Doğu bölgemize olan tehdit ve tehlikeler ışığında, BOP’nı uygulamak çabasında olan, hâlâ Lozan antlaşmasını imzalamamış bir ülkenin ordusunun topraklarımızda etkinlik göstermesinin egemenliğimize olan büyük riski ise unutulmamalıdır.

New York Times yazısında, 1 Mart tezkeresini ret eden ve İncirliği kapatmayı düşünen bir Türkiye’nin, Amerikan ordusunun tümünün topraklarımızda kısa bir süre için bile bulunmasını kabulleneceğini düşünülmesi cürretkarlıktır. Hele bunun PKK ve sınır sorunlarının, ilerideki ekonomik çıkarlarımız öne sürülerek îma edilmesi bir tehdittir. Kongre tarafından Ermeni önergesini geçiktirmek pazarlığına alet etmek ise utanç vericidir. Bugün Türkiye’nin içine düşürülmüş olduğu aczin kanıtıdır.

Bizce yazının tercümesi: Şayet topraklarından geçmeme müsade etmezsen ben de senin PKK sorunu çözmem, Kürt ilişkilerini olumlu yola sokmam, ekonomini batırırım, önergeyi geçiririm TEHDİTidir.

İma edilen ekonomik çıkarlarımız ve yapay ekonomimiz, Türkiye’nin bütünlüğü ve egemenliği yanında solda sıfır kalır. Yazılardaki hoşgörülere katılmak çıkarlarımıza aykırıdır. Türkiye’nin egemenliğini tehlikeye sokacak hiçbirşey pazarlık konusu edilmemelidir.

Seçimlerden sonra oluşacak hükümet kim olursa olsun, Türkiye’nin evvela bütünlüğünün ve egemenliğinin, sonra da çıkarlarının korunmasında halk ve ordu ısrarlı olacaktır.

Türkiye, ABD gibi uzun ve  sanal-olumlu ilişkilerde bulunduğu müttefik karşısında ancak söz sahibi olduğunu gösterdiğinde, hem ilişkilerini olumlu olarak koruyabilecek, hem de kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilecektir. Başkalarının dileklerine boyun eğenler, ne ilişkilerini koruyabilir ne de çıkarlarını.

ABD’nin en az 40,000 askerinin K. Irakta uzun yıllar kalacağı şüphesizdir. Geri kalan 120,000 askerin ve gerekçelerinin nereden ve nasıl çıkarılacağı büyük bir sorundur. Biliyoruz ki; 1842 Afganistan’dan çekilen 16,500 İngiliz asker ve sivillerinin iki hafta sonra yanlız bir tanesi canlı olarak Celalabat’a vardı, 1988 de SSCB on yıl kaldıkları Afganistandan çekilirken savaşmak zorunda kalarak canlarını zor kurtardılar, birçok malzemeyi bırakarak kaçtılar, ABD Saygon’dan çekilirken tam bir hezimete uğradı, dakikalara dönüşen bir aceleyle gizli belgelerini bile geride bırakarak kaçtı. Şimdiden kendisine karşı dört değişik gurup tarafından yönlendirilen saldırılar ışığında, ABD’nin Irak’tan çekilmesinin zorluğu bellidir. Bunun için de nekadar endişe edilse azdır.

Türkiye yukarıdaki yazılardaki yorumlar benzeri bir TALEB’i ret etmelidir. Türkiye ancak kendisinden önşartsız bir ‘YARDIM’ isteğini inceleyebilir. Bunu yaparken de beklentilerimiz öncelikle:

  • ABD ordusunun geride bırakacağı gerekçelerin K. Irak’a ve PKK’nın eline geçmemesini garantilemesi,
  • Bir anda 4,000 den fazla askerin topraklarımızda bulunmaması,
  • Çekilmenin doksan güde tamamlanması,
  • Bu sürede, hiçbir Ortadoğu ülkesine askeri bir harekatın bizim üzerimizden yapılmaması,
  • Yollarımıza, limanlarımıza, hava alanlarımıza olagelecek tahribatın peşinen fazlasıyla ödenmesi,
  • Türk karşıtı ve bölücü örgütlere doğrudan veya dolaylı yardımların her yerde kesilmesi,
  • Bölgenin etnik yapısının-Türkmenlerin haklarının ve mallarının, korunmasının garantilenmesi,
  • Lozan antlaşmasının ABD tarafından imzalanması,

ABD’ye konuşmalar başlamadan evvel ön şartlardan bazıları olarak ince diplomasi yoluyla bildirilmelidir.

Bu süreç içerisinde, çıkış kabul edilsin, edilmesin, Türkiye için en önemli olan sınır ötemizin uzun vadede emniyetini sağlayacak durumu yaratmamızdır. Aksi, başımıza çok büyük dertler açacaktır.

 

Turgut A. Karabekir

turgutk@gmail.com

 

About The Author