Terör, Batı ve biz

 

Eski çağlarda gücün hâkim olduğu devirleri kendi zamanları içerisinde değerlendirirsek,   harplerin anlamı bugünkinden farklı olarak karşımıza çıkar. Karanlık çağlar sona erdikten, hele Renasans’tan sonra toplumların insanlık kapsamını değerlendirmeye başladığı, demokrasi türü düşünceleri geliştirdiği asır’a vardığımızda, beklenti çok başka olmuştu. Fakat insanoğlu dünya yüzündeki en vahşî yaratık olarak harekette devam etti. Hayvanlar hemcinsleri ile sade yiyeceğini sağlamak için savaştığı halde, insanlar lükslerini, keyiflerini, herşeyin daha fazlasını kendisine alabilmek için, veya ihtiras peşinde, diğerlerini ezmekten, yok etmekten hâlâ çekinmiyorlar.

Günümüzde ABD, İsrail ve Rusya gibi imtiyazlı devletler de başka toplumları ezmeyi âdet hâline getirdiler, ve yarattıkları olaylarla da bütün dünyanın dengesini bozuyorlar.

İlginç olan, İsrail’in hareketlerinin nedeni olarak terorizm’i göstermesidir. Halbuki yirminci asırda ilk defa terörü aynı gayelerle uygulayan kendisidir. Bugün İsrail kendi zehiri içinde boğulmaya başlayınca,  daha da ileriye giderek, gelecek nesillerin de başkalarına hiçbir insanî kurallara uymadan, sadece güç kullanımı ile çare aranacağnın da, hocası oldu. Bügüne kadar tabu olan, BM’leri ve insanlığı hiçe sayan, yeni bir başlangıç, gerçek bir terör doğmuştur.

Yapılanlara ABD yönetiminin, BM’in ve bütün dünyanın üç haftadır seyirci kalması, hele hele, cetvelle çizilmiş, kukla Arap ülkelerinin seslerini çıkartmamaları, utanç vericidir. Gelecek nesiller yaşadığımız olayların acısını daha büyük boyutlarda çekmeye mahkum ediliyorlar.

Terör memleketler imha edilerek önlenecekse, acaba kaçtanesini yok etmemiz gerekecek? Bunun cevabını İsrail ve Batı verebilirmi?

Son yıllarda üstün güçlerin, ekonomi uğruna petrol kaynakların sahibi olan güçsüz ülkelere yaptıkları uygulamalar, kimin terorist kimin korunması gereken olduğunun belirsizliği derecesine gelmesine neden olmuştur. Başkaları için insan haklarından her fırsatta fetva veren Batı’lılara söylenmsi gereken sözlere huzurunuzda yer veremiyorum.

Batı’nın terörle mücadele şekli yanlıştır.

Terörün nedeni ortadan kalmadıkça hiçbir başarıya erişilemez.

Batı, Müslüman ülkelerden olan çıkarlarını demokrasi kısvesinde saklayarak demagoji yapmakta devam ettikçe, terör büyüyecektir.

Batı ve Doğu ayrımı yapılmaya devam ettikçe terör artacaktır.

Din ve milliyetçilik karşısında, uzun vâdede, batı silah gücünün de kazanması mümkün olamaz. Bütün yapılanlar masum insanların ezilmesiyle sonuçlanır.

Terörün başlangıç nedeninde, doğumu vardır? Yoksa Batı mı? İkiz kuleler faciası bir başlangıç değil, başlangıca verilmiş cahilce, gaddarca, bir tepki değilmidir?

Ortadoğudaki son durumlar nedeniyle barış muhafazası için bizden istenen güç’ün vazifesi, başka bir açıdan bakıldığında, Ortadoğu ülkelerin gerekselerinin değiştirilmesinin yasallaştırılması olacaktır.

Kimin haklı olduğu belli olmayan bu durumda, bizim Müslüman kardeşlerimize karşı demogoji içinde kabadayılık yapan Batı  yönetimlerinin yanında yer almamız, büyük hata olur.

Afganistan’da BM kararlarıyla dağıtılmış bir rejimden sonra sulhu devam ettirecek bir güç oluşturulmuştu. Burada durum farklıdır. Karşımızda BM kararlarına uymayan taraflar var. Bütün uyarılara rağmen kimseyi dinlemeyerek başka bir ülkeyi yerle bir etmeye yeltenen İsrail var. Bu ülke kendi içerisinde bile Filistin politikasında çelişkidedir. Dünya oyunu da hiçbirzaman kazanmamıştır. Yanlız ve yanlız, son yılların zorbası haline gelen ABD yönetiminin, çaresizlikle arkasında olmasından güç bularak anlaşma yoluna da gitmemektedir.

Ayrıca ABD’nin BM kararı olmadan kendi başına bir sulh güçü oluşturma yetkisi yoktur.

Bizim bu karmaşanın dışında kalmamız çıkarlarımız bakımından en olumlu yaklaşımdır.

Zaten biz Batı’nın kirli geçmişinin parçası hiçbir zaman olmadık ve şimdi de olmamalıyız. Biz oraya ancak BM kararı altında, Müslüman ülkeler çağırırsa gidebiliriz. Batının kirli çamaşırlarını temizlemek için değil. Hele şamar oğlanı olarak hiç değil.

About The Author