Türkiye’de ABD ile ayni çıkmazda mı?
Cumhuriyet gazetesi Strateji ilavesi, 02 Ekim 2006
Başarılı diplomasi, çıkarlarını elde etmek için karşı tarafla en uyumlu yol ile anlaşabilmek ise, ABD bu sınavda sınıfta kaldı.
ABD açısından bakıldığında çıkarları; Ortadoğu ve Hazer bölgesi ülkelerinin petrol ve diğer kaynaklarını, Rusya ve Çin’e kaptırmadan kontrolünde tutmak ve mümkün olduğu kadar emperyalist gayelerini uygulayabilmektir. Diğer bir sorunu da, İsrail’in çıkar ve emniyetini sağlamasıdır.
Gerek İsrailin altmış yıldır bölgedeki tutumunu takip etmek zorunu, gerek süper güç olmanın verdiği yanıltıcı düşünce tarzı, ve son yılların atmacalarının tasarladığı BOP ile ABD; aklı selim, demokrasi, insan hakları, devletler hukuku, diplomasi kurallarını bir yana bıraktı, arzularını güç ile, zorla, kendi gaye ve planına göre, herşeyi mübah sayarak gerçekleştirmek yolunu seçti. İzlemekte olduğumuz olaylar ABD’nin tarihinde leke ve çok vahim bir hata olarak belirecektir.
BOP ve haritası Irak savaşından evvel hazırlanmış olduğununa göre, Irakın zaten parçalanması ve İsrail’e dost bir Kürt devletinin kurulması, Türkiyenin yıpratılarak güçsüzlendirilmesi, hatta küçültülmesi planlanmış, Lübnan, Ürdün ve Suriye’nin İsrail Kürt eksenine ilavesiyle, bölgede başedile(me)yecek bir güç olan İran’ın izole edilmesi hedeflemişti.
Bu gayelerin bir kısmı diplomasi yoluyla elde edilebilecek iken, güç ve İslam karşıtı girişimlerle tamamen başarısızlığa uğradığı bu aşamada;
ABD’nin kurtuluş alternatifi kalmış mıdır? Evet.
ABD hala silah gücüyle gayelerine ulaşabilir mi? Hayır.
Asırlardır milli çıkarlarının, ayrı ayrı veya beraberce, her şeyin üzerinde olduğunu defaten kanıtlamış olan Avrupalıların, ABD ayağını çekmeye hazırlandığı an, Ortadoğu ülkeleri ile kendi başlarına anlaşma yoluna gideceği şüphesizdir. Zaten içinde olduğumuz durumda bile ticari ilişkileri devam etmekte ve ılımlı bir politika gütmekteler. Bu politikadan yegane ayrılış Lübnan’a asker göndermek kararı olmuştur. ABD’nin Ortadoğu’daki başarısızlığı Avrupadan çok kendisini sarsacaktır.
Avrupa, Ortadoğu’ya tavizler vererek petrolünü almaya devam edebilecektir. Bu tavizlerin başında İran’ın nükleer silahlar edinme arzusuna sıcak bakması olur.
Amerikan halkını tanıyanlar, kamu oyunun uzun zaman güdülmekte olan tutumu ve aşağılanmayı kaldırmayacağını, ve önemli bir değişikliği isteyeceğini tahmin edebilirler. Sorun içine düşülmüş olan bu çıkmaza ne gibi bir çare bulunacağıdır.
Silahla çözüm getirilemeyeceğine göre, yaratılmış olan Müslümanlık karşıtı tutumun, inandırıcı bir şekilde dostluğa çevrilebilmesi için evvela İsrail sorununun halledilmesi gerekir. ABD kamu oyu bunu zorlayacak şiddete erişse bile, pratikte, yörede böyle bir dostluk havasının esmesi mümkün olabilir mi?
İsrail’in çaresiz bırakılması durumunda büyük fedakarlıklar yapması, bütün bölge ülkelerinin yararına olacağından, imkansız denemez.
ABD ise Ortadoğu’daki petrol gayelerini bir süre beklemeye almak, güney Amerika kaynaklarını kullanmak, kendi ülkesi içinde alternatif yakıt üretimi ile idare etmeyi başararak, Ortadoğu’ya bağlı olmadığını kanıtlamak zorunda olacaktır. Zaten gayelerinden birisi olan, Kuzey Irak’ta kurulmuş olan Kürt devletinin varlığı ABD’nin bölgede kalmasını sağlayacağından, uzunvadede Hazer bölgesine yakın olması arzularını devam ettirebilecektir. Zaten planlanmış olan Irak’ı üçe bölmek projesini de, mevcut gücü ile iç savaşı önleyerek, planlı bir şekilde en kısa zamanda gerçekleştirmek yoluyla, Irak’tan çıkmak ve ABD kamu oyunu başarıya erişmiş gibi tatmin etmek yolunu bulmuş olabilir.
ABD’nin asker kontrolü altında diplomasi yoluyla Irak’ı üçe bölerek oradan doslukla diye adlandıracağı bir şekilde çıkmasından başka alternatifi kalmamamışa benziyor.
Şayet bunları yapmaz ve İran’ın nükleer tesislerini bombalamak ve arı kovanını çomaklamak çılgınlığını seçerse, içinden çıkamayacağı bir durumu yalnızca taşımak durumunda kalır. Buna da ABD kamu oyu şiddetle karşı çıkacaktır.
Görülüyor ki bu olasılı senaryolar içerisinde olumla sayılabilecek şartlarla bile, Türkiye’nin BOP’sine herhangi bir şekilde katkıda bulunması, taraf tutması, milli çıkarlarımıza aykırıdır.
Türkiye halen Ortadoğu ve Hazer ülkeleri ile olumlu ilişkilerdedir ve başkasının kuyruğuna takılmadıkça emniyette olacaktır.
ABD’nin yukarıdaki veya benzeri yöntemlerle bölgede sulhu yaratmaması durumunda Türkiye’nin taraf tutmuş olması ise Türkiye için çok vahim sonuçlara ulaşır.
BMM’sinin aldığı kararlara ve hükumetin genel tutumuna baktığımızda düşünüş tarzının bizi risklere sürükleyecek yolda olduğunu görmekteyiz. İç ve dışta oynanan AB oyunun ödülleri hala tartışılmakta olan bu günlerde, daha vahim tavizler verilmesiyle karşı karşıyayız.
Ordunun halen dirayetli ellerde olmasından ötürü bütünlüğümüzün bozulması mümkün olmayacaktır. Ancak, verilen tavizler nedeniyle her gün geçtikçe büyüyen iç karışıklığımız nedeniyle, ordunun müdahalesi kanlı bir safhaya da girebilir.
Türkiye’nin içine sürüklendiği durumda olmaması için hiçbir aşılmaz neden yoktur. Hâlen bize açık olan diplomasi yolu ve jeopolitik avantajlarımızın iyi kullanılması sayesinde AB’ye de, ABD’ye de hayır demekle hiçbir şey kaybetmeyiz;
- IMF’e olan borcumuz bütün Güney Amerika ülkelerinin yaptığı gibi ertelenebilir. Böyle bir durumda ABD çaresiz olduğunu def’aten göstermiştir.
- AB zaten her türlü mesajlarla bizi almak istemediğini söylemektedir. Bu nedenle: İstediğiniz şartlarda girmeyi askıya alıyoruz dediğimizde, bize ambargo uygulanması ve benzeri önlemler söz konusu olamaz.
- Ambargo olmayınca batı pazarları bize açık kalacaktır. Doğu pazarları zaten açıktır. Gerekirse Gümrük birliğinin boyunduruğundan da silkinebiliriz.
- İlişkilerimizin iyi olduğu Ortadoğu ve Hazer bölgesi ülkeleriyle petrolümüzü rahatlıkla temin edebilir, onlarla ticaretimizi arttırabiliriz.
- Ceyhan hattının varlığı barışçı bir yaklaşım ile yapacağımız uygulamalarda Batıının bize uyumlu davranmaları mecburiyetini sağlayacaktır.
- Bugün yapılması gereken elimizdeki avantajları kaybetmemek olmalıdır.
- Irak’ta halen kurulmuş olan Kürt devletinin resmiyete kavuşması bir an meselesidir. ABD’nin yakın zamandaki planında bunu gerçekleştirmek olduğu şüphe götürmez. Eninde sonunda gerçekleşecek bu duruma kendi rızamızla, ve şartlarımızla, sıcak davranmak, ABD ile olacak pazarlıklarımızda elimizde olan bir karttır.
- Lübnan’a asker göndermek kararıyla hernekadar ABD ile yatağa girdikse de, henüz çıkarlarımıza zarar verecek bir işlem yapılmamıştır. Bu halen bizim avantajımızdır.
- İran’ın ABD ile olan nükleer çatışmasına sorulmadan karşıt olduğumuzu beyan etmek yersiz bir tutum, geleceği belli olmayan bir durumda lüzumsuz kayıptır. Bizim böyle bir girişimi durduracak imkanlarımız olsaydı bile, bugünden taraf seçmek olumsuzdur.
Hayır Türkiye henüz ABD çıkmazında değil. Fakat Türkiye’nin çıkarlarını Batı’nın isteklerine bağlamamış bir idareye ihtiyacı var.
ABD kendi yarattığı çıkmazdan şu veya bu şekilde kurtulmasını becerir. Onunla yatağa girenleri ise hiç çekinmeden sokakta bırakır. İşte o zaman kendimizi daha kötü bir çıkmazda buluruz.
Bu aşamada Atatürk’ün sözünü hatırlayalım: “……… Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?.. Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!”
Yakın zamanlarda sergilenen tavizler politikası ile geleceğimizde çözülmesi gelecek problemlerin boyutu da, adedi de artacağa benziyor. Başka çareler yok olunca; nasıl olsa ordu halleder diye atalet içinde beklemek bizi zorluklara sürükleyecektir.
Baraj geçmek gayesinde zâfiyetlerinde kavrulan partilerin bugünkü tutumları ile de statükoyu değiştirmeyi ümit etmek hayalperestlikten beterdir.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu durum parti çıkarlarının bir kenara bırakılarak geçici de olsa ortak fedâkarlıklar birliği oluşturmanın kaçınılmaz bir sorum olduğunun altını çizmeyi gerektiriyor.
Bir şekilde, adayların toplu olarak seçime girmelerini sağlamak vatan borcudur.
Bu vatan şehitlerin kanıyla kuruldu, bencillerin çıkarı için heba edilemez. Aklımız varsa onu idâme ettirmek için tekrar kan dökülmesi boyutuna getirmemeliyiz.
Basına düşen vazife hiçbir zaman bu kadar önemli olmamıştır.
Üzerlerine düşen sorumluluğu yüklenmeyenler bir gün kendilerini yanlış tarafta kalmış bulabilirler.
Turgut A. Karabekir
turgutk@gmail.com
Son yorumlar