Kırmızı çizgiler ve senaryolar

Cumhuriyet gazetesi, Starateji ilavesi, Sayfa 7, 16 Temmuz 2007

 Kırmızı çizgilerini koruyamayanlara, yeni haritalar, ona da ses çıkarmayanlara, gerçeklerin öncüsü senaryolar yapılıyor. Kimi, bu olasılıkları/senaryoları ciddiye alanları komplo paranoyakları olarak damgalarken, kimi de olabileceğini bildiği halde çıkarlarına uymadığından duymamazlıktan geliyor. Çoğu, iş işten geçene kadar senaryoların beklenen sonuçların bir parçası olduğunun farkında bile olmuyor. Türkiye’nin geldiği nokta budur.

İsrail/Filistin haritası üzerinde dikkatle bakanlar, İsrail topraklarıyla ikiye bölünmüş bir Filistin’in nasıl barış içinde hür bir ülke olabileceğini düşünememişlerdir. Meğerse çözüm, gerçekleştiği izlenen komplo teorilerine uygun olarak Gazze’nin yok bilinmesi ve Filistin’in iki parça olarak var olacağının zaten planlanmamış olmasıymış.

 

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ne karşı, altmışlı yıllarda ortaya çıkan Hamas’a FKÖ’ye karşı denge oluşturmak için İsrail tarafından destek verildiği uzun zamandır söylenmekteydi (Theory of Fundementalism, Stehen Pelletier). Stratejik Araştırma Enistütüsü Ortadoğu Direktörü Antony Cordesman’a göre yetmişli yıllarda da, İsrailin Hamas’ı desteklediği amma sonra kontrolden kaçırdığı yazılmıştı (Cumhuriyet/Ergin Yıldızoğlu, 18 Haziran). Son haftalarda Gazze’de Filistinliler arasında olan çatışmalarda ortaya çıkan yepyeni silahlar da soru işereti olarak belirdi. Bügüne baktığımızda, Batıyakasında  Abbas yönetiminde bir Filistin’e oldu-bitti olarak bakılması ve Gazze’nin kadere terkedilmesi, sürpriz de olsa doğal kabul ediliverdi.

Bu durumda, Gazze’de Hamas’a, gerek isteyerek, gerek yöreden ayrılma imkânları yokluğundan bağlı kalanların sıkıntılarının hayatî boyutlara erişmesi beklenmelidir. Hamas’a yardım edecek, Hizbullah, Hizbullaha yardım edecek İran!! Hernekadar İsrail şimdi kazançlı çıkmış görülse de, ileride kimin yeni durumdan karlı çıkacağı henüz belli değil.

İran’ın elininin gitgide güçlenmesi, ABD’nin gitgide zorluklara düşmesi, İsrail için bir endişe nedenidir. Durum sakinleşmiş değil, bilakis daha vahim sonuçlara hamiledir. Kim ne derse desin İsrail’in varlığı değiştirimek söz konusu bile olamaz. Git gide çıkmaza giren ve başka ülkeleri içeren gelişmeler nedeniyle Ortadoğu’nun bir dünya savaşına dönüşmemesi için, taraflar, ve özellikle İsrail/ABD ikilisi çok dikkatli olmak zorundadır. ABD’nin K. Irak’a yerleşmesinin etkilerini bugünden tahmin etmek için çok erken.

Türkiye’de, Batı’nın emperyalizminden çıkarları olanların ve gerçekleri hâlâ değerlendiremeyenlerin bu durumdan ötürü tekrar hatırlaması gereken, bölücülüğünün nekadar başarılı olabildiğidir. Bölünmeler birçok örneğiyle karşımızdadır. Türkiye üzerinde oynanan oyun da aynıdır. Oyunun  ilk perdeleri çoktan geçti, son perdesine yaklaşıyoruz. İçimizdeki, din, ırk, toprak ve siyasi anlam bölünmelerinin yaratılmış olduğu, göz ardı edilemez boyuttadır. Gerçekleri görmek zamanıdır:

  • ABD, Türkiye’yi BOP’nın içinde zayıflatılması öngörülen büyük güc olarak belirliyor, kalıcı olarak yerleşeceği yeni Kürt devletini genişletip Karadenize çıkmayı planlıyor,
  • AB, Türkiye’yinin potansiyelini tanıyor, tekrar kalkınıp güçlenmesinden korkuyor, bu nedenle Sevr’i hortlatmaya çalışıyor,
  • Türki ülkeler ergenlik çağında yön arıyorlar, Batı’ya gözü takılı kalmış Türkiye’ye yaklaşmayı istiyorlar, amma güvenleri yok,
  • Çin ve Rusya çıkarlarını bölgede süratle pekiştirmekle meşgul,
  • Türkiye kendi potansiyelinin ve gücünün farkında değil, başkaları olmadan ayakta duramayacağı yanılgısında,
  • Boyunduruklardan kurtulma sıkıntılarını atlatacak belkemiği yok sanıyor,
  • Böyle düşünmeye alıştırılmış. Her gün yapılan propagandalarla, içine düşürüldüğü yerde çırpınıp daha da zayıflaması, daha da bağlılığa düşmesi için şartlandırılıyor,
  • Halkın uyanması bile milli gayelerimiz için değil, politikacılar tarafından kendi çıkarları için kullanlılmaya çalışılıyor.

 

Huston İnstitude Türkiye Uzmanı ABD ilişkili Zeyno Baran, A.Y. Mahkemesi E. Başkanı Tulay Tuğçay’ın öldürülmesinin senaryo içinde yer almadığını söyledi, TSK benzer açıklamayı yaptı. Ümit ederiz ki, haberleri daima ABD açısından vermeye yatkın gazeteciler artık kullanıldıklarını anlamış olsunlar. Aynen Morton Abramowitz’in geçenlerde örnek aldığımız makalesindeki gibi, tekzip edilmesi zarar vemeyecek Huston Düşünce Kuruluşu vasıtasıyla açıklanan senaryo ile TSK’nın yıpratılmaya çalışıldığı açıktır.

Bir sorun, bunlara değer verip vermemek değil, bir ülke olarak bu gibi teorilerin yaratılmasına cevaz veren bir durumu kabul etmiş olmaktır.

Diğer sorun da, başka ülkelerin kendi çıkarları için gerekeni uyguladıklarında, onlara kanmak, uymak, etkisi altına girmek, onların bize düşmanlığı değil, bizim zafiyetimiz, kendi kusurumuzdur.

Türkiye’de, kırmızı çizgilerle beraber hükümetin bütün itibarı yok olmuş, bütün isteklere boyun eğer kanaati doğmuştur. Bu nedenle de gıyabımızda öneriler yapılmakta, ve planlar geliştirilmekte, yürürlüğe konulup sonuçlar da alınmaktadır. PKK sorunu, IMF bağılımlılığı, sıcak para kıskacı, dolayısıyla ekonomimizin ABD/AB onayına bağlanmış olması, tarımımızın, ilaç sanayimizin, hayvancılığımızın çökeltilmesi, etnik ayrılıkların yaratılması, varlıklarımızın yok pahasına satılması ve başkalarına peşkeş çekilmesi, varılmakta olan kademelerdir.

 

Bunun önünde durabilecek yegane güç, artık milli iradenin elinde olduğunu idrak edebilen halk ve Cumhuriyetimizin bekçisi, ordudur. Ordunun işe karışmasına neden bırakmamak da halkın iradesini zamanında gösterebilmesine bağlıdır. Türkiye bedeli nekadar ağır olursa olsun bölünmeyecek ve laik, demokratik bir hukuk devleti olarak kalacaktır. Halk olgun davranarak bunun demokratik koşullar içerisinde geri gelmesini sağlamak sorumluluğunda olduğunu anlamalıdır.

Seçimlerden evvel bazı noktaları tekrar vurgulamak gerekiyor:

  • Türkiye her yönden daralan bir kıskaç içindedir,
  • Yapay ekonomimizin maddi manevi zorlukları eninde sonunda karşımızda çıkacaktır,
  • Bunlara başkasının seçtiği zamanda ve şekilde katlanmaktansa, kendi rızamızla ve zamanlamızla mücadeleye başlamalıyız,
  • Türkiye büyük ve güclüdür,dış gücler gibi biz de bunun bilincinde olmalıyız,
  • Gücümüz dıştan değil, kendi yapımızdaki egemen millet geçmişimizle köklenmiştir,
  • Başka bir güç’ün uşağı olmak istemiyorsak, er geç sıkıntıya katlanmak zorundayız,
  • İçimizde emperyalistlerin etkisinde olanların hâlâ çok güclü olduğu unutulmamalıdır,
  • İlk yapılması gereken; Laik, Demokratik, Bağımsız, Hukuka dayanan ve Atatürk ilkelerine sadık, Dörtbir yöne bakabilen bir yönetime sahip olmaktır.

Bunları gerçekleştirmek için birtek şansımız var. Sandık başında; kişsel duyguları, eski husumetleri, nefretleri birtarafa bırakarak, sadece gayeye erişmek için oy vermeliyiz.

Oyumuzun dağılmaması için gayeyi unutmamalıyız.

ANAP’tan ve GP’den CHP’ye katılacaklarını bildirenler güzel bir örnek sergilediler.

Seçimlerde CHP beklenen değerlere en uygun parti olarak beliriyor.

Seçimlerde beraberce gayeye erişebilirsek, sonra da beraberce elli yıldır göz yumulan yanlışlıkları düzeltmeyi başarabiliriz.

Bugün tehlike henüz geçmemiştir ve çok büyüktür. Kurtuluş oyunuza bağlıdır.

 

Turgut A. Karabekir

turgutk@gmail.com

 

About The Author