Ortadoğu yeni gelişmelere gebe

Cumhuriyet gazetesi, Starateji ilavesi, 16 Nisan 2007

ABD’nin Ortadoğu’da eli iyice zayıfladı. Önümüzdeki dönemde Irak’ın kuzeyine çekilebilir. Bu Türkiye için Kürt sorununun alevlenmesi ve bölünme riski anlamına gelir. Türkiye, böyle bir riski savaşmaya başlamadan önlemeli…

ABD yanlış yaklaşımlarıyla kendine yeni düşmanlar yaratırken, süpergüç olarak da başarısızlığını sergiledi. Tam bir geri dönüş yapamazsa Ortadoğu’da sebep olduğu keşmekeş ekonomik üstünlüğünü de zayıflatacak. Çöl savaşının masraflarının bir kısmı güya Suudi Arabistan tarafından ödenmiş olacakken, petrol fiyatlarının arttırılarak bütün masrafın tüketiciye aktarılması ve ABD’nin on milyar dolar kârlı ayrılması, bu sefer mümkün olmayacak. ABD Irak savaşı başladığında ödemeyi tasarlamamış olduğu bir faturayla karşı karşıya kalacak. Astronomik boyutlara erişen bütçe açığı, cari açık, siyasi memnuniyetsizlik, üretimin dış ülkelere kayması, Euro’nun Dolar’ın yerini almaya başlaması, ABD’nin durumunu şimdilik zayıflatıyor. On beş yıldır dünya lideri olarak oluşmuş emniyet içerisindeki Amerikan ruhu, her an korku içinde yaşayan paranoik ruha dönüşüyor.

 

ABD Ortadoğu’dan çekilemez

Yardım etmemden ötürü tesadüfen tanıştığım Katolik bir Kolombiyalının, Müslüman olduğumu öğrenince, -Siz herhalde iyi Müslüman’lardansınız demesi, ABD’nin ortamda yaratmış olduğu korkunç Müslüman imajının derinliğini gösteriyor. Bütün belirtiler, ABD’nin kendisinden çok daha büyük bir toplumla yarattığı karşıtlığın bedelini, eski yerini alma çabasıyla uzun yıllar ödemeye mecbur olacağıdır.

 

ABD ordusunun Irak’tan 2008 Kasım seçimlerinden evvel çekilmesini sağlayan kararının, yönetimin demokratlara geçmesi hâlinde, probleminin başlarına kalmaması için yapılmış politik bir uygulama olduğu da aşikar. Bu karar, ABD’nin Irak’ta bulunmasının asıl nedeninin Ortadoğu ve Hazar bölgesi petrolünün Rusya ve Çin’in eline geçmemesi ve İsrail’in mevcudiyeti için olduğunu unutmuş gözüküyor. ABD’nin Ortadoğu’dan zaten tamamen çekilmesinin uzun yıllar beklenemeyeceği şimdilik hesaba katılmıyor.

 

Şayet bu karar beklenmeyen bir nedenle değişmezse, ABD’nin Irak’tan çıkma şartına uyma zoru, onu Irak’ın kuzeyinde Kürt devletinin resmiyet kazandırılarak, oraya yerleşmesini hızlandırmaya zorlayacaktır. Afganistan’a çekilmesi ise çok zayıf bir alternatiftir.

 

Son günlerde, İsrail/Filistin sorununun tarafları memnun edecek bir sonuca varması için Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in uyguladığı diplomasinin zamanı ve şekli, artık taraflara kapalı bir ültimatom olarak algılanmalıdır. ABD’nin Ortadoğu’da herhangi bir düzelmeye gidebilmesi için İsrail sorununun Arapları tatmin edecek şekilde halledilmesinden başka bir seçenek olmadığı artık bilinmektedir. Bu yazarın yıllardır önerdiği, İsrail’in kulağını bükmenin nihayet yapıldığı büyük bir olasılıktır. İsrail’in son günlerde Araplarla konuşmalara girişmesi de bu tutumun kanıtı olarak belirmektedir.

 

İçte ve dışta yapılan bütün uyarılar, ABD Yahudi lobisi tarafından Yahudi karşıtlığı olarak ilan edilse de, gerçekler konuşulmaya başladı. Eski Başkan Jimmy Carter’ın “Palestine Peace Not Apertheid” adlı kitabı aylardır en çok satan listesinde yerini koruyor. Yoğun karşıt lobi yapıldığı halde, Carter, tabuyu kırdı ve birçok gerçek ortaya döküldü. Artık geri dönülmesi de olanaksız. Carter’ın bu hareketi insanlık âleminde yapılmış cesaretli bir girişim olarak değerlendirilmelidir. Kanaatime göre, evvelce almış olduğu Nobel ödülünü şimdi hak etmiş oldu.

 

ABD’nin eli zayıflıyor

 

ABD, İsrail/Filistin sorununda artık statükoyu korumanın yetmeyeceğini, kendi çıkarları için bir çözüm getirmek zorunda olduğunu biliyor. BM 242 sayılı kararına ve 1967 birinci, 1973 ikinci eklerine, 338 ve 1397 kararlarına uyumun sağlaması için gerekenin yapılmasından başka yol kalmamış gözüküyor. ABD, Arap yarımadasında ve hatta Hazar bölgesinde etkisini sürdürebilmek için, şayet kendini affettirmek istiyorsa, işe Filistin’den başlanması gerektiğini anlamış olmalı.

 

ABD, Jimmy Carter zamanından beri bu kadar yeteneksiz bir duruma düşmemişti. Irak’ta ve Afganistan’daki başarısızlıkları, radikal Müslüman karşıtının yaratılmış olması, Putin’in tek kutubu reddetme durumuna erişmesi, Çin’in bölgede etkisini arttırması, ABD’nin elini zayıflattı. Bu zâfiyet içerisinde gözü kara Bush yönetiminin bir başarı yaratmak isteyebileceğini olanak dışı saymamak gerekir. Bunun İran’a hücum etmek olmasının Amerikan Senatosu ve halkı tarafından kabul edilmeyeceği artık belli olmuştur. Geriye kalan yegane yol, BOP’un parçası olan Türkiye’nin doğusunun bölünmesi olabilir.

 

ABD’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin böyle bir girişime her şeye rağmen karşı koyacağını tamamen anlamamış olması, son haftalardaki Barzani/Talabani/Diyarbakır ilişkilerinde kedini belli etmektedir.

 

ABD’nin elinin zayıflamış olduğu bu günlerde, PKK sorununun dış güçler tarafından bir Kürt sorunu haline getirilmeden, Türkiye’nin girişime geçmesi, önünde duran büyük bir fırsattır. Bu fırsatı kaçırmak bütün düzenimizi bozacak kanlı bir savaşla sonuçlanabilir. ABD bir çılgınlık yapmadan, Türkiye’nin kesin kararını belirtmesi bu felaketi önleyecektir. ABD ikinci bir cephe açmak yoluna gidemeyecektir. İçinde bulunduğumuz avantajlı durumda, felâketin önlenmesinin, başlayan bir ABD girişimini durdurmaktan çok daha kolay olacağı görülüyor.

 

Türkiye’nin en önde gelen sorunu parçalanmamak olmalıdır. BOP’un yapıcısı olan ABD’nin Irak’ın kuzeyinde yerleşmiş komşumuz hâline gelmeden, ivedilikle yöntemimizi almamız gerekmektedir. İç sorunlarımızla vakit öldürmek önümüzdeki dar fırsat penceresinin kapanmasına neden olabilir. Milli çıkarlarımız bu fırsatı her ne pahasına olursa olsun kaçırmamaktır.

 

Ekonomik bağımlılık kırılmalı

 

Önümüzdeki fırsat mali konularda da daha sorumlu davranarak, sıcak para hastalığı ve dış borç yükünden kurtulmanın zamanı olduğunu gösteriyor. Kendi kaderini belirleyebilen bir Türkiye’nin, IMF’in borç vermesi nedeniyle elde edilen kredi onayından daha etkin olacağından da şüphe etmemek gerekir. Dış piyasaların, uygulanmakta olan sıcak para sanal ekonomisinin sakatlığını görmediklerini düşünmek ve IMF arkasında emniyette olduğumuzu sanmak, geçici bir aldatmacadan ibarettir, vahim sonuçlara varacaktır.

 

En ufak siyasi bir neden veya uluslararası sıkıntılardan doğacak krizlerden büyük sıkıntılara düşecek ekonomimizi, kendi seçtiğimiz zamanda, kendi irademiz ve kontrolümüzle, çağdaş normlara uydurmamız gerekiyor.

 

Bunun gerçekleşmesi için çalışmayan herkes, sorunların daha da büyümesine yardımcı olmaktadır. Bir gün de bunun hesabının millete verilmesi gerekecektir.

 

Önümüzdeki önemli günlerde muhalefet partilerinin kişisel çıkarları veya hiçbir değer taşımayan dogmaları peşinde memleketin sorunlarını ikinci plana atmaları, birleşik bir cephe oluşturmamaları, affedilemez.

 

Önümüzde olan tehlikeleri göremezlikten gelenler, dış güçlere yardımcı olduklarının farkındalar mı? Öncü olması beklenen CHP, önlemediği tehlikenin farkında mı?

 

AB hayalperestleri hala onların bizi düzeltmesini beklemesinler, kadın erkekçe söyledi, elli yıl da geçse olmaaaaaz! Dank etti mi şimdi?

 

Turgut A. Karabekir

turgutk@gmail.com

 

About The Author