Egemenlğimizin korunması

 

Oniki Temmuz’da başlayan savaşın ismi ve nedeni ne olursa olsun, İsrail’in Lübnan’a taarruzu bugüne kadar kabul edilmiş bütün kuralları çiğneyerek, ulusal egemekliklere vurulmuş en büyük darbe olarak alımlanmalıdr. Ufacık alan ve nufusuna sahip bir ülke, teknolojinin gücü, ve süper güç ABD’nin desteğiyle, geçersiz bir bahane ile, komşusuna hucum etti, ve sivillerin öldüğünü bile bile, bu ülkenin üçte birini yerle bir etti, alt yapısını yok etti. Süper güç, sadece kendisine hizmet eden gayelerine erişebilmek için, BM’in ateş kes kararını vetoladı, katliamın beş hafta devam  etmesinine neden olu. Bütün Batı, BM, ve Arap ülkelerinin çoğu bu utanç verici durumun devamını seyreti.

İsrail-ABD ikilisinin yarattığı (ilk), bütün gelecek nesilleri olumsuz etkileyecek, bütün kuralların çiğnenmesine örnek olacak bir başlangıç oldu.

Hareket gayelerine erişmedi, İsrail’in her savaşı kazanamayacağını belli oldu, Hizbullah güçünü kanıtladı, İran da Suriye de yılmadılar. Neticede kaybeden İsrail ve ABD’dir. Dünyadaki kamu oyunda Batı’nın tutumuna karşı çıkanların, İslam’a daha düşünceli bakanların, sayısı artmıştır .

Ortadoğuda cereyan eden ve daha da büyüyecek olan çabaların, Emperyalizm ile savaş olduğunu nihayet akıllara yerleşmeye başlamıştır.

Yakın tarihteki diğer örneklerde göre, ABD’nin bu savaşı da uzun vadede kaybedeceğini anlayacağı, ve terörün nedenlerini ortadan kaldırmak yoluna gideceği ufukta görülmüyor.

Bütün veriler BOP’nın uygulamasının devam edeceği yolundadır. Bu keşmekeş içinde Lübnan’a asker gönder(me)memiz bizim için şaşmamamız gereken bir tutumdur.

Sırası geldiğinde, parçalanmaya karşı koyacak bir Türkiye şüphesiz birçok sıkıntılarla karşı karşıya kalır. Bunların en başında bize uygulanacak ambargolara karşı şimdiden önlemleri almamız gelir.

Bu konuda AB’nin de ABD planına katılacağı, ve bize AB üyeliğine almamakla şantaj yapacağı, mallarımıza boykot uygulayacağı, kesindir. IMF’in ise derhal yardımları kesecektir.

Türkiye bu şantajlara boyun eğerse, egemenliğini kaybeder.

Batı’nın bizi parçalamak yoluna girmesi milletler egemenlik hukukuna aykırıdır, ve biz buna dayanarak; AB iştirak girişimimizi askıya aldığımızı, gümrük birliğinden çıktığımızı, dış borçlarımızı bizim seçtiğimiz uzun vadeli ödeme planına bağladığımızı, sınırlarımızı da son ferdimize kadar koruyacağımızı, ilan etmeliyiz.

Kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye, şüphesiz şimdikinden daha fazla itibar görecektir.

ABD’nın, genişlemiş bir Kürdistan için bizimle yıllar sürecek bir savaşa girmesi çıkarlarına aykırıdır. Bu nedenle, kendi etkisinde, Irak içerisinde oluşacak bir Kürdistan’ın varlığı ile yetinmeyi seçecektir. Hiç değilse BOP’nın bu parçası gene ertelenir.

Bu sıkıntılı devreyi atlatmak için Türkiye şimdiden hazırlıklar yapmalı, savaş için ve yaşamımız için gereken bütün stokları hazırlamalı, yeni pazarları hedeflemelidir.

Şayet bir istiklal savaşına hazır olmazsak, kendimizi, kaybedeceğimiz bir savaşa sürklenmiş buluruz.

Böyle bir felakete uğramamak için, milletce başlangıçtaki sıkıntılara katlanmamız kaçılınmaz bir sorumluluğumuzdur.

Türkiye böyle hareket ettiği takdirde, kısa zamanda evrendeki yer ve değerini kanıtlar,  ve daha güclü olarak söz hakkına sahip olur.

İşte o zaman şayet AB ayakta kalmış ise, ve biz istiyorsak, kendi koyduğumuz şartlarla, ve durum o zamanki çıkarlarımıza uyuyorsa, katılmayı düşünebiliriz.

Ortadoğu ateşe gidiyor, biz de bunun içerisindeyiz, hamamda olan terler, başka yolu da yoktur.

About The Author